Sor alma kredilerine ya da desteklerine bir yenisi daha eklendi. Bir önceki ya da daha öncekilerde parayı kullanabilene ya da kullanıp, vergi ve benzeri borçlarını ödeyen dışında, işine yatırana rastlanmıyor ama reklamlar güzel.
Her birine de sloganlık isimler buluyorlar. 10 yılda mevcut esnafın yarısını tarumar etmiş, sayıyı yarıya düşürürken, piyasayı uluslararası zincirlere teslim etmiş, var olanların da yaşam mücadelesi verdiğini görmezden gelen ekonomi yönetiminin yeni sakızı Ahîlik ve Esnaf Fonu…
Bu fonun nasıl kullanılacağına ya da neleri içerdiğine girmeyeceğim. Çünkü genele baktığınızda kimsenin alamadığı, alabilen şanslıların da götürüp tekrar kamuya, bankalara olan borcunu yatırdığı bir yardımın geri dönüşü yoktur.
Fakat madem güzel bir isim bulmuşlar; bazı şeyleri hatırlatmakta fayda var. Ahîlik… Peki, nedir ahîlik ile ilgili genel ilkeler? Bunlara bakıp sağlamasını yaptığınızda işin sadece isimle bitmediğini görüyorsunuz.
Reel sektörden siyasetçiye, vatandaştan muhalefete kadar herkes şu maddelerle ilgili sağlamayı kendi yapsın. İşte ahîlik temel yaklaşımı…
Doğru sözlü olmak: Türkiye’de bu konuda istatistik yapsak sizce nasıl bir saflık ya da işine geldiği gibi konuşma fotoğrafı ortaya çıkar? Ne tarafa gitseniz, diğer tarafı yalancılıkla suçluyorsa yoruma gerek kalmıyor.
Emanete hıyanet etmemek: İster ekonomik olarak bakın, ister verilen yetkilerin kullanımı açısından, ister sosyal olaylardan görün, isterseniz bütçe kullanımından tartışmaya mahal yok.
Cömert olmak: Bu aynı zamanda ahîlik felsefesi içinde, yapılan yardımın gizliliğini de gerektirir ki, ülkemde ekmek parası kazanması için boyacı sandığı hediye edilen kişinin önünde kaymakamca törenle sandık açılışı bile yapıldı. Bir başka pencereden baktığınızda toplumun en cömerti olan bankaların, kredi verdikleri insanları, firmaları, siyasetçilerin de vatandaşı ne hale getirdiği de malûm.
Gözünü kötü şeylerden sakınmak: Sanırım ülkemde tek uyulan ilke bu. Sürekli bir iyimserlik rüzgârı içinde, kendisi mağdur olmadan yaşanan bütün kötülüklere gözlerini yuman insanlar haline geldik. Elbette bu konuda en mahir meslek grubu da gazeteciler.
İkiyüzlü ve yiyicilerden uzak durmak: Bugün toplumumuzda bu kişilere işbilir deniliyorsa, devamına cümle eklemeye gerek yok.
Kötülerden uzak durmak: Görüşler üstü ve uluslararası değerlerin bile durduğunuz noktaya göre değiştiği bir ülkede, kimin kötü olduğu henüz bulunamadı. Yoksa…
Öfkelenmemek: Metrobüsten otobüse, işyerlerinden siyasete, toplumdan üniversitelere her yerde üçüncü sayfa haberleri manşetten verilir hale geldiyse, zaten sözün bittiği noktadayız.
İşin mesleki tarafına bakalım. Almanlar bizim ahîlik sistemini alıp, modernize edip, eğitimde dual sistem olarak tüm dünyaya ihraç ederken, mesleki eğitimlerinin temelini buraya dayandırmışken, biz meslek liselerinde ‘çocukları sınıfta bırakmayın, bir şey öğretmeseniz de olur’ diyorsak; öğretmenler artık bundan şikâyet edip emekliliğini ister noktaya geliyorsa yazıklar olsun bize…
Velhasıl kelam, ortada para yok. Parayı görebilen ancak borç ödüyor. Reklam olarak kullanılan kavramın ilkelerinden eser yok. Ayrıca bu bozulmanın görüşü de yok. Yani kimse parmağıyla karşısındakini işaret etmesin. Toplumsal bir dejenerasyondan bahsediyorum. Ama gel gelelim reklamın adı, Ahîlik ve Esnaf Fonu öyle mi? Hadi canım sende…
Çetin Ünsalan