Türkiye’de cari açık azaldı masalının bir ikiz kardeşi de yurtdışı döviz pozisyon açığında yaşanıyor. Ama tebrik etmek lazım, medya yine bunu analiz etmeden aynı kıvamda vermeye devam ediyor.
2015 Ağustos ayı itibariyle net uluslararası yatırım pozisyon açığı 371,2 milyar dolara geriledi. Haber nasıl veriliyor? Türkiye’nin yurtdışı varlıkları arttı. 2014 yılsonuna mukayese ettiğinde yurtdışı varlıklar, yani kaba tarifle bizim paramız 235,4 milyar dolar oldu.
Fakat bundan daha önemlisi yükümlülüklerin, yani kaba tarifle borcumuzun yüzde 9,6 azalışla 606,6 milyar dolara gerilemiş olması. Şimdi biz çok büyük ihracat yapsak ve daha az kullandığımız dış finansmanın ötesinde, döviz geliri etsek bu tablo çok güzel.
Ama işin içine ‘nasıl’ sorusu girdiğinde, cari açıktaki gerilemeyle paralel bir tablo ortaya çıkıyor. Cari açık neden düşüyor? Dış ticaret hacmimiz gerilediği için. Ara malı ithalatımızın, ihracatımız içindeki yoğunluğu, üretmezsen mal da almazsın ilkesinin sonucu olarak geriliyor.
Üstelik son dış ticaret verilerine baktığınızda 38 milyar dolarlara gerilemesi muhtemel cari açık halen 43 milyar dolar düzeyinde ki bu performansın aksine yüksek. Öyleyse döviz pozisyon açığı ile cari açık nasıl ikiz kardeş oluyor?
İhracat daraldığı için dış ticaret geriliyor ve cari açık mukayeseli düşüş eğilimine giriyor. Maliyet ise artan döviz ihtiyacı nedeniyle azalmak yerine artıyor. Yani yarın işler düzelse, sorunu gerçekten çözmediğimiz için cari açık yine çıkmaya başlayacak.
Ama cari açık kalemi içinde gerileyen bir oran daha var. Yurtdışından gelen finansman miktarı... Bundaki düşüş de burada bariz kendisini hissettiriyor. Çünkü Türkiye’nin en büyük ithal kalemini ara malı ve para oluşturuyor.
Döviz pozisyon açığında da durum benzerlik gösteriyor. Borcumuzu ödediğimiz ya da daha önce de belirttiğim gibi aşırı gelir etmemiz sonucu azalan bir pozisyon açığı yok. Türkiye para bulamıyor. Zaten yeni havalimanı başta olmak üzere kamu bankalarının devreye sokulması da bundan… Aslında bunun Türkçe tercümesi eski bir dostu adreslendiriyor: Görev zararı...
Peki, bu ikiz kardeşlerin tek ortak yanı bu mu? Açığın maliyetine de bakıldığında ruh ikizi gibiler. 60 milyar dolar cari açıkta kur 2,14 iken maliyeti 128 milyar 400 milyon TL. 43 milyar doların ise 2,90’dan maliyeti 124 milyar 700 milyon TL. Aradaki TL bazında rakamsal fark yok, dolar bazında 17 milyar dolar azalsa da... Ama finanse etmek adına sıkıntı, dünden büyük…
Gelelim döviz pozisyon açığına. 2014 sonunda açığımız 440 milyar dolar. 2014 yılı 31 Aralık dolar / TL kuru 2,33... Dolar basamadığımıza göre bize maliyeti 1 trilyon 25 milyar TL. Ağustos 2015 itibariyle pozisyon açığı 371 milyar dolar. 31 Ağustos 2015 itibariyle dolar / TL kurunda rakam 2,92 TL. Bize maliyeti; 1 trilyon 83 milyar TL. Açık 69 milyar dolar gerilediği halde.
Türkiye para bulabiliyor mu? Ağustos 2015 itibariyle resmi yollardan yurda giren para yuvarlak 12 milyar dolar; net hata noksan dediğimiz kaynağı belirsiz gelen para 11 milyar dolar. Net hata noksan küsuratlar için kullanılır; 11 milyar dolarlık küsurat olmaz.
Türkiye’nin paraya ihtiyacı var mı? Şimdi görevde olmasa da ekonominin 12 yıllık patronu Ali Babacan şu ifadeyi kullanıyor: ‘Dövizin bir şekilde ülkeye girmesi gerekiyor.’ Olmadı; yanlış cevap. Dövizin üreterek, kazanarak, resmi kayıtlardan bu ülkeye girmesi gerekiyor. Kaynağı belli olmayan paranın peşine düşmüşseniz; gerçek olmasa bile birileri önümüze dosya koyar.
Hepsini alt alta koyduğunuzda ise sonuç şu: Dolar bazında azalan cari açık ve döviz pozisyon açığımız, TL maliyeti bakımından artıyor ve artık yeni para bulamıyoruz. Bulamıyor olmalıyız ki, ‘döviz bir şekilde ülkeye girmeli’ kıvamına gelmişiz. Bu çok tehlikeli…
Çetin Ünsalan