Başbakan Binali Yıldırım 2023’te 2 trilyon dolarlık ekonomik büyüklüğe sahip olacağımızı söyledi. Bunu anlatırken de 2023 için konulan 500 milyar dolar ihracat hedefinden, 2002 yılında bu yana geldiğimiz seviyeden bahsetti.
Elbette bir yol aldık. Zaten parasal genişlemenin bu kadar yoğun olduğu bir dünyada, bu kadar büyük bir kazanç kapısı haline dönüşmüşken aksi mümkün değildi. Gelen paraları doğru değerlendirdik mi, sanmam.
Çünkü kalkınması eksik bir büyüme şişme demektir. Nitekim dolar / TL arasındaki aleyhimize her kur oynamasında kaçan havayı da görüyoruz. Başbakan’ın söylediklerine ‘keşke’ diyeceğim. Ben de bundan mutlu olurum. Ama mutlu olmak başka, gerçekçi olmak başka şey.
Başbakan Yıldırım’a bazı konularda bilgi tazelemesi yapmak gerekiyor. Öncelikle kur bazlı baktığınızda 2016 sonunda öyle bir büyüklüğe sahip değildik. Devletin resmi kişi başı gelir açıklamasından baktığınızda bile 720 milyar dolar civarında bir hacim ortada kalmıştı.
Kişi başı gelirin nasıl arttığı ise hepimizin malumu. Bir gece yarısı önce 7 bin sonra 10 bin dolar seviyesine çıktık. Hesap oynamasıyla geçen sene de 20 bir dolarlara yaklaştığımız bile iddia edildi. Ama aslında o durum da öyle değil. Borçlarınızı ve faizlerini gelir hesabından düşmezseniz, şiştikçe şişersiniz.
Ne yazık ki buna rağmen havanın kaçması da engellenemiyor. 500 milyar dolar ihracat hedefine gelince; Başbakan’ın bu konuda da eksik bilgilendirilmesi var. Çünkü Türkiye İhracatçılar Meclisi bu hedefi 375 milyar dolar olarak revize etti.
Kalan 6 yılda, daralan dünya ekonomisini ve ticaret yapacak kimseyi bırakmayacak eğilimleri de dikkate aldığınızda yüzde 100’den fazla bir ihracat artışı zor gözüküyor. Yani TİM, bu hedefi de revize etmek zorunda kalacak.
Bu gelişmelerin tümünü yok saysanız bile, tamamen hayali olan orta vadeli programdaki tutturulamayan büyüme hedefleriyle bile, dünyadaki arz fazlası ve muhtemel iflasları, pazar daralmasını dikkate alırsanız çok mümkün değil.
Şüphesiz çalışalım, didinelim, bununla ilgili çözümler arayalım. Ama önce gerçekle yüzleşelim. Aksi takdirde fotoğraf Hisseli Harikalar Kumpanyası tadında oluyor. Yanlış noktadan çıkarsanız da, yanlış yere varmanız kaçınılmaz.
Hadi hepsini bir kenara bıraktım. Oldu da bir mucize oldu. Peki bu anlamlı mı? Bunun sağlamasını yapmak için de geriye dönük hesap yapmamız gerekir. 2002 yılında toplam brüt dış borç 130 milyar dolar. 2016 sonu itibariyle rakam 404 milyar dolar. Bakın bu hesabın içine iç borç dahil değil.
2002 Aralık’ta dolar / TL kuru ortalama 1,64 ve brüt dış borç stokunun Türkiye’ye maliyeti 213 milyar 200 milyon TL. 2016 Aralık dolar / TL ortalama kuru 3,52 ve Türkiye’ye maliyeti 1 trilyon 422 milyar 80 milyon TL. Koyun üzerine giden 71 milyar dolarlık özelleştirmeyi ve haraç mezat satılmaya çalışılan varlıkları, zenginleştik mi, fakirleştik mi, kararı siz verin.
Türkiye parasal genişlemenin olduğu yılları ne yazık ki tüketerek harcadı. İhracatımız içindeki kilogram bazında katma değerli miktar bunu ortaya koyuyor. Şimdi dünyada arz fazlası var; piyasalar daralıyor; para maliyetli hale geldi ve 2 trilyon dolara ulaşacağız öyle mi?
Siz asıl önce bu borcu nasıl ödeyeceğimize kafa yorun. Çünkü her aksama siyasi taviz talebi olarak önümüze geliyor. Hayal görmeyi bırakıp, gerçeklere gelin. Mevlana ‘şimdi yeni şeyler söylemek lazım’ diyor. Ama bilginiz olsun, o sözler sarf ettikleriniz değil.
Hayalleri olmak başka, hayalperestlik başka… Üzgünüm ama gerçek bu.
Çetin Ünsalan