Türkiye'nin son 40 yılında en çok konuşulan örgüt olarak PKK başı çekiyor diyebiliriz. öncesini bir yana bırakacak olursak 1982 yılında gerçekleştirilen İkinci Kongre belirleyici öneme sahiptir. Kongrede yapılan tüm itirazlara rağmen Türkiye'de silahlı mücadeleyi başlatma kararı alınmış ve ülke içine militanlar gönderilerek hazırlıklara başlanmıştır. Uzun süre Türkiye-Irak sınır boylarındaki bazı yerleşim bölgeleri titizlikle incelenmiş, köy-kasaba ve şehir yapılanmaları dağın (silahlı mücadele) ihtiyaçlarına göre şekillendirilmişti. Özellikle de Diyarbakır'a ağırlık verilmiş ve geniş ilişki ağı oluşturulmuştu. İstihbari bilgilerin edinilmesi içinde ekipler kurulmuş ve propaganda mekanizmaları birimler halinde örgütlendirilmiş, hazırlıklar tamamlanınca eylemler başlatılmıştı. PKK'nın merkez yayın organı Serxwebun ve Berxwedan Dergilerinde o dönemde eylemlere katılanların anılarından ve yayınlanan kitaplardan dönem gözlemlenebilir. 15/16 Ağustos 1984 Eruh ve Şemdinli eylemleri bu hazırlıkların sonunda gerçekleştirilmiştir.
Bu kısa girişten sonra PKK macerasındaki son duruma göz atmakta yarar var. Çünkü son dönemlerde PKK önderliğinin açıklamalarını okuduğumuzda çok başlılığın geldiği noktayı görüyoruz. Zaten uzun zamandır Abdullah Öcalan'a karşı Kandil olarak simgeleştirilen PKK önderliği farklı açıklamalarda bulunuyordu.
YENİLGİ RUHU
Kürtçü örgütlerde ulusların kaderini tayin hakkı (UKTH) mutlaklaştırılmış ve Türkiye sömürgeci ya da alt sömürgeci olarak değerlendirilerek antiemperyalizm lafta, Türkiye ise fiiliyatta baş düşman olarak tespit edilmişti. Dün laftada olsa emperyalizm karşıtlığı, emperyalizmin kara gücü olmaya evrilmiş ve "Biji Obama" sloganları kabul görmüştü. Bölgedeki Kürtçü örgütlerin neredeyse tümüne yakını ABD/İsrail'in yörüngesine girmiş ve kurtuluşu birlikte yaşadıkları halklara düşmanlıkta görmüştü. Gelinen aşamada Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) PKK dışındaki Kürtçülerin kıblesi olmaya başlamış ve Barzanicilik güçlenmiştir. Türkiye'de de durum farklı değildir.
Geçen hafta içinde KCK (PKK) Yürütme Konseyi Eş Başkanları Cemil Bayık ile Bese Hozat, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın uzun yıllardır savunduğu ve 1978 yılında yayınlanan Kuruluş Bildirgesinde de yer alan "devletleşme ve birleşik Kürdistan" fikrini, “birçok sorunu beraberinde getireceği ve sorunu çözemeyeceği için” doğru görmediklerini söylediler. “Ortadoğu’da devlet sınırlarına dokunmadan dört parça Kürdistan’ın birbiriyle siyasi, toplumsal, kültürel ve ekonomik ilişkide olduğu bir demokratik Konfederal Kürdistan’ı en doğru özgürleşme ve ulus birliği olarak" gördüklerini açıklayan Bayık ve Hozat bu açıklamalarıyla Abdullah Öcalan ile farklı düşündüklerini hissettirmek istediler! Ama, Abdullah Öcalan'da yaklaşık olarak Bayık ve Hozat'ın açıklamalarına benzer görüşleri savunuyor ve bunu defalarca dile getirdi. Bayık ve Hozat'ın açıklamalarını "Abdullah Öcalan'a rağmen" örgütü yöneteceklerinin mesajı olarak okumak lazım.
PKK/KCK önderliği bu saatten sonra birleşik bir önderlik oluşturmada ve örgütü toparlayıp alana sürmede eski rahatlığı bulamayacaktır. Bölgedeki gelişmeler ve genel hava PKK aleyhine işlemektedir.
Yenilgi ruhu, etrafının daralması PKK'yı gün geçtikçe marjinalliğe doğru çekiyor. Daralan ve daralmaya devam edecek olan örgüt intihar eylemlerine, sabotajlara, suikastlere, orman yangınlarına ve bireysel eylemlere yönelme taktiğine başvuruyor, başvuracak.
İRAN-IRAK-TÜRKİYE ÜÇGENİNDE BUNALTILAN PKK
PKK'nın Suriye'nin Doğusu ve Kuzeydoğusunda PYD/YPG aracılığıyla oluşturduğu geçici statüko şimdilik örgüte cansuyu oluyor. Ancak bunun ne zamana kadar süreceği tartışmalı! Suriye Arap Cumhuriyeti adım adım ülkesini birleştiriyor ve sıra ABD/İsrail'in işgal bölgesindeki piyon örgüt PKK/PYD'nin sökülüp atılmasına gelecek. ABD'nin Afganistan'dan atılmasının ardından PKK/PYD paniklemeye ve ABD'ye yalvarmaya başladı. Havanın tersine döndüğünü gören örgüt dilini yumuşatma taktiğine başvuruyor.
PKK Irak'ta da zor durumda. 10 Ekimde gerçekleşecek olan Irak Seçimleri üzerine PKK yaptığı açıklamada Talabani'nin KYB'sini destekleyeceğini açıklaması IKBY'yi, KDP'yi ve diğer Kürtçü partileri rahatsız etmiş, karşı açıklamalar art arda gelmişti. PKK artık Irak'ın kuzeyinde bile istenmeyen örgüt olmuştur. İran'da ise daha zor durumda ve İran devleti Erbil'i uyararak bölücü örgüte karşı harekat mesajı vermiştir.
İşte tam bu ortamda KDP’nin Irak seçimleri kampanyası çerçevesinde Duhok’ta düzenlenen programda konuşan KDP Politbüro Sekreteri Fazıl Mirani, "PKK’nin Türkiye topraklarında faaliyet yürütmeyip Kürdistan Bölgesi'nde eylemlerde bulunmasına" dikkat çekti ve "Kendi bölgelerinde savaşmayanlar kendi halklarını koruyamaz" dedi. Mirani bu açıklamasıyla bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyor! Birincisi PKK'nın IKBY Bölgesinden çekilmesini ve ikincisi eylemlerine Türkiye içinde devam etmesini istiyor.
BİR DÖNEMİN SONU
PKK açısından 24 Temmuz 2015 bir dönemin sonu olarak görülebilir. Zirveden inişinde miladı olan 24 Temmuz örgütü her bakımdan zora sokmuş, prestijini yerle bir etmiştir. Örgütün en sıkışık olduğu dönemde, onun yasal alanda faaliyet sürdüren kollarının serbestçe hareket etmesi büyük bir çelişki olarak önümüzde duruyor. Siyaset ve silah ilişkisini ve aralarındaki eşgüdümü iyi kuramayanlar PKK ile HDP'yi ayrı gösterebiliyor. Silah (PKK) ile siyaset (HDP) iki koldan Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak ve bölücü emellerini gerçekleştirmek için koordineli olarak çalışmış, birbirini kollamıştır.
HDP (siyaset) hakkındaki kapatma davasının sürümcemede bırakılması PKK'yı (silah) umutlandırmakta ve dağılmasını, bölünmesini erteleyen bir rol oynamaktadır. Bu olgu hem HDP ve hem de PKK açısından geçerlidir.
DEMİRTAŞLARIN ROLÜ
Fox TV'de İsmail Küçükkaya'nın programına davet edilen Başak Demirtaş'ın konuşması amacını dışa vuruyor. Başak Demirtaş'ın HDP'nin cumhurbaşkanı adayı olacağı gibi senaryoları bir kenara bırakarak meselenin diğer yönüne bakalım. Demirtaşçılar son kongrede HDP önderliğinden dışlanmış ve geri plana itilmişti. Başak Demirtaş aracılığıyla ve "Milletsizler İttifakı"nın desteğiyle Selahattin Demirtaş parlatması başlatıldı. Bu planlanmış bir girişimdi ve önümüzdeki günlerde Demirtaş cephesinden yeni hamlelerin gelmesi muhtemeldir. Gündemde PKK'dan daha çok Selahattin Demirtaş ve HDP'nin tartıştırılması maksatlıdır. PKK ile HDP'nin bir olmadığı yönündeki görüşleri beslemek açısından böylesi manevralar yapılmaktadır.
PKK'nın çıkmazı ister istemez HDP'yi de etkiliyor ve bu çok normaldir. Çünkü PKK ülkemiz içinde HDP üzerinden siyasetlerini uyguluyor ve kendini kamufle ediyor. HDP maskesinin düşmesini istemeyenler onun kanalıyla aslında PKK ile ittifak kurmuş olacaklar.
Türkiye gerçeğine uymayan PKK/HDP artık halkımızı usandırdı. Bu olguyu görmek istemeyenler yanılgılarının faturasını ödeyecektir.