Fransız generallerden ırkçı çıkış - 2

Ali Rıza Taşdelen Yazar arizatasdelen@yahoo.fr

Bir önceki yazımızda, içinde emekli ve muvazzaf generallerin de bulunduğu Fransız generallerin iktidara karşı yayımladığı açık mektupta Fransa’da yaşayan Müslümanları hedef alan, ırkçı ve İslam karşı tutumlarını ve Fransa’nın emperyalist yayılmacılığını savunduklarını belirtmiştim.

basınına bu gelişme “Fransız askerlerden hükümete darbe çağırısı” şeklinde yer aldı. Bana göre, bu bildirileri yayımlayan generaller ile Macron iktidarı aynı çizgidedir.

PEKİ KİM BU GENERALLER?

Kendilerini vatansever olarak gören bu generaller bildirilerinde, Fransa’ya tehdidin içerden geldiğini ifade ediyorlar:

“İslamcılar ve banliyö orduları, ulusumuzun elinden toprak kopararak, bu yerleri anayasamıza aykırı dogmalara tabii olan bölgeler haline getirmek istiyor…Eğer hiçbir şey yapılmazsa…bu büyüyen kaosa yarın iç savaş son verecek ve sorumluluğunu üstleneceğiz ölümler binlerle ifade dilecek.”

Fransız askerlerin içeride ilan ettikleri düşman, kentlerin kenarına itilmiş, banliyölerde yaşayan Cezayir, Tunus, Fas, Senegal, Mali gibi Kuzey ve Batı Afrika kökenli Müslümanlar ve Türkler. Yıllardır buralarda kendi kaderleriyle baş başa bırakılmış sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamın dışına itilmiş, dışlanmış, gettolara doldurulmuş ve ırkçılığa varan ayrımcı politikalar karşısında gelecek umudunu yitirmiş yoksul insanlar…

Fransa’da yaşayan Müslüman sağ ya da sol her iktidar döneminde daima potansiyel suçlu olarak görülmüş. Müslümanlara karşı banliyölerde hizmet yerine daha çok polis ve güvenlik tedbirlerine başvurulmuş, yeni karakollar yapılmış ve o bölgelere polis yığılmıştır. Sosyal devletin yerini polis copu, uyuşturucu çeteleri veya terör örgütleri almıştır.

İşte Fransız generallerinin bildirisinde düşman olarak gördükleri bu topluluklara karşı Macron’un yeteri kadar mücadele etmediği belirtilmektedir!

Bu vatanseverlik değil düpedüz ırkçılıktır. Aynı ırkçı politikalar Macron iktidarı dahil önceki iktidarlar tarafından da uygulanmıştır. 40 yıl Paris’in banliyölerinde, Lyon’da ve Annecy bölgelerinde yaşadım. 10 yıl Müslüman göçmenlere yönelik sosyal danışman olarak çalıştım ve yukarda ifade ettiğim durumları bizzat yaşayarak şahit oldum.

GÜNAH KEÇİSİ MÜSLÜMANLAR

Kovid-19 küresel salgını öncesi Fransa zaten büyük halk hareketleri ve sendikal mücadeleye sahne oluyordu. 2008 küresel ekonomik krizinden sonra Fransa ekonomik olarak iflasın eşiğindeydi. Kriz bütün dünyayı sarsmış ve Avrupa da bundan payını almıştı. Avrupa Birliği (AB) krize ortak bir çare bulmada çıkmaza girmişti.

Sistem çökmüştü. Fransa borç batağındaydı. Fransa, bütçesini denkleştiremiyor, sosyal sigortalar ve işsizlik kurumları iflas derecesinde açık veriyordu. Sermaye, işgücünün daha ucuz olduğu ülkelere kaçıyor ve sanayi yatırımı geriliyordu. Bütün bu gelişmeler işsizliğin ve yoksulluğun artmasına neden oluyordu.

Muhafazakar ve sosyal demokrat hükümetler krize çözüm olarak iflas etmiş neoliberal çözümleri yeniden ısıtıp piyasaya sürüyorlardı. Krizin yükünü, çalışanların ve emekçilerin üzerine yıkıyorlardı.

İşte bu süreçte Sarı Yelekliler ve emekli reformuna direnen sendikalar sahneye çıkarak, aylarca hükümete korkulu anlar yaşattı. Hükümet bu hareketi bastırmak için polis şiddetine başvurmuştu. Onlarca ölü ve 4 binin üzerinde yaralı vardı fakat hükümet başarılı olamamıştı.

İmdada Kovid-19 salgını yetişti. Salgın zaten kriz içinde olan ülke ekonomisini daha da ağırlaştırdı. Hükümetin ise bir çözümü yok. Dışarda mazlum milletlere karşı saldırı, işgal ve yayılmacı politikalar izleyen hükümet, Kovid-19 sonrası bu kez de halk hareketini bastırmak için krizin nedeninin ülkede yaşayan Müslümanlar olduğu gibi eskimiş, paslanmış emperyalist ırkçı tezlere sarıldı.

TOPLUMA KORKU SALMAK

İşte generallerin bildirileri böyle bir süreçte ortaya çıktı. Generaller İslam karşıtı ve ırkçı kışkırtmalarla, Macron hükümetinin Müslümanlara karşı başlattığı haçlı saferinde eline yeni bir koz verdi. “Kaos olacak…iç savaş çıkacak” korkusu yaratıldı. Böylelikle seçime giden Fransa’da Macron’un eli güçlendi.

Bu süreç, zaten Atlantik’ten ve AB’nin dayatmalarından kopamayan neoliberal Macron’u, aşırı sağ politikalara yöneltmişti. Ülkede bir huzursuzluk vardı ve bu huzursuzluğun nedeni ‘Müslümanlardı’. Günah keçisi bulunmuştu.

Askerlerin bu çıkışının arkasında Macron’un yeniden seçilmesini destekleyen küresel sermayenin ve Fransız derin devletinin bir parmağı var mıydı? Az sayıda da olsa yabana atılmayacak bu tezi ileri sürenler var.

Ama medya yoluyla yapılan algı yönetimi o kadar güçlü ki, aşırı sağcı askerlerin bildirilerinin aşırı sağcı Valeurs Actuelles dergisinde yayımlanmasının arkasında başta Marine Le Pen’nin Ulusal Birlik Partisi ve diğer aşırı sağcı partiler ve gruplar vardır propagandası yapılıyor. Bunda elbette Marine Le Pen’in aldığı tutumun da etkisi vardır. Aslında istenende bu olmalıydı.

Peki gerçek böyle miydi? Macron yönetimi, Marine Le Pen ve diğer partiler bu gelişmeyi nasıl değerlendirdiler?

Devam edecek…

Tüm yazılarını göster