Milletvekilleri adayları açıklandı. Meclis içinden ve dışından hemen her partinin kadrolarında ekonomi kurmaylarının ağır bastığı gözleniyor. Esasen önümüzdeki dönemin en kritik konusunu ekonomi ve dış politika oluşturuyor.
Dış politika uzmanlarının da yine ekopolitik analiz yeteneği olanlardan seçilmesi şart. Bundan sonra adaylar yarışacak ve sonucu hep beraber göreceğiz. Fakat Meclis’teki partilerin ağırlıklı olarak kurmaylarını, dünyada sistem aynen devam edecekmiş gibi belirledikleri ve üretim ekonomisi anlayışından çok, finans odaklı yapılanmaları destekleyecek,, ama üretimi bahane edecek isimlerden oluştuğu görülüyor.
Burada fotoğrafın yanlış okunduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Elbette önümüzdeki sürecin en kritik konusunu finansman oluşturacak. Ama kadrolarınızı, ‘bunlar olursa para buluruz’ cinsinden bir analizle seçerseniz, boşa düşecekleri, hatta idarenin başına geçerlerse boşa düşeceğimiz açık.
Hakkını yemeyelim; her partide elbette konjonktürü yönetebilecek isimler var. Ama genel anlamda para bulma hedefinin ana kriter olarak belirlendiği net gözüküyor. Oysa Türkiye’nin bu sıkıntılı dönemi aşacak, projesi olan, finansmanı hesap edilmiş, sapmaları ve olası senaryoları hesaplanmış yapılanmalara daha çok ihtiyacı bulunuyor.
Fakat ortada daha da garip bir durum var. Aile Bakanlığı’nın resmi rakamlarına göre Türkiye’de 30 milyon 500 bin kişi fakirken, üretici can çekişirken, esnaftan vatandaşa herkes borç sarmalında kıvranırken gündemi bunun oluşturmaması garip.
Bilhassa iktidar ve onun uzantısı Beştepe her fırsatta konuyu farklı mecralara çekiyor. Gündem belirlemekte sıkıntılı bir performans gösteren muhalefet de peşine takılıyor. Ülkede neredeyse sanatçıların davranış tipini bile tartışacağız ama mesele gerçekten ekonomiye gelemiyor.
Örneğin bugünlerin en popüler konusu başkanlık meselesi… Cumhurbaşkanı’nın bu siste istediği biliniyor. Ama bunu ifade ederken, eski vurgusuyla öylesine bilinçli hakaretlere giriyor ki, muhalefet de peşinden sürükleniyor. Konu değişiyor; ama esas meseleye, dünyayı da okuyan bir çizgide gelinemiyor.
Bir iki süslü lafın ardından, ya eleştiri ya da övünme kıvamında konuşulan ekonomi gündem arasında kaybolup gidiyor. Oysa 7 Haziran’da partilerin oy almak için gidecekleri vatandaşın birinci gündemini bu oluşturuyor.
Yani Türkiye’nin ana gündemi dururken, beylerin koltuk kavgasının analizini yapıyoruz. Burada ne siyasetin ne medyanın, hiç kimsenin eli temiz değil. Sürekli topu taca atmak, ekonomiyi de dolar, faiz, borsa üçgeni içine sıkıştırmak adına her şeyi yapıyorlar.
Fakat Türkiye’nin gerçek gündemi ekonomi… Kimse bu konuya gerçekten girmiyorsa, orada da düşünülecek tek bir şey kalıyor. Ya gözleri korktu ya da çözümleri yok. İstisnai ekonomi gündemli konuşanlar alınmasın. Ama ne yazık ki Türk siyasetinin genel resmi bu. Vatandaş mı? Onu zaten kimsenin dinlediği yok. Seçim günü gidip oyunu versin yeter. Sonra faturayı ödemek için nasılsa kolları sıvayacak.
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr