Vatansız solcu AB âşıklarına Kıbrıs davası bırakılır mı?

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Kadim çağların tarihin içine sığmayan drama yazarı Sophokles’in şu sözleri hiç aklımdan çıkmaz: ”Basit insanlar, sahip oldukları nimetin kıymetini elden çıkmadan bilmezler!” Kıbrıs konusundaki her tartışma bana bu sözleri yeniden hatırlatır.

KIBRIS’IN BİR DEĞERİ VAR MI?

Albay rütbesinde dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın Özel Sekreteri idim. Komutana bir nezaket ziyareti yapacak olan gazeteci Mehmet Ali Kışlalı’yı komutanlık giriş kapısında karşıladım. Komutanın programının uzaması nedeniyle, bir süre kendisini odamda konuk ettim.

İki binli yılların ilk günlerinde Kıbrıs sorunu, belki de Türk kamuoyunun ilk gündem maddesiydi. “Kıbrıs’ın stratejik önemi yoktur!” şeklinde bir tartışma başlatılmıştı.

Belki de bu yüzden, Sayın Kışlalı soruyu patlattı: “Soner Albayım, Kıbrıs’ın stratejik önemi yok mu?” Hiç düşünmeden cevap verdim: “Kıbrıs’ın önemini algılayamayan bir kurmay subay adayı Akademi’den mezun olamaz!”

Ertesi gün Komutan için basın özetlerini derlerken, takıldığım bir yazı göz bebeklerimi büyüttü. Duayen gazeteci Kışlalı şöyle yazmıştı: Bir denizci kardeşim bana, “Kıbrıs’ın stratejik önemi yoktur!” diyenin Akademi’den mezun olamayacağını söyledi!”

BİR MİLLET KENDİ DEVLETİNDEN KENDİ OYUYLA VAZGEÇER Mİ?

Ancak Kıbrıs ile ilgili olaylar, Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri için hiç de jeopolitik ve strateji disiplinlerinin ön gördüğü istikamette seyretmedi. Avrupa Birliği üyelik hayalinin de narkoz etkisiyle, akıl tutulması yaşayan Türkiye, kendi geleceği olan Kıbrıs’ı altın tepsi içinde ezeli ve ebedi rakiplerine ikram etti.

Atatürk’ten sonra modern Türk tarihinin en büyük önderlerinden birisi olan eşsiz devlet adamı Rauf Denktaş, yiğit aydınlar Doğu Perinçek, Kemal Alemdaroğlu, Erol Manisalı gibi gerçek yurtseverlerin çabaları da sonucu değiştirmedi. Kıbrıslı Türkler, bir yıkım projesi olan Annan Plânı’nı kabul etti. Kıbrıs’ta Türk çıkarlarını savunan asker ve aydınlar ise kendilerine ancak zindanlarda yer bulabildi!

Kişisel görüşüme göre, Annan Planı’nın Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edilmesi, Türk tarihinin en karanlık sayfasıdır. O gün bir utanç günüdür. Çünkü tarihte ilk kez Türkler, kendi oyları, kendi özgür iradeleri ile kendi kutsal devletlerinden vazgeçtiler. Somut olarak ülkelerini kaybedecek; evlerinin ve arazilerinin mülkiyet haklarını tartışmaya açacak, karşılığında avuçlarına AB’nin soyut, belirsiz istekleri sıkıştırılacaktı!

Yugoslavya’da; ağır baskı, sistematik tecavüz, zulüm, işkence ve toplu katliama maruz kalan Boşnakların nasıl yılmadan mücadele ettiğine, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı temsilcisi olarak bizzat Türk birliği ile gittiğim Bosna’da tanık olmuştum.

Buna karşılık, refah düzeyi Türkiye Türklerinden daha iyi durumda olan Kıbrıslı soydaşlarımız, küçük maddi koşullar nedeniyle en büyük manevi varlıkları olan kendi devletlerinin ayaklarının altından kayıp gitmesine, kaygısızca onay verdiler!

Ayrıca Türkiye’nin de, neredeyse bütün anayasal kurumları ile bu plâna destek vermesi ve KKTC’yi adeta bu plânı kabule zorlaması inanılacak bir olgu değildi. KKTC’nin efsane Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a yapılanları ise bir türlü hazmedemedim… Kahramanların bile arkadan hançerlendiği karanlık bir dönem yaşamıştık!

NELER OLUYOR BİZE!

Geçirdikleri acı tecrübelerden sonra, Kıbrıslı soydaşlarımız Annan Plânı benzeri bir yıkım projesine bir kez daha onay verecekler mi? Müzakereyi yürütenlere ne kadar güvenilebilir? Hükümet edenlerin iki lafından birisi AB! Sızan bilgiler iç karartıyor… Peşin bir teslimiyet havası var!

Peki, bu çok bilenler (!) 80 milyonluk Türk milletinin varlığını tehdit eden bir konuda nasıl oluyor da bu kadar pervasız davranabiliyorlar? Kim malını kime veriyorlar! AB’ye teslim olan Yunanistan’ın açlıkla terbiye edildiğini görmüyorlar mı?

Birkaç çıkarcı kurnaza hangi makamlarda olurlarsa olsunlar, koca bir milletin geleceğini çalma hakkı verilmemeli! Bakın “El Pepe” olarak tanınan Uruguay Devlet Başkanı Jose Majica ne diyor: “Esas gücün hükümette olduğunu sananlar yanılıyor, esas güç halkın kalbinde yatıyor. Bunu anlayabilmem koskoca bir hayata mal oldu!”

Gerek Türk halkı gerekse yavru vatandaki soydaşlarımız gerçek gücün kendilerinde olduğunu bilmeli! Bağdat harap olmadan nefes borularını kesmek için pusuda bekleyenlere kapıyı göstermeli! Üzerimizdeki ölü toprağını atmalıyız… Yarın çok geç olabilir!

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster