Sloganların gölgesinde dördüncü sanayi devrimi gerçeği

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Türkiye’de Endüstri 4.0’ın adı değişiyor. Çok yakın zamanda konu sanayide dijital dönüşüm olarak anılmaya başlayacak. Bunda Almanlar’ın isim hakkını almış olmasını payı olduğunu belirtiliyor.

Biz isim tartışması ve konuşmalarda dilimize pelesenk etmekle meşgul olurken, dünya bambaşka bir ekonomiyi konuşuyor ve ne yazık ki Türkiye’ye ait tablo çok parlak değil. Ben bu yapıya en baştan beri dördüncü sanayi devrimi demeyi doğru buluyorum.

Çünkü böyle tanımladığınızda, geride kalan üç tane konusunda ne yapıp ne yapmadığınız gündeme geliyor. Buradaki tablomuz çok parlak olmadığı için de marka isim peşinde koşuyoruz. Yani mazrufu bırakıp, zarfın derdine düşmüşüz.

Geçtiğimiz günlerde Yıldız Teknik Üniversitesi, Ekonomi Gazetecileri Derneği ve Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği işbirliğiyle Yıldız Teknopark’ta bu konuyla ilgili çok önemli bir panel gerçekleşti. Uzman panelistlerin aktardıkları ise Türkiye’ye hem ev ödevini, hem de mevcut durumunu anlatıyordu.

2 yıl sonra 50 milyar cihazın birbiriyle iletişim halinde olacağı, veri yönetiminin stratejik önem taşıyacağı bir resmin ortasında aktarılan bilgiler üzülerek söylemeliyim ki, dünyayla rekabet edebilirlikten çok uzak.

Ve yine ıskaladığımız bir gerçek var. Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği Başkanı Hüseyin Halıcı, panelde üç kritik cümle sarf etti ki; aslında gerçek eksiğimizin nerede olduğunu anlatıyordu: “İşin özünde insan var. Sanayide dijital dönüşüm dendiğinde bu, eğitimli insanla başlar. Nitelikli ve eğitimli insan, sanayi 4.0’ın olmazsa olmaz şartı.”

Demek ki insan zannedildiği gibi devre dışı kalmıyor. Ben buna bir ilavede bulunayım. Çünkü eğitimli insan da yetmez. Doğru eğitim görmüş ve en önemlisi analitik zekayla bezenmiş sorgulayıcı insanla başlar. Yoksa herkese diploma dağıtmakla sorunun çözülmediği ortada.

Halıcının verdiği bir diğer bilgi ise reel sektörün durumunu ortaya koyuyordu. Yapılan araştırmaya göre firmaların sadece yüzde 22’si konuda haberdar. Yüzde 59’u bir şeyler duymuş, yüzde 19’u ise konudan tamamen bihaber.

Aslında tabloyu biraz daha genişletelim. Mesela Uyumsoft Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Önder’in anlatımlarında da sorun kendisini belli ediyor. Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de cirosu 10 milyon TL ve üzeri 73 bin tane işletme olduğunu söyleyen Önder, 5 tane bilgisayarı ve 50 tane çalışanı olan işletmelerin sayısının ise kendi araştırmalarına göre 700 bin olduğunu belirtti.

Peki Türkiye’de kaç işletme var? Esnaf odalarına bağlı 1,5 milyon, Ticaret Bakanlığı verilerine göre 1,5 milyon; toplam 3 milyon işletme... Asıl kral çıplak Önder’in cümlelerinde sonradan geldi.

Dijital dönüşüm denilince akla ilk gelecek sektör olan yazılımda 100’ün üzerinde personel çalıştıran firma sayısı 20’yi geçmiyor. Yakın zamanda bu firmaları sanayi kuruluşu kabul ettik. Peki sonuç ne? Art hiçbir değeri olmadığı gibi, firmaların önüne çıkan 20 TL’lik belge parası. Başka? Başka yok...

Oysa bugün Alman SAP’ın uyguladığı ambargo gündemde. SAP, Amerikan yasalarına göre ambargo listesinde bulunan, kendi yazılımını kullanan ve üretimlerini buraya gönderen işletmeler için hizmeti keseceğini açıkladı.

Sadece firmalar açısından düşünmeyin. Çünkü cep telefonunuza program indirirken bile, Amerikan yasalarına uyacağımızı taahhüt ettiğimizi biliyor musunuz? İşte bu konuya da panelde Mehmet Önder dikkat çekti. Geçtim dördüncü sanayi devrimini yakalamayı, sadece bu gerçek bile bize yerli yazılım ve sistemleri konusunda ne kadar duyarlı olmamız gerektiğini anlatıyor.

Bir diğer stratejik konu da veri yönetimi. Gen ve kan datalarımızın da büyük veriye ulaşmasını sağlarsak, tam anlamıyla uluslararası şirketler bizi bizden iyi tanır hale gelecek. Bu sayede tüm tüketim alışkanlığımızı, pazarlamadaki zaaflarımızı ve verilerimizi elde etmiş olacaklar. Bir bilim kurgudan değil; geleceğin ekonomisinden bahsediyorum.

Ve tüm bunlar sadece 5 yıllık bir öngörü... Dijital dönüşümün geçmişe yönelik ömrü bilinen 20 yıl... Mehmet Önder önümüzdeki 10 yılın tahmin edilemez ve görülemez noktada bir gelişime gebe olduğuna dikkat çekiyor. Biz, isimle uğraşıyoruz.

Daha kötüsü son teknoloji diye kullandığımız üretimden evdeki buzdolabına kadar her şey 1960 – 70 ve 80 döneminin patenti serbest kalmış teknolojileri... Elbette bunları bize satanlar boş da durmadı. Sadece bu gerçekten bile yola çıksanız, aramızdaki araştırma – geliştirme uçurumunun çok büyüdüğünü söylemek mümkün.

Konuşmacılardan biri de duayen Rüştü Bozkurt’tu. Dünya Gazetesi Yazarı, 5G’nin ne denli önemli olduğunu anlatırken iş modellerinin de değişeceğine dikkat çekti. Bozkurt geniş bant erişiminde yüzde 10’luk bir artışın dünya ekonomisine yüzde 0,6 ile 2,8 arası etki ettiği belirtti. Bu da 500 milyar dolar ile 2 trilyon dolar arasında bir zenginlik demek. Peki bunu kim paylaşacak?

Bozkurt’un konuşmasında bunun da yanıtı vardı. Bizlerle Almanlar’ın bir sözünü paylaştı. “Bilgi ve temas halinde olmayan halkın Endüstri 4.0’da şansı yok.” Şimdi topluma dönüp şunu söylemek lazım: Hadi rahatça sığ tartışmalar üzerinde kavga edip, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğunu zannederek küfürleşmeye devam edin.

Rüştü Bozkurt esasen özgür düşünceye atıfta bulunarak durumu analiz etmenin anahtarını verdi: “Köprüye karşı değilim. Ama köprü mü, dijital alt yapı mı diyerek tartışmayı bile beceremiyorsak, bu dönüşümü yakalayamayız.”

Sonuçta Güney Kore bile kilogramda 3 dolarlık ihracatı yakalamışken, 1,5 dolar sınırına takılmamız da tesadüf gözükmüyor. Panelden sonra yine teknoparkta blockchain ile ilgili de nefis bir uzman sunumu dinledim. Oradaki izlenimlerimi de bir başka yazıda paylaşacağım.

Ama sözün özü şu: Biz özgürce hiçbir şeyi tartışamıyorsak, kendi paramızın nereye yatırıldığının hesabını sormak yerine, taraftarlık yapıyorsak; birbirimizle iletişim yerine, siyasetçilerin hesabına kör dövüşünü tercih ediyorsak; eğitimi göz ardı edip, kendimizi bir bilim kurgu içinde zannedip eğlendiriyorsak geleceğin işsiz, batık ve sefalet içindeki kuşaklarına hazır olun.

Ya da bakış açınızı değiştirin. Çünkü bu teknoloji, aynı zamanda doğru işi yaparsanız, aradaki uçurumu kapatmak adına büyük avantajlar sunuyor. Tercih senin Türkiyem. İster bilgiye bak; ister cambaza.

Ama bunları konuşmadan, gerçekle yüzleşmeden adına ister dijital dönüşüm, ister endüstri 4.0, isterse dördüncü sanayi devrimi de, bu konuda bir şeyler yaptığını iddia etme. Zira insanın canı daha çok acıyor.

Tüm yazılarını göster