Bu sabah ( 30 Mayıs Pazar) 2. doz Astra Zeneca aşımı oldum.
İngiltere’de normalde her türlü servis sektöründe, sağlık sektörü dahil, ciddi bir personel sıkıntısı olur ve bekleme süreleri uzun olur. Ayrıca, Pazar günleri genelde, İngiltere dahil Hristiyan ağırlıklı ülkelerde herhangi bir iş yapılmaz.. Dükkanların çoğu kapalı olur, marketlerin bir kısmı sınırlı saat çalışır. Tahmin ediyorum, hafta içi yoğun olan sağlık personeli, ancak Pazar günleri müsait oluyor ve Pazar günü aşılamaları için büyük bir kapasite ayrılmış.
Doktor birkaç soru sordu ve 2. doz aşıyı yaptı. Aşıyı yaptıktan sonra ise “birde tansiyona bakalım” diyerek birkaç metre ötedeki bir tansiyon birimine beni yönlendirdi. Ancak her aşı olan tansiyon birimine yönlendirilmiyor, hatta belki sadece onda biri yönlendiriliyor.. Benim tansiyon risk grubunda olduğumu iğne yapan doktor nasıl birkaç saniyelik temasımız sırasında anladı?
- Belki iğneyi sokarken ve kolumu tutarken tecrübeden kalp atışlarının normalden hızlı olduğunu hissetti
- Aşı RV’suna yetişmek için evden 15 dakikadır hızlı tempo yürümekteydim, belki yüzümün kızarıklığından veya konuşma tempomdan hissetti
- Belki boy kilo oranımın tansiyon riskli gruba yakın olabileceğini düşündü
- Aşıdan sonra “bugün planın ne?” diye sormuştu. Bende farklı bir şehre gideceğimden bahsetmiştim. Belki olası aşı yan etkileri ve araba kullanmanın yaratabileceği risk dolayısı ile ilave bir kontrol adımından geçirmek istedi
- Belki önündeki ekranda istatistiksel olarak hiçbir belirti olmasa dahi, her x hastada 1 tanesinin tansiyon kontrolüne yönlendiriyorlar…
- Belki o sırada tansiyon ekibinin boşta olduğunu gördü ve boş kapasiteyi sağlık sistemine sağlık verişi üretmek için kullanmak istedi.
Emin değilim…
Ancak belirli bir risk değerlendirme prosesi çalışıyor ve bunun sonucunda aşı için gelen bazı ziyaretçiler tansiyon birimine yönlendiriliyorlar.
Tansiyon biriminde, yine tipik İngiliz nezaketi ile gerekli yönlendirmeler yapıldı ve sonucunda tansiyon, boy, kilo ölçüleri yapıldı, matbu bir kağıda sonuçlar yazıldı, ve aile hekimime ( İngiltere’de oturumu olan herkesin bağlı olduğu, genelde evine en yakın olan, ve bizdeki aile hekimliğine benzer yapı olan hekimlik sistemi) gönderilmek üzere bir zarfa kondu.
Türkiye’de aşı sırasında bu olay yapılıyor mu bilemiyorum ama yapılmıyorsa bence yapılmasını değerlendirmekte fayda var. Sonuçta, içinden geçmekte olduğumuz dönemde birkaç aylık dönem içerisinde milyonlarca vatandaşa uzman sağlık personelleri tarafından aşı yapılacak ve zaten vatandaş ve hekimler aynı ortamdayken, risk grubundaki vatandaşlara, 2-3 dakikalık kısa bir tansiyon, boy, kilo kontrolü yapılması çok da çaba ve masraf gerektirmeyecektir. Bu sonuçların ilgili aile hekimine gönderilmesi son derece faydalı olacaktır.
Tansiyon, boy, kilo ölçümlerini yapan personel, verilerin ne yapılacağını söylüyor ve “arzu ederseniz kendi kayıtlarınız için verilerinizin resmini çekiniz” diyerek sizi, kendi verilerinizin kaydını tutmaya yönlendiriyor.
Türkiye’deki arkadaşlar ile konuşuyorum… “Pfizer aşısı mı Çin aşısı mı istersiniz?” şekilde tercih soruluyormuş.. Ne güzel… İngiltere’de ise “sağ kol mu sol kol mu istersiniz?” diye soruyorlar…
Bu sabah aşı mekanından çıkarken elimde iki broşür vardı.. Bir tanesinin ismi “aşıdan sonra ne beklemelisiniz?” isimli NHS’in ( National Health Service: Ulusal Sağlık Hizmetleri) formu ve genelde aşıdan sonra olabilecek ufak tefek durumlardan bahsediyor. “Şu olursa şunu yap” bilgilerini içeriyor. Bu formun içinde Astra Zeneca’nın da bir bilgi kağıtçığı mevcut. Olası yan etkiler vs. yazıyor. Diğer form ise BHF’nin kan basıncı hakkında bilgilendirme broşürü. Bu broşürü sadece kan basıncı ölçümü yapılan ziyaretçilere veriyorlar. BHF ( Beat Heartbreak Forever, www.bhf.org.uk) ise kalp ve damar hastalıkları ile ilgili çalışan bir STK.
Bir konuya daha dikkat çekmek isterim.. Benim aşı olduğum İngiliz kasabasında a aşılar sağlık ocağında veya hastanede yapılmıyor. Kasabanın merkezinde, hemen herkesin evine yürüme mesafesinde olan belediyenin yanındaki belediye konferans / Tiyatro salonunda yapılıyor. Giriş çıkış düz ayak olan, yüksek tavanlı, havadar, genişçe bir mekan… Doktorların oturduğu masalar var, doktorların önünde birer ekran var, ziyaretçilerin oturduğu sandalyeler var hepsi bu.. Yani bir sağlık mekanı değil. Bir kapıdan giriyorsunuz, içeride aşıyı olup diğer kapıdan çıkıyorsunuz.. Toplum sağlığından ve aşılama organizasyonundan sorumlu olan NHS ile bölge belediyelerinin uyumlu şekilde çalışmasının altını çizmek isterim.
Türkiye şartlarında bu kriterlere uyan mekanlar var mı? Mahalle muhtarlıkları var fakat çok küçük mekanlar, uygun değil. Belediye binaları var fakat genelde birkaç katlı ve sıkışık mekanlar, uygun değil. Sağlık ocakları ve hastaneler ise her zaman eve çok yakın olamıyor, ayrıca sosyal mesafenin kontrolü zor olabiliyor. Bizde belki bazı belediyelerin düzayak giriş ve çıkışı olan geniş sergi, konser salonları vardır. Bazı okulların düzayak girişli geniş toplantı salonları olabilir. Var ise, bu mekanlar aşılama konusunda sosyal mesafenin korunabildiği, uygun mekanlar olabilir..
Kulağa biraz tuhaf gelecek ancak bu amaç ile kullanmaya uygun mekanlar camiler olabilir. Neredeyse mahalle bazında yaygınlar, girişleri az-çok düzayak, iç mekanları geniş. Mahalle ilkokulundan birkaç masa, sandalye getirilerek güvenli mesafenin korunabileceği, vatandaşın evine yakın, sosyal mesafenin korunabileceği, yüksek kapasiteli aşılama birimleri oluşturulabilir. Belki giriş ve çıkışlarının ayrıştırılması bazı camilerde mümkün olmayabilir fakat süreç tasarımındaki bazı hususlar ile bu sorun aşılabilir.
Önümüzdeki birkaç ay içinde, risk grubunda olabileceği düşünülen vatandaşlarımızın tansiyon, boy, kilo verilerini toplamak ve önümüzdeki dönem sağlık politikalarını oluştururken bu verilere dayanmak, başta obezite ve kalp damar hastalıklar gibi önemli toplumsal sağlık sorunları ile mücadelede doğru bir başlangıç noktası olabilir.
Bu konulara diğer bir “kuşkucu” bakış açısı şu olabilir… Aşı için gelen vatandaşları tansiyon kontrolüne yönlendirmek demek, kaçınılmaz olarak yeni tansiyon ve kalp damar hastalarının tespit edilmesi ve özel sağlık sektörüne bolca yeni müşteri kazandırılması anlamına gelecektir. Obetize, kalp damar ilintili ilaç firmalarının günün sonunda bu tespitlerden önemli kazanç sağlayacağı beklenebilir. Yani bu işleri toplum sağlığı için mi yapacağız yoksa bazı yabancı ilaç firmalarına yeni müşteri kazandırmak için mi yapacağız? İlaç firmaları ve konusunda isim yapmış doktorlar arasında her zaman en üst etik standartlarında ilişkilerin olmadığını sadece Türkiye’de değil dünya genelinde gözlemlemekteyiz.
Şahsi görüşüm, bu alanda, sağlık sistemimize daha çok veri toplamalıyız, bu verilerin güvenliğini sağlamalıyız ve risk grubundaki vatandaşlarımızı hem tespit etmeli hem kendilerinin bu konudaki riskler ile ilgili farkındalıklarını artırmalıyız. Sağlık politikalarını bu verilere dayandırmalıyız. Obezite oranı yüksek mahallelere belki yürüyüş parklarının yapılması önceliklendirilebilir. Tedavi noktasında ise ilaç tedavisine gerçekten gerekli hallerde başvurmalıyız ve bu konuda dünyadaki istatistikler ve ülke istatistiklerini karşılaştırmalıyız. Bazı ülkeler aynı verilere sahip hastaları ilaçsız tedavi edebilirken bizim ilaçla tedavi etmiyor olmamız gerekir.