Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in 15 Ocak 2015 tarihinde Ankara’ya gerçekleştirdiği ziyaret bu ülkeyi yeniden Türkiye’nin gündemine taşıdı. Yapılan resmi açıklamalarda kardeşlik, dostluk, işbirliği temaları öne çıkarıldıysa da, somut olgulara bakıldığında, ortada bir güven bunalımı olduğu hemen anlaşılıyor!
AKP iktidarı futboldan eğitime, iç barıştan adalete, doğadan orduya kadar her şeyi yerle bir etti. Ağaçlar katledildi, dereler kurutuldu, gökdelenler ve alışveriş merkezleri (AVM) tarihi kentlerimizi işgal etti. Komşularla sıfır sorun diyerek yola çıkanlar, “bir millet iki devlet!” sloganını şiar edinen Azerbaycan’ı bile çileden çıkardı. Ermeni dostluğundan medet umanlar, Azerbaycan ulusal bayrağının stadyuma sokulmasına bile izin vermediler. Dünyada, cadde ve sokaklarında kendi dilimizi konuşabildiğimiz tek ülke olan Azerbaycan ile aramızda soğuk rüzgârlar estirildi.
Türkiye jeopolitik gerçekleri merkeze koyup politika üretmeyi başaramıyor. Bunun yegâne nedeni, körü körüne Batı’nın peşine takılarak bilinmezlere doğru sürüklenmeyi politika sanan yöneticilerimizdir. Ermenistan, Türk jeopolitiğine darbe indirmek için kasıtlı olarak kurdurulmuş yapay bir devlettir. Bu özelliği nedeniyle hem Batı hem de Rusya tarafından korunup kollanmaktadır. Eğer, Azerbaycan ile müşterek sınırlarımız olsaydı, –Nahcivan Özerk Bölgesi bile Azerbaycan’dan coğrafi olarak koparılmıştır.- Türkiye Hazar Denizi üzerinden Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile doğrudan irtibat kurma imkânına sahip olacaktı. Diğer bir ifade ile Türk jeopolitiği yaratmanın önündeki en büyük engel aşılacaktı.
Ülkemiz bilindiği üzere enerji fukarasıdır. Bütçemizden her yıl önemli oranda kaynak bu maksatla dışarı akıtılmaktadır. Azerbaycan ise bu açıdan zengin bir devlettir. Türkiye’nin bu büyük sorununa çare olabilecek potansiyeli vardır. Durum bu kadar açık ve ortadayken, açlıktan nefesi kokan Ermenistan’ın peşine düşüp, kendi öz kardeşimizi incitmek, bir politik garabet değil de, nedir?
Çeşitli sorunlarına rağmen Azerbaycan hızla yükseliyor! Son on yılda ortalama yüzde 13,5 oranındaki kalkınma hızı ile Çin’i bile geçerek dünyanın en hızlı kalkınan ülkeleri arasına girdi. Bunun büyük bir kısmını enerji yatırımları teşkil etse de, son dönemlerde enerji dışı sektörlere de ciddi oranlarda kaynak aktarmaya başladı. İhracatının yüzde 90’ını petrol ve doğal gaz oluşturuyor. Ancak enerji sektörü dışındaki alanlarda da yüzde 10’luk bir büyüme hızı yakaladı. Azerbaycan, geleceği görerek ekonomisini çeşitlendirmeyi ve enerjinin kölesi olmaktan kurtulmayı hedefliyor. Güney Kafkasya’da üretilen mal ve hizmetlerin (Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan), diğer bir ifade ile zenginliğin yüzde 80’i Azerbaycan’a ait ve bu oran Azerbaycan lehine yükselmeye devam ediyor.
Azerbaycan’ın aynı zamanda uluslararası arenada da saygınlığı hızla artıyor. Türkiye’nin suratına kapılar bir bir çarpılırken, Avrupa Olimpiyat Komitesi yeni bir formatla düzenlenecek Birinci Avrupa Oyunlarının ev sahipliği için Bakü’yü seçti. 12-28 Haziran 2015 tarihleri arasında düzenlenecek müsabakalara 20 spor dalından yaklaşık 6 bin sporcu katılacak. Azerbaycan 1500 kişilik bir ekiple harıl harıl bu oyunlara hazırlanıyor. Olimpiyat Komitesi Genel Kurulu’nun seçim gerekçesi de oldukça anlamlı: “Bu oyunlar için en hazır ülkenin Azerbaycan olduğunu gördük!”
Türk basını, kronikleşen Batı ve Ermeni aşkı nedeniyle Azerbaycan’ı görmüyor. “Herkesi kör, âlemi sersem!” sanıyoruz. Yaşamın ayakkabı kutularından, kol saatlerinden, biber gazı ve plastik kurşunlardan, kaçak saraylardan ibaret olmadığını bir türlü anlamak istemiyoruz. Ama dünya yerinde durmuyor. Herkes ve her şey doğa yasaları gereği ilerliyor. Ortaçağ’a doğru geri koşanlara ise bir zarar görmedikten sonra kimse dönüp bakmıyor bile!
Sünni katı bir mezhepçiliği savunan ve emperyalizm ile kol kola giren Siyasi İslam, girdiği her ülkeyi kurutuyor. Ulusal çıkarlara, jeopolitik ve stratejik gerçeklere sırtını dönen bu akım, her olaya dar ve sığ bir mezhep gözlüğü ile bakıyor. Günlük, hatta anlık yaşayan bu kesim her seferinde geleceği kaybediyor. Bu durumun şimdiki zamanla sınırlı olduğunu zannetmeyin! Küresel devrimci (!) Özal, Türkiye-Azerbaycan yakınlaşmanın başladığı günlerde, küresel güçleri teskin etmek için, “Merak etmeyin, onlar Şii, biz Sünni!” demişti.
Ülkemizdeki milliyetçi (!) partilerin, söylemde Türk birliği, eylemde emperyalizmin yanında olduğuna her vesile tanık oluyoruz.
Biz yerimizde sayarken, hatta Ortaçağ’a göz kırparken, Azerbaycan beşinci viteste engelleri aşa aşa hızla ilerliyor. Bizim soğuk, sorumsuz ve anlaşılmaz tavrımıza bile, en azından olgun ve ağırbaşlı yaklaşıyor. Bu tavrımızı sürdürürsek, yakın bir gelecekte Azerbaycan araya mesafe koyar. Kimse kimseye sonsuz kadar tahammül edemez! Kendi sorunlarını çözemeyen ama Azerbaycan’a ağabeylik taslayan Türkiye’ye Azerbaycan bir Türk özdeyişini hatırlatıverir: “ Kendisi himmete muhtaç bir dede, nerde kaldı başkasına himmet ede!”
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr