Melih Gökçek Ankara Tandoğan Meydanı'nın adını kaldırdı!

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Bugün köşemi değerli bir Türk aydını olan Sayın Mahiye Morgül’e devrediyorum. Sayın Morgül’ün yazısını hep birlikte okuyalım:

Adı oldu Anadolu! Anadolu tüm yurdumun da adıdır, ancak Anadolu’yu bana vatan yapanların adlarına düşmanlık neden?

Rize Cumhuriyet Meydanı’ndan Atatürk heykelini kaldırıp yerine çay bardağı konulması gündeme gelmişken kaşla göz arasında Tandoğan elimizden gitti. Gökçek efendinin Ankaralılara bayram hediyesi...

Rize’den Ankara’ya döndüğüm bayramın üçüncü günü sabah 07.00 de gördüm. Otogardan bindiğim Ankaray treni Tandoğan durağından geçerken birden TANDOĞAN tabelasının yerine ANADOLU yazdığını fark ettim. Emin olamadım. Burası neresidir, yanlış mı bindim diye düşünürken etrafımdakilere sordum, yolculardan birisi belediyenin resmi sitesinde bir ay kadar önce Tandoğan adının Anadolu olarak değiştirileceği haberinin yer aldığını söyledi. Demek ki bayram tatilinde tabelayı değiştirmişler.

Kurban bayramına denk getirilerek kesilen bir Cumhuriyet kurbanı... Ankaralıların protesto edemeyecekleri bir zamana getirilmiş, belli. Herkes bayram tatilinde bir yerlere gitmişkenAnkaralılara bayram şoku! Dokuz gün tatil boşuna verilmemiş.

Bunun adı eski Roma’da “Tarihten ve hafızalardan silme cezası”dır. Senato kararıyla Anadolu’da Roma’ya vergi vermeyeceğini ilan eden şehirlere verilen cezadır, tüm şehir yerle bir edilir, şehrin halkı yavru köpekler dâhil tek canlı bırakmamacasına kılıçtan geçirilirdi. Hani şu rastladığınız harabe şehirler var ya, onlar bu cezayı almış olanlardır.

Yeni küresel krallar, artık posta pullarına bile ABD yerine “Global” yazıyorlar, eski Roma’nın tarihten ve hafızalardan silme cezasını bize uyguluyorlar. Ders kitaplarında gördüğüm hafızaları bulanıklaştırarak zihinleri karartma cezasıyla aynıdır. Bir sonraki nesil gerçeği hiç bilemez olacak, onlar bunu istiyor.

Meydan adları, bulvar adları, anıtlar, müzeler vb. isimler toplumsal hafıza demektir. Tarih bilinci verir, bir sonraki neslin ayakları böylelikle bu toprağa basar, yeni neslin özgüvenle dimdik ayakta durmasını ve direnmesini sağlar.

Nevzat Tandoğan’a karşı Melih Gökçek’in bu öfkesi nerden geliyor diye merak ettim, internette arama yaptım. 1946’da Nevzat Tandoğan iftiraya uğramış ve onur intiharıyla ölmüş. Onun asıl suçu Saidi Nursi’yi makam odasına çağırıp resmi bir daireye başındaki sarıkla giremeyeceğini ona hatırlatmasıydı. Yasayı dinlemeyerek başında sarıkla resmi dairelere girip çıkıyordu. Dananın kuyruğu belli ki o zaman kopmuş, Nursi de Nevzat Tandoğan’a “başından bulasın” diye beddua etmiş imiş.

Belli yazarlar Tandoğan adının meydanlardan kaldırılması için İngilizlerin arzularına tercüman olmuşlar. Bilgisunarda karşınıza geliyor. İstanbul’dan kovduğumuz İngilizler hiç boş durmamışlar. Tandoğan adı kaldırıldı, görevlerini tamamladılar diye düşüneceksiniz. Ama hayır, sırada bir arzuları daha var, Saidi Nursi gibi devlet dairelerine sarıkla girmek istiyorlar ve bunun anayasasını getirmeye hazırlanıyorlar.

Tarihten ve hafızalardan sildirmenin en güçlü yöntemi önemli kişileri aşağılayıcı iftiralar atmaktır. Nevzat Tandoğan hakkında karalayıcı çok şey bulmanız ondandır. Nispeten tarafsız yazılmış gibi duran “ölümündeki sır kalkmadı” gibi başlık koyabilen yazılar bile bugün büyük cesaretle yazılabilmektedir. Aşağıdaki bağlantıda böyle bir yazı okuyacaksınız.

(http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=105168)

Vatanseverlere kurulan böyle tuzakların arkasında hangi emperyal güçlerin olduğunu Balyoz ve Ergenekon davalarını yakından takip edenler gayet iyi bilir. Şimdi kırmızı bültenle aranan o kumpas savcılarını İngiltere nasıl korumasına aldı, görüyorsunuz.

Cumhuriyetin kurucu kuşağını ve onların eserlerini tasfiye etmek kolay değildir. Bence İzmir 1925 kumpasıyla başlayan tasfiye Atatürk’ün zehirlenerek öldürülmesinden sonra da devam etti. 1946 Mason localarının açılmasıyla başlayan gerici örgütlenmeler, ABD ile askeri ve eğitim anlaşmaları ve tam o tarihte Nevzat Tandoğan’a atılan iftira ile ölümüne sebebiyet vermek... Hepsi de Türkiye’yi köleleştirme zincirinin halkaları.

Onur intiharını ancak Cumhuriyete bağlı yürekli insanlar yapar. Cumhuriyet’le savaşanlarda onurlu tavır göremezsiniz; şehirlerin tarihi siluetlerini bozarlar, Atatürk Orman Çiftliğini talan ederler, Ankara’nın antik sembolü Hitit Güneş Kursunu değiştirirler, vb.

Bu kafalar Anıtkabir’in altındaki Hitit Höyüğünü de deşer otopark yapar, umulur. Tandoğan’ın hemen yanından girerler, oradan da Atatürk’ün mozolesinin altını eşerler, her şeyi yaparlar, bunlardan beklenir. Çünkü bunların kafası Suudi kafasıdır, Kâbe’nin etrafını gökdelen yaparlar, altına otopark planlarlar... Peygamberimizin mezarına bile düşmandır bu kafa. Onlar Nevzat Tandoğan’ın adına bile tahammül edemezler.

Gökçek’e soruyorum, Sevr’in mucidi İngiliz’in adamı Saidi Nursi’nin heykelini Diyarbakır’a diken PKK da Atatürk’e ve Nevzat Tandoğan’a karşı, sen şimdi kimin arzusunu yerine getirdiğini söyler misin?

Tandoğan, bizim Cumhuriyet mitinglerimizin meydanıdır, 68 kuşağının Amerikan karşıtı mitinglerinin meydanıdır, elimizde al bayraklarımızla buluşup Anıtkabir’e yürüdüğümüz meydandır, “Bu meydanda cengimiz var, er olan meydana gelsin” diye şarkılar haykırdığımız meydandır. Bu meydanı emperyalist işbirlikçilerin gerici emellerine kurban vermeyeceğiz.

Nevzat Tandoğan’ın adını ve anısını tarihten silmelerine izin vermeyeceğiz. Geldikleri gibi giderler.

Sayın Morgül her şeyi o kadar açık ve net bir şekilde ortaya koymuş ki bize söyleyecek bir söz bırakmamış!

Amiral Soner Polat

Ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster