Genelkurmay Başkanlığı tarafından 1 Nisan 2015 günü saat 15.10’da “BA-11/15” numaralı basın duyurusu yapılmıştır. Bu bildiride Balyoz davasında beraat kararı verilmesinden duyulan memnuniyet ifade edilmiştir. Kendi ülkesinde esir alınan bir Türk Amirali olarak Genelkurmay Başkanlığı’na bu duyarlılığı nedeniyle kalben teşekkür ederim. Bu vesile ile duyuru ile ilgili naçizane görüş ve düşüncelerimi nakletmek istiyorum.
BASIN DUYURUSU MADDE 1: Kamuoyunda “BALYOZ DAVASI” olarak adlandırılan, çeşitli sahte delillerin kullanıldığı ortaya çıkan ve süreç içerisinde Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını derinden üzen bu dava beklediğimiz şekilde beraat ile sonuçlanmıştır.
YORUM: Sözde davada beraat beklenildiğine göre, 2012 ve 2013 Yüksek Askeri Şuralarında (YAŞ) niçin mağdur general ve amiraller emekliye sevk edilmiştir?
Anayasa Mahkemesi’nin hem de oy birliği ile verdiği, “hak ihlali yapılmıştır!” kararından sonra 19 Haziran 2014 tarihinde Balyoz esirleri yeniden yargılama yapılmak üzere tahliye edilmiştir. Bunun hemen sonrasında, Ağustos 2014 başında yapılan YAŞ’ta muvazzaf durumdaki general ve amirallerin tamamı niçin emekli edilmiştir?
General ve amiraller dışında kalan mağdur subay ve astsubaylar coşkuyla karşılanıp, yaraları sarılıp kutsal ocak içinde kalmaları yönünde teşvik edilmiş midir?
BASIN DUYURUSU MADDE 2: Türk Silahlı Kuvvetleri olarak; hukukun üstünlüğüne saygının gereği ve adil yargılanma ilkesi çerçevesinde, söz konusu yargılamanın hakkaniyete uygun neticeleneceğine olan inancımız sürekli olarak muhafaza edilmiş, verilen karar ile birlikte bu yöndeki inanç ve beklentilerimizin haklılığı ortaya çıkmıştır.
YORUM: Gelişmelerin içinde görev yapan ve tanıklığını somut olaylarla kamuoyuna nakleden hâkim Oktay Kuban, TSK mensuplarına “Düşman Ceza Hukuku” uygulandığını ileri sürmektedir. Verdiği bir örnek çok üzücü ve düşündürücüdür. Sayın Kuban isyan eder: “Bu delillerle soruşturmayı yürütemezsiniz!” Aldığı cevap: “Biz bu askerleri bölge halkının önünde yargılayacağız!” Maalesef olaylar o yönde seyreder!
Bu durum, hukukun üstünlüğü ve adil yargılama ilkesi içinde değerlendirilebilir mi? Gösterilen saygıyı hak edecek olan kimlerdi? 4 yılı aşan sürelerle haksız yere cezaevinde tutulan askerlerin durumu ortada iken, “beklentilerin haklı çıkması” ne anlam ifade eder, neye yarar ve neyi değiştirir?
BASIN DUYURUSU MADDE 3: Yaptığımız suç duyuruları kapsamında, etkili ve süratli soruşturma yapılarak silah arkadaşlarımızı, ailelerini ve Türk Silahlı Kuvvetlerini derinden yaralayan kişilerin tespit edilerek, adil bir yargılama sonucunda hak ettikleri şekilde cezalandırılmaları beklenmektedir.
YORUM: Şimdiye dek Türkiye’nin devlet protokolünde 4’üncü sırada bulunan ve ülkenin birlik ve beraberliğinin sembolü olan Genelkurmay Başkanlığı’nın konu ile ilgili olarak yaptığı suç duyurularına nasıl bir işlem yapıldı? Ne kadar süre geçti ve hangi adımlar atıldı?
Dönemin Birinci Ordu Komutanlığı Savcısı olan ve hazırlattığı bilirkişi raporu ile sürecin yürütülmesinde etkisi olduğuna inanılan emekli askeri yargı mensubu hangi mahkemede beraat etti?
Davanın en önemli delili olduğu kabul edilen bilirkişi raporunu hazırlayan seçkin subay şu an nerede görev yapıyor?
Donanma Komutanlığı’ndaki harddiske sahte belgeleri gizlice yükleyenler bulunabildi mi?
Egemen Harekât Planı’ndan başlayarak Devletin savaş planlarını deşifre edenler hakkında suç duyurusu yapıldı mı? Yapıldı ise hangi tarihte, hangi makam tarafından yasal işlemler başlatıldı?
BASIN DUYURUSU MADDE 4: Bu karar çerçevesinde, beraat eden personelimizin, ailelerinin ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının sevincini yürekten paylaşır, kendilerine sağlıklı ve mutlu günler temenni ederiz.
YORUM: ABD, AB, AKP ve Cemaat’in bir yumruk gibi kenetlendiği, muhalefetten, “darbeciler yargılansın, darbeciler ayıklansın!” çığlıklarının atıldığı, masa altındaki nüfus yoğunluğunun artış gösterdiği bir dönemde, Düşman Ceza Hukukunu uygulayan özel görevli mahkemede şunları söyledim. Adli kayıtlara geçen zabıtlardan aktarıyorum:
Türk devletinin kuruluş ilkelerine sözde değil özde, kalben bağlı, Kemalist ve yurtsever bir Cumhuriyet amirali olarak bu salonda ve diğer mahkeme salonlarında suni davalarla esir alınan tüm Atatürkçü, onurlu ve kahraman silah arkadaşlarımla aynı kaderi paylaşmaktan ve aynı havayı teneffüs etmekten son derece mutlu, kıvançlı ve gururluyum.
Bu salonda sanık olmak, benim devlet hayatımda aldığım en büyük ve en onurlu rütbedir. Bugün görünüşte kaybetsek bile, tarihin şaşmaz adaleti bizlerin haklılığını ve doğru tarafta olduğumuzu günün birinde mutlaka ortaya çıkaracaktır. Ne mutlu Türküm diyene!
Neye sevinelim? Biz haklı çıktık ama ülke kaybetti! Şehitler verdik. Amansız hastalıklarla pençeleşen arkadaşlarımız var! Ülke yaşamsal sorunlarla karşı karşıya! Ama yine de Genelkurmay Başkanlığı’na bu ince ve zarif sözleri nedeniyle içtenlikle teşekkür ederim. İnşallah, daha mutlu, daha huzurlu, daha adil ve daha çok paylaşan bir ülkenin temiz havasını hep birlikte solumanın tadını çıkarırız. İnşallah, tüm ülke yeniden Atatürk’ün ışığı altında toplanır. İnşallah, Cumhuriyet’in erdemini yürekten hissedenler de günün birinde ayakta alkışlanır…
Son sözü, Terkîb-i bend adlı şiirinden aldığımız bir beyit ile Ziya Paşa’ya (1825-1880) bırakalım:
Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr