Kredi notu ve seçim

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Türkiye’deki seçimlerin ardından farklı yorumlar yapılmaya başlandı. Siyasetin kendi içindeki hesapları bir kenara bırakırsak, bence en anlamlı (!) açıklama, sıfırcı hoca olarak bilinen Standart & Poors’tan geldi.

Uluslararası kredi derecelendirme şirketi, seçim sonuçlarının ülke kredi notu üzerinde hemen etkisi olmayacağını açıkladı. Ardından JP Morgan’dan gelen vurgu ise güler misin, ağlar mısın cinsindendi: “Merkez Bankası bağımsız hareket etmek için imkân kazandı.”

Sadece bu açıklamalar bile AKP’nin ‘biz gidersek’ tehdidinin hiçbir anlamı olmadığının en açık göstergesi… Çünkü Türkiye’nin ekonomik açmazları ne kadar iktidarının eseri de olsa, yaşayacaklarının varlığıyla ya da yokluğuyla direkt ilgisi yok.

Kredi derecelendirme kuruluşlarının çok uzun zamandır siyaseten karar verdiğini zaten biliyoruz. Fakat her birinin Türkiye adına ortaya koyduğu seviyenin kritik noktada olduğunu da hatırlamakta fayda var.

Normal şartlar altında risk görmeleri gereken bir durumu geçiştirmeye çalışmalarının iki temel nedeni olabilir. Bunlardan birincisi siyasi gelişmeleri görmek… Eğer böyle olsaydı bir açıklama yapmaz ve sessizce izlemeyi tercih ederlerdi.

Fakat bir açıklama yapma ihtiyacı duyuyorsanız ve bu açıklama ‘sakin olun’ cinsinden ise, mesajınız o ülkede yaşayanlara değil, içeride sıkışıp kalan yatırımcınızadır. Oysa Türkiye’nin kredi notunun teknik olarak düşmesi için, zaten bir seçim geçirmesine gerek yoktu.

Kısa vadeli borç miktarı, önlemez cari açık ve sorun olmaya devam eden finansmanı, büyüme modeli, tasarruf miktarındaki neredeyse yokluk ve belki vatandaşın değil ama, kendilerinin yakından bildiği oynanan rakamların gerçek hali, bir ülkenin notunun düşmesi için çoktan gerekliydi.

Ama ortadaki hadise ekonomi bilimi açısından değerlendirmeden uzak… Kendi besledikleri ve bunun üzerinden de önemli kâr transferleri yaptıkları bir yapının, hata yapması muhtemel yönetimin adımlarından en az hasarla yatırımcısını çıkarabilmenin yollarını arıyorlar.

Nitekim JP Morgan’ın Merkez’in bağımsız çalışabileceğine ilişkin atıfta bulunması da, esasen ülkede ekonominin gerçeklerle değil, kuru siyasetle ve kişisel ihtiraslarla yönetildiğinin ne kadar farkında olduklarının da göstergesi…

Bence Türkiye bu açıklamaların tamamına kulaklarını tıkamalı… Peki, bunu nasıl yaparsınız? Size ait ve gerçekçi bir yol haritanız varsa… Türkiye’nin böyle bir haritası yok. Bu işi çözeceğini söyleyip de, Meclis’e girenlerin tamamı da, geleceğini umdukları bir paranın üzerinden zaman kazanma hesabıyla hareket ediyorlar.

Bu hesap 2008’den sonraki süreçte kısa süreli olarak geçerlilik kazandı. Ama bugün Türkiye’nin gerçekle yüzleşmekten başka çaresi yok. Hoşa gider mi gitmez mi bilemem; ama burada sıkışan yabancıların isteyeceği en son şeyin bu olduğuna eminim.

Çetin Ünsalan

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster