Hangi görüşten olursa olsun ‘önce memleketim’ diyen herkes ulusalcıdır. Bireylerin özgür, mutlu ve yüksek refah içinde yaşamasının yolu ulus bilincinden geçer. Bu tanımın dışında kendini gören varsa bilemem…
Ulus olma ve ulusun çıkarlarını önde tutma birlikteliği perçinlediği gibi, ortak hedefte çalışma ile neticeleneceğinden gelişmişliği de artıracaktır. Avrupalı ulusçu olunca gelişmeyi yakalıyor da, Türkiye niye geri gidiyor? Bu kanaate varmak olsa olsa çifte standarda kapılmış bir kompleksin yansımasıdır.
Oysa bize her fırsatta tersi söylense de, ulus olma ve bu çerçevede hareket etme, vatandaşlık bilincinin de gereğidir. Tıpkı yerli malına öncelik veren Alman, ülkenin çıkarları peşinde koşan İngiliz, Çin’e küçücük bir limanı bile vermekte sakınca gören Amerikalı ve en önemlisi ithal değerlerin peşinde koşmak yerine çağın modern anlayışlarını ülkesine uyarlayan 1920’li yılların Türkler’i, yani bizler gibi…
Fakat şimdi Dışişleri Bakanı Davutoğlu bu konuda hesaplaşma vakti geldiğini söylüyor. Davutoğlu’nun açıklamalarından sanki yeni bir politika uygulanacakmış gibi gizemli bir hava doğuyor. Oysa bunun yanıtını gelecekte aramaya gerek yok. Yapılanlara bakmak yeterli… Peki Davutoğlu’nun tabiriyle ulusçuluk ile etkin mücadele nasıl yapılır?
Yerli üretiminin kemiklerini kırarken, uyguladığınız kur politikasıyla memleketi ithalat cenneti yaparsınız. Şımarık bir mirasyedi gibi, atalarınızın yok canıyla yaptığı tesisleri yabancı ortaklı yapılara yok pahasına satarsınız.
Bu milletin adı ‘Türk Milleti’ iken ve Türk ifadesi Anayasa’da açıkça tanımlanmışken, meseleyi istismar eder, konuşmalarınıza ‘şu, bu, o’ diye sayarak başlamayı ihmal etmezsiniz. Bakanınız gider ABD’de ‘Türkiye’de küreselciler ile ulusalcıların mücadelesi var. Ulusalcılık yenilecektir’ diye açıklamalar yaparsınız.
Milli bayramları ‘çocuklar üşüyor’ seviyesine getirirsiniz. Ülkeyi gırtlağına kadar borca batırırsınız. Kanıt mı? Hemen bir iki örnek verelim. Merkezi yönetim borç stoğu 528 milyar lira, özel sektörün borcu 157 milyar dolar, uluslararası yatırım pozisyon açığı 377 milyar dolar, 74 milyonluk nüfusun 44,7 milyonu taksit ve borçla yaşıyor.
Dinamo görevi görmesi gereken küçük ve orta boy işletmeleriniz tek tek yabancı firmaların ellerine geçiyor. Eğitiminizi, dış politikanızı, ekonominizi yabancıların yönetimine bırakmışsınız. Milli bilinç sahibi kim varsa içeri tıkıp, hukuku katlederek yargılıyorsunuz.
Ülkede esnafı yok etmiş, piyasanızı ve dolayısıyla tüketicinizi alışveriş merkezleri ve yabancı marketlere teslim etmişsiniz. Rakam mı istiyorsunuz? İstanbul’da 102, Türkiye genelinde 305 alışveriş merkezi faaliyet gösteriyor ve yılsonuna kadar 35 tane daha açılacağı belirtiliyor. Çarşı pazarda insanların iç içe olmasını engelleyip, dört duvar arasına tıkıp, cebine kredi kartı koyup, raftan ithalat yapılmasına göz yumuyorsunuz.
Limanlarınızı, topraklarınızı, yollarınızı, köprülerinizi, borç parayla yaptığınız inşaatları bile yabancılara satıyorsunuz. Çünkü her özelleştirmede konsorsiyum şartı uyguluyorsunuz. ‘Türk’ kelimesine tahammül edemiyor, duyduğunuz anda hiddetleniyorsunuz.
İnsanların evlerini ellerinden alıp, mahalle kavramının tam ortasına dinamit yerleştirip birliktelik kültürüne darbe vuruyorsunuz. Ve en acısı tüm bunları ve benzerlerini mücadele edeceğinizi söylediğiniz milli ve dini değerler ile gölgeleyebiliyorsunuz.
Şimdi Davutoğlu’nun tabiriyle ‘ulusçuluk’ ile daha doğru tabirle milli olmakla mücadele edeceğinizden bahsediyorsunuz? Oysa bugüne kadar yapılanlar zaten ciddi bir yıpratma faaliyeti olarak gözümüzün önünde duruyor.
Sahi, hatırladığım kadarıyla milli görüş kökenli bir partiden geliyordunuz değil mi? Yine anımsadığım kadarıyla o gömleği çıkarmıştınız. Şimdi de tüm milletten hassasiyetlerini bir kenara bırakıp, dış dünyaya köle olmasını bekliyorsunuz.
Size gömleği çıkartmanız tavsiye edilirken, kim ne söyledi bilmiyorum ama, dost acı söyler. Fena halde kandırılmışsınız. Çünkü milli gömleği çıkartıp bu politikayı uygulamaya koyduğunuzda 74 milyona deli gömleği giydirirsiniz. Kanıt mı? Korkunuzdan siyaset yazamayan gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine bakın. Orada attığınız tohumun mahsulü duruyor.
Ne diyordu Davutoğlu? ‘Ulusçuluk ile hesaplaşmak gerekiyor.’ O zaman cevabı verilmesi gereken bir soru daha var: Kimin adına?
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr
- - -