Ayrı ülkelerin insanları

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Biliyorsunuz haftaya damga vuran söz ekonominin şahlanışıydı. Son olarak Ticaret Bakanı Mehmet Muş da yaptığı açıklamada ülkemizin bu yıl yüzde 6 büyüyeceğini, işsizliğin azaldığını, tüm verilerin olumlu bir biçimde yukarı yönlü seyir izlediğini ifade etti.

Aradan bu kadar yıl geçti büyüme ile kalkınma arasındaki farkı anlatamadık. En çok buna yanıyorum, çünkü başımıza ne geliyorsa bu rakam tutkusundan geliyor. 2020 yılının göçmüş rakamlarıyla mukayese edilen veriler üzerinden sahte bir tablo yaratmanın kime ne faydası var açıkçası çözebilmiş değilim.

Fakat hükümet üyeleri muhteşem bir ekonomi fotoğrafı çekerken, reel sektörden vatandaşa kadar herkes büyük bir perişanlığın içinde yaşıyor. Sahte tablolara, aklı yok sayan kıyaslamalara o kadar dalınmış ki, bunlar dile getirildiğinde de bunu siyasi bir mesele olarak algılıyorlar.

Her şey bir yana düşünsenize işsizliği azaltıyorlar. Bunun mümkün olmadığı o kadar net bir gerçek ki, buna bile inanılmasını istiyorlar. Şimdi bu aşamada ortaya kritik bir durum çıkıyor.

Ya ekonomi yönetimi gerçekten bu akıl almaz söyleme inanmış ve inanmamızı istiyor ya da ayrı dünyalarda yaşıyoruz. Çünkü bu açıklamaların yapıldığı gün ülkede asgari ücreti 300 TL aşan bir açlık sınırı açıklandı.

Müthiş zam diye anlatılan kamu işçilerine ve memurlarına yeni yapılan rakamlar, yoksulluk sınırının yarısına erişmiyor. Türkiye Ekonomi Araştırmalar Vakfı’nın son açıkladığı rapor, ciddi bir kayıt dışı ve yok pahasına çalıştırılma gerçeğini, ülkedeki yabancılar penceresinden ortaya koyuyor. Vatandaşın bu konudaki inançsızlığı yüzde 53’leri aşmış vaziyette.

Geçen yıl vatandaşın kişi başına makarna tüketiminin yüzde 25 artıp, et tüketiminin ortamala yüzde 40 düşmesi de bir anlam ifade etmiyor mu? Fakirlikten kast edilen ne? İnsanların yiyeceklerini kısıtlar hale gelmesi bir ekonomi yönetimi için hiç mi önem taşımıyor?

Ama ilginç bir sessizlik var. Bakan Muş, bu tabloyu reel sektörün gözü önünde çizerken, bir kişinin dahi buna itiraz etmiyor olması asıl problem. Çünkü o reel sektör özel konuşmalarda bize nasıl zorlandığını, nasıl ayakta durma mücadelesi verdiğini açık yüreklilikle anlatıyor.

Bakanlara niye anlatamıyorlar? Bakın anlatmıyor demiyorum; belli ki ortada anlatamama durumu var. Tüm bunları alt alta koyduğunuzda da garip bir çelişki yumağı içerisinde durumu dile getiren bizler kötü çocuk ilan ediliyoruz ama fatura halkın geniş kesimlerine çıkıyor.

Sizce de artık sorunları kabul edip, çözüm konuşmanın, kendimizi kandırmak yerine ortak akıl üretmenin zamanı gelmedi mi? Bu kadar mı ayrı dünyaların insanı olduk?

Tüm yazılarını göster