Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, Türkiye ekonomisinin toparlanmaya başladığını söyledi. Açıkçası toparlanmayı neye göre yorumlayacağız ayrı bir tartışa konusu…
Ama en azından toparlanmaya başladığını söylemek de, ortada bir problem olduğunu sonunda kabul etmek anlamına geliyor. Çünkü Cumhurbaşkanı’nın çizdiği manzaraya bakılırsa, başka bir ülkenin ekonomisinden söz ediyoruz.
Şimdi 2020 yılının baz etkisiyle gözüken sahte toparlanması üzerinden ekonomi masalı yazmayı bir kenara bırakırsak, gerçek bir toparlanmadan bahsetmemiz için önce hesapları kapatmamız gerekiyor.
Pandemi sürecinde destek diye krediye batırılan reel sektörün, hele ki ihracatçı kanadının alamadığı KDV’lerden konuşalım. Madem söylendiği gibi güçlü bir ekonomi söz konusu; sıkıştığımız zaman ihracatçının rakamlarından konuşuyoruz hadi gelin şu ödenmeyen KDV’leri, hatta ödenmediği için borçlanmak zorunda kalan reel sektörü masaya yatıralım.
Aslında bize de çok gerek yok. Çünkü Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir’in feryadı duymak yeterli. KDV iadelerinin bir yılı aşkın sürede dahi ödenmediğini Meclis toplantısında dile getiren ASO Başkanı, sadece bir üyenin bile 300 milyon TL’yi aşkın ihracattan kaynaklı KDV alacağı olduğunu söyledi.
Bu parayla 6 tane fabrika yapılabileceğine dikkat çekti. Üreticinin enflasyonu malûm, yüzde 45’lere dayandı. Yurtiçinde yüzde 25 yansıtılamamış maliyeti var. Yurtdışında da tahsil edemediği KDV alacağıyla, sürekli düşen birim başına gelirleri…
ASO Başkanı alacak tahsilâtı yapılamadığı için üretici enflasyonu oranında paranın devlet tarafından kullanılırken, kendilerine de finansman ihtiyacı karşılansın diye yüzde 20 ile kredi sunulduğunu belirtiyor.
Bence yüzde 20 de çok iyimser bir oran. Çünkü piyasada yüzde 25’den aşağı faizle kredi bulamazsınız. Bunu firmaların bilançolarının bozulduğunu dikkate alarak okursanız, faiz maliyeti yüzde 40’ları bulur.
Zaten bir tarafta tahsil edilemeyen alacaklar, öte tarafta maliyetli finansman, tüketici fiyatının iki katından fazla artan ama yansıtılamayan maliyet tablosu ve ihracatta düşen birim fiyatlar ASO Başkanı tarafından da ‘yoksullaştıran büyüme’ diye net bir biçimde tanımlanıyor.
Peki bu fotoğraftan ne anlayacağız? Özdebir’in aktardığı sadece bir üyenin tahsil edemediği alacağı üzerinden yapamadığımız 6 fabrika… Bu tablo sadece tahsil edilemeyen KDV değil, alarm veren reel sektörün de yansıması ve çıktısı işsizlik…
O zaman baz etkisiyle yaratılmış rakamlar üzerinden hikâye yazmayı bırakıp, gerçeklere dönelim. Çünkü dönemezsek çok canımız yanacak ve iş işten geçmiş olacak.