ABD Dışişleri Bakanlığı ( U.S. State Department) ile yakın ilişkileri olan Middle East Briefing (MEB)’e ait bir yayın organı (Orient Advisory Group) ilginç bir makale yayımladı. MEB, Ortadoğu’ya yatırım yapacak firmalar için güvenlik açısından risk analizleri yapan bir firma olduğu için yazı içeriğindeki bilgiler dikkat çekici bir boyut arz ediyor.
Makaleye göre ABD Savunma Bakanlığı (PENTAGON) uzun tartışmalardan sonra Suriye için Türk önerisine sıcak yaklaşmaya başladı. Suriye hava sahasının belirli bir bölümünde “UÇUŞA YASAK BÖLGE” ilan edilebileceği yönünde kulis bilgileri alınıyor. Sızan bilgilere göre, ABD ile Türkiye arasında bu konuda gizli görüşmeler yapılıyor! (Quiet negotiations between American and Turkish officials are continuing.)
PENTAGON’daki bu yeni yaklaşım şu nedenlerden kaynaklanıyor. ABD Genelkurmay’ı eninde sonunda IŞİD’in yenileceğini değerlendiriyor ve bunun için üç yıllık bir süre öngörüyor. Amerikalı askeri uzmanlar, “Irak Güvenlik Güçleri, ortak Kürt birlikleri (Peşmerge, PKK ve PYD) ve Şii milislerin belirli bir olgunluğa geldiğini” düşünüyor.
PENTAGAON istihbarat kaynaklarına göre IŞİD’in Suriye sınırları içinde kontrol ettiği alan, hızla olmasa da tedricen azalıyor. ABD’ye göre, IŞİD’in boşattığı alanları Suriye Ordusu’nun, özellikle kuzey bölgelerde yeniden denetleyebilecek bir gücü yok! Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) için ABD’de “EĞİT DONAT” kapsamında hazırlanan isyancılar da henüz bu görevi üstlenebilecek yetkinlikte değil. Bu nedenle o bölgelerde bir güç boşluğu (power vacuum) doğabilir!
İşte tam da bu nedenle PENTAGON, Suriye’nin kuzeyinde bir UÇUŞA YASAK BÖLGE ilan etmek ve ayrıca mülteci güvenliği için Koruma Bölgeleri (Safe Haven) oluşturmak için Türkiye ile olan temaslarını sıklaştırdı. ABD Genelkurmay Başkanı Org. Martin Dempsey ve kurmayları şimdi UÇUŞA YASAK BÖLGE’ye daha sıcak bakıyor ve bunun karada yapılacak yasa dışı faaliyetlere göre çok daha iyi seçenek olduğunu gündeme getiriyorlar.
ABD aynı zamanda, “bu tür bir planlamanın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ı, ABD ve Arap ülkelerinin kabul edebileceği bir siyasi bir çözüm için müzakere masasına oturtabileceğini de” düşünüyor.
PENTAGON diğer taraftan, bölgede İran’ın etkisini azaltacak tedbirleri de tartışmaya başladı. Org. Lloyd Austin Kongre’de Askeri Komite’ye yaptığı konuşmada, “bölgede ABD ve müttefikleri için en büyük tehdidin İran’dan kaynaklandığını” ileri sürdü.
ABD Dışişleri Bakanlığı’na yakın duran bu kuruluşun yayımladığı makalenin gerçeği ne kadar yansıttığını elbette bilemeyiz.
Ama Genkur. Bşk. Org. Özel’in Savunma ve Havacılık Dergisi’nde yayımlanan uzun mülakatını göz önünde bulundurursak, askeri ve sivil kesimin Suriye konusunda pek de farklı düşünmediğini anlıyoruz. Org. Özel’in söylediklerine birlikte göz gezdirelim:
“Bununla birlikte, Suriye Rejimi’nin kimyasal silah dâhil her türlü saldırı aracını kullanmakta tereddüt etmemesi, bu ülke yönetiminden kaynaklanan tehdidin devam ettiğine işaret etmektedir!”
ABD’den başka Birleşmiş Milletler (BM) de dâhil başka hiç devlet ya da uluslararası kuruluşun böyle iddiada bulunmaması bir yana, “tehdit” kavramı da dikkatle kullanılması gereken bir olgudur. Askeri açıdan tehdit kavramının iki boyutu vardır: “Niyet ve Yetenek!” Yani bir ülke ancak size saldırı niyeti taşıyorsa ve aynı zamanda bunu gerçekleştirebilecek imkân ve kabiliyetlere sahipse tehdit olabilir. Bu tanımın ne kadar yerinde olduğunun takdirini sizlere bırakıyorum!
İnsanlar içinde bulundukları mutluluğu kaybettikleri zaman anlarlarmış. Suriye, aslında Türkiye için mücadele ediyor. Suriye düşerse, sınırımızın bir bölümünü fanatik ve radikal dinciler, diğer bir bölümünü ise Kürt teröristler kontrol eder. Barzani’nin devletçiği Batı’ya doğru genişleyerek Akdeniz’e kadar uzanır. Suriye on yıllarca sürecek istikrarsızlığın merkezi olur. Türk jeopolitiği ölümcül bir darbe yer. Sıra Türkiye’den parça koparmaya gelir…
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr