Ekonomide bağışıklığın adı tarım

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

2021 yılı Birleşmiş Milletler tarafından Uluslararası Meyve ve Sebze Yılı ilan edildi. Gerekçenin en büyüğü ise tüketilmesinin insan sağlığının bağışıklığının güçlendirilmesindeki tartışmasız hale gelen yeri...

Öncelikle bu dünya için çok anlamlı, ama bizim için ders çalışılması gereken bir başlık. Çünkü resmi açıklamalarının aksine sadece sebze ve meyvede değil, tarımın genelindeki pozisyonumuza ışık tutmamız gerekiyor.

Resmi söylemlerin aksine çok net bilinen bir konu var ki, Türkiye tarım ürünlerinde ithalatçı bir ülke. En geleneksel ürünlerini bile ithal eder hale gelen, son olarak arpa, mısır, buğday gibi stratejik ürünlerde dahi üreticisine destek vermek yerine, gümrükleri sıfırlayıp ithalatın yolunu açıyorsak, ciddi bir kafa karışıklığı söz konusu demektir.

Eğer dünyada sağlık alanında bağışıklığın yolu buradan geçiyorsa, emin olun ki, tarıma elverişli topraklara sahip ve ekonomik sorunları kronikleşmiş ülkemiz için ekonomik bağışıklığın güçlendirilmesinin adresi de tarımdır.

Bakın Birleşmiş Milletler’in bu yılı özel ilan ederken ele aldığı çalışma alanı ne? Diyor ki BM: “Yıl boyunca beslenmede meyve ve sebzenin önemi, üretimden tüketime kadar olan süreçte yaşanan sorunlar, kayıplar, açlıkla mücadelede önemi, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkısı, küçük aile işletmelerine gelir sağlayıcı özelliği ve bir çok konuda çalışmalar yapılacak, etkinlikler düzenlenecek.”

Sadece buradan yola çıkarsak dahi, Türkiye’nin bu vurguyu herkesten çok sahiplenmesi, küçük işletmelerine, hatta bunların oluşturduğu kooperatiflerin geliştirilmesine özel önem vermesi gerekiyor.

Mesele 2021 yılından ibaret değil ama temayı doğru kullanırsak, üretici bir ülke olarak katma değeri yakalayacak bir fırsat da önümüze gelebilir. Ama öncelikle toprakların birleştirilmesiyle, ülkedeki tarımın üç beş firmanın eline geçmesini karıştırmamak gerekiyor. Küçük üreticiyi desteklemek belki de teşvikten çok ÖTV tahsilatı yapmaktan vazgeçerek olmalı. Üreticiyi ithalatla terbiye etmenin fayda getirmediğini görerek işe başlamalıyız mesela.

Fakat yıllardır Tarım Bakanları, en ufak bir problemde ithalat yoluna gidip, sorun çözdüğünü zannedecek kadar konunun ciddiyetine hakim olmayan bir tavır sergiliyorsa bunu nasıl aşacağız emin değilim.

Türkiye bir tarım ülkesidir. Bugün için işlenebilir topraklarını terk etmiş olması, ekonomi yönetiminin çıkışı burada göstermelik olarak görmesi, ithalatta beis görmemesi durumu değiştirmiyor.

Ülke olarak ekonomik çalkantılara ve muhtemel önümüzde yaşanacak sıkıntılara karşı bağışıklık sistemini güçlendirmek istiyorsak tarımı ciddiye almalıyız. Diğer sektörler tarımdan sonra gelir. Çünkü gıdasız bir ülkenin, bazen parayla bile satın alamayacağı ürünlere sahibiz ya da sahiptik. Bunu hatırlamak için geç olmasın.

Tüm yazılarını göster