Bir ömrü memleketine vereceksin, küllerinden bir vatan yaratmak için yola çıkacaksın, istiklal savaşının ardından eğitimden kalkınmaya imza atacaksın ve bazılarına yaranamayacaksın.
19 Mayıs bu ülkenin şaha kalkış tarihidir. İçteki bazı kendini bilmezler buna bahaneler ya da iftiralar ata dursun, dünya tarihi Türkler’in bu zaferini Atatürk önderliğinde yazmış ve kabul etmiştir. Daha doğrusu etmek zorunda kalmıştır.
Tıpkı Alman profesörün Ata’nın vefat ettiği gün ne yapacağını bilemeyip, kendisine ‘sizin ülkenizde büyük bir adam öldüğünde ne yapıyorsanız, onu yapın’ denilince ‘benim ülkemde hiç bu kadar büyük bir adam ölmedi’ demesi gibi açıktır tarih.
Şimdi yıllar geçip üzerinden bugüne geldiğimizde, son dönem bazı kendini bilmezlerin Ata’ya hakareti karşısında gördüğü tepki, bu Millet’in Atatürk’ünü nasıl sevdiğinin ve hakkını verdiğinin kanıtıdır.
Fakat sevmek kadar anlamamız da gerekmiyor mu? Milli Mücadele’nin ateşinin yakıldığı tarihin üzerinden geçen 98 yıl sonra geldiğimiz noktaya bakarsak, yeterince anladığımız tartışılır.
Yok canından eğitime destek veren, kalkınma modeli ile üretim ekonomisi yaratan, Karadeniz Vapuru ile uluslararası tanıtımın önemini bilen, vefat ettiğinde dış ticaret fazlası veren üretici, eğitimli, bilimi esas alan bir ülke bırakan Atamız’a bakacak yüzümüz kaldı mı?
Kapitülasyonları kaldırmak için, onca toprak kaybına rağmen Osmanlı’nın borcunun yarısı üzerine yıkılan ve son kuruşuna kadar, çalışıp, emek verip, kazanarak ödeyen ülke nerede?
Yerli malının önemini bilen, akılı bilimi esas alan, yabancıların bir şey söylemek için iki kere düşündüğü ülke nerede? Gırtlağına kadar borca batmış, üretimini ithalata ve kumar ekonomisine kurban etmiş bir fotoğraf var ortada.
Madem bu kutlu bayramımızın adı 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı açılımına bakalım.
Ülkedeki gençlerin resmi rakamlara göre dörtte biri işsiz. Çoğu gelecek umutlarını tükettiği için kurtuluşu yurtdışında arıyor. Ne istediği mesleğe yönelebiliyor; ne de mezun olsa hizmet verebiliyor.
Spor deseniz, tam bir harcama kalemi olmuş. Küfürün bini bir para, getirisinden çok harcama yapılan, temaşadan çıkıp, karşılıklı bıçak çekmeye alet olan bir yapıya bürünmüş. Milli başarılar için devşirme sporculardan medet umulur hale gelinmiş.
Atatürk’ü Anma’nın sağlamasını ise ülkede Ata’ya küfredenlere karşı, onun makamında oturanların bile günlerce dut yemiş bülbül kesilmesinden yapabiliriz.
Kimileri gerçekten seviyor; kimileri de seviyor gözüküyor. Ama dün nasılsa, bugün de aynı merak etmeyin. Bu ülkede halen Atası’nı sevmek kadar anlamaya çalışan, akıl diyen, bilim diyen ve çalışmaktan yılmayan insanların sayısı çok fazla.
Israrla ‘azınlıksın’ algısı oluşturulsa da inanmayın. Hiçbir zaman esir düşmemiş bu Millet’i tarihe gömemezler. Çünkü Atası’ndan mirası var: Bağımsızlık benim karakterimdir. Mutlu bayramlar Türkiyem.
[email protected]