Çin ve İran, geçenlerde 25 yıl sürecek bir stratejik ortaklık belgesine imzayı attılar.
İran petrol satacak, Çin ise başta altyapı yatırımları olmak üzere İran’da dev yatırımlar yapacak. Amaç Çin-İran ticaret hacmini 10 yıl içinde 10 kattan fazla artırarak yıllık 600 milyar dolar seviyesine çıkartmak.
Bir işbirliği anlaşması imzalandığını biliyoruz ancak taraflar kamuoyuna bu anlaşmanın içeriğini detayları ile açıklamadılar. Batı basınında1 geçen sene 18 sayfalık Çin-İran anlaşmasının son taslağı olduğu belirtilen bir metin yayınlanmıştı. Bu yazı büyük oranda Batı basınında son taslak olduğu belirtilen anlaşma içeriğine göre hazırlanmıştır. Buna göre anlaşmanın detaylarının kamuoyları ile şeffaf şekilde paylaşılmamasının basılıca sebebi, İran kamuoyunda, İran’ın parsel parsel satılması gibi bir algı oluşabileceği endişesi ve parlamentodan bu anlaşmanın geçemeyeceği endişesi.
Dünyada, ülkeler arasında bu derece büyük işbirlikleri çok nadir olmaktadır. İşbirliğini, belki geldiği kritik zamanlama, boyutu ve olası dönüştürücü etkisi bakımından ABD’nin 2. Dünya savaşı sonrasındaki Marshall Planı’na benzetebiliriz.
İran’a bugünlerde iyi bakmalıyız.. Bu anlaşma bize gösteriyor ki İran, bir daha bugünlerdeki gibi olmayacak. 10 sene sonra çok farklı ve zengin bir İran göreceğiz.
Elbette bu anlaşma çalışırsa İran’da bu değişim olacak. Bu anlaşmanın çalışması, herkesin işine elbette gelmeyecektir ve bu anlaşmanın çalıştırılmaması veya en azından dış etkiler ile geciktirilmesi mümkün.
Bu dev anlaşma ilk ne zaman ortaya çıktı? 2016’da Çin Başkanı’nın Tahran ziyareti ile bu konu gündeme geldi, çalışmalar başladı, taslaklar hazırlandı ve 2021 art’ında Çin dışişleri bakanının bölge ülkeleri ziyareti sırasında imzalar atıldı.
2016 Ocak ayında, BM, İran’a uyguladığı yaptırımları kaldırdı. Takip eden dönemde İran ile Fransa arasında 60 milyar dolarlık dev bir anlaşma da imzalanmıştı. Bu anlaşmaya göre İran Airbus’tan 100’den fazla yolcu uçağı alacak, Fransız otomotiv şirketleri İran’da yatırımlar yapacak, Fransız denizcilik firması (konteyner firması) İran’da terminal yatırımı yapacak, Fransa’nın global markaları olan inşaat firmaları, havalimanı operatörleri, alüminyum üreticileri, demiryolu işletmecileri gibi bayrak taşıyıcı firmaları Fransa’da milyar dolarlık yatırımlar yapacaklar idi. Ancak derenin altından çok sular aktı… Fransa’da bu anlaşmaları yapan F. Hollande gitti yerine farklı planları olan E.Macron geldi… ABD de B.Obama gitti yerine farklı planları olan D.Trump geldi. Sonuç olarak Fransız-İran ticaret anlaşması hedeflerine ulaşamadı.
İran tarafı, Çin anlaşması için “bir telefon ile anlaşmadan vazgeçmeyecek ülkelerden2” ifadesini kullanarak Fransa ve Japonya’nın kulaklarını çınlattı.
Çin ve İran’ın bu dönemde başkanları ve temel politikaları değişmedi ve anlaşmayı başarı ile sonuçlandırabildiler.
2006 yılından beri İran, BM ambargoları ile kıskaç altında. 2009 yılında petrol sahasını geliştirme anlaşması yaptığı Japon Inpex firması baskı ile anlaşmadan çekilmişti. Benzer şekilde Güney Pars gaz sahasını geliştirecek olan Fransız Total firması baskılar ile projeden çekilmişti. Hatta Total’den sonra aynı sahaya Çinli CNPC girdi ancak onlarda çekildiler.
İran-Çin anlaşmasının içeriğine bakalım. İçerik hakkında iki ülke tarafından yapılmış çok detaylı bir açıklama yok ancak yaklaşık olarak anlaşmanın şu konuları kapsadığı yaygın olarak birçok ülke medyasında yer aldı:
Çin, İran da petrol, gaz, petrokimya endüstrisine yatırım yapacak, İran’ın üretim kapasitesini artıracak ve büyük miktarda petrol ( İran bu yeni yatırımlar ile ne kadar üretebilirse) Çin den ithal edecek
Çin, İran’ın liman, demiryolu gibi altyapı tesislerine, İran’ın ‘bir kuşak bir yol’ projesi kapsamında yatırım yapacak
Çin İran’da ayrıca Telekom, bankacılık alanlarına yatırım yapacak
Çin’in 25 yıl içinde İran’da yapacağı yatırımlar toplamı 400 milyar USD olacak
Askeri yardım, istihbarat paylaşımı, askeri eğitimler ve ortak askeri tatbikatlar yapılacak
Anlaşmanın detayları hakkında ülkelerden bir açıklama gelmediği için bu konuda spekülasyon kapısı açıktır. Az çok tüm ülkeler, politik olarak desteklemek istediği ülkeler ile benzer anlaşmaları yapmaya çalışıyor.. ‘Sen ne üretebilirsen üret, ben senden alacağım, karşılığında sen de benden hizmet ve mal satın al’..
Anlaşmada savunma sanayi, nükleer sanayi ile ilgili ne ölçüde işbirliği yapıldığı açıklanmadı. Sivil amaçlı nükleer sanayi işbirliği kapsamda olabilir.
Çin’in İran’da yapacağı yatırımların türü, İran’ı zenginleştirecek cinsten yatırımlar. İran’ın demiryolları, otoyolları, petrol ve petrokimya tesisleri vs. ekonomik altyapısı güçlendikçe daha rekabetçi bir ülke olacak, milli hasılası büyüyecek ve zenginleşecek.
Önümüzdeki dönemi nasıl beklemeliyiz?
1-Çin, İran’daki petrol kaynaklarına üretim yatırımları yapacak ve kapasite artışı sağlayacak. Muhtemelen Çin, diğer petrol üreticisi ülkelerden alımını azaltacak ve İran’daki yeni oluşacak kapasiteden ihtiyacını karşılayacak. Bu durumun global petrol fiyatlarını düşürücü yönde etkisini beklemeliyiz. Türkiye için iyi haber.
2-İran’da artacak petrokimya üretimi benzer bir etki yapacak ve muhtemelen yeterince rekabetçi olamayan Avrupa’daki bazı eski petrokimya tesisleri, modernizasyon yatırımı yapmayı karlı bulmayacaklar ve dükkanı kapatacaklar. Türkiye’nin petrokimyada büyük ithalatçı olduğunu düşünürsek ve komşusundan uygun maliyetli bu ürünleri tedarik edebileceğini düşünürsek iyi haber.
3- Bu gelişmeler kimin için kötü haber? Başta Suudi Arabistan için kötü haber. Hem petrokimya tesislerinin karlılığı azalacak, hem petrol fiyatlarının baskılanması ile kayba uğrayacak. Suudi Arabistan Çin’in en büyük ham petrol tedarikçisi durumunda ve ABD ile yakın ilişkiler içerisinde. İran kapasitesinin devreye girmesi ile muhtemelen Çin ve Türkiye gibi iyi mesajlar göndermediği düzenli müşterilerinin taleplerinde önemli azalma görecek. Suudi Arabistan’ın son senelerdeki Türkiye’ye karşı hasmane tutumunu göz önüne alırsak Türkiye için bu da iyi haber.
4-İran’ın bu anlaşmanın meyvelerini göreceği 2-3 sene boyunca sağlam durması gerekiyor. İran’ın içinde de acaba Türkiye’nin içine yerleştirilenlere benzer Gladyo /Feto benzeri kumandası Atlantik ötesinde olan yapılanmalar var mı? Malum, Türkiye ve İran birçok yönden benzer dinamiklere sahip ülkeler. Bir ülkede ise yarayan yöntemlerin az çok diğer ülkede de işe yaraması beklenir. ABD ve İsrail cephesinin İran’da planladıkları savaş için süre azalıyor olabilir. İran, bugün en zayıf döneminde. Bu anlaşmanın çalıştığı her sene daha güçlü bir İran göreceğiz. Bu durumda, ABD ve İsrail’den nasıl bir hamle gelmesini beklemeliyiz? Beklentilerimize göre hazırlık yapmalıyız.
5- Türkiye’ye son yıllarda yılda yaklaşık 10 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırımı gelmektedir. Bu anlaşma ile İran sadece Çin’den yılda 16 milyar dolarlık yatırım alacaktır ve tüm bu yatırımlar stratejik sayılabilecek, ülkenin üretim kapasitesini ve altyapısını güçlendirici alanlarda olacaktır. Bu yatırımların başlaması ile beraber İran’ın parasının değerlenmesini, ülke riskinin ve dolayısı ile faizlerinin düşmesini, enflasyonunun düşmesini, büyüme oranlarının artmasını, İran’daki emlak fiyatlarının artmasını bekleyebiliriz ve buna göre Türk yatırımcıları pozisyon almaya yönlendirebiliriz.
Türkiye için Tehdit ve Fırsatlar neler?
1- İran bu anlaşma ile zenginleştikçe, büyük ticareti olan komşusu Türkiye ile ticareti artacaktır ve Türkiye’nin zenginleşmesi de hızlanacaktır. Türkiye, İran için hem ithalat hem ihracatta 4. büyük ortaktır. Çin ise hem ithalat hem ihracatta 1. büyük ortaktır ve bu farkın daha da açılması beklenmelidir.
2- Çin İran’ın cebine bu anlaşma ile nakit para koymayacak. Serbestçe değerlendirmesi için kredi vermeyecek. Çin, İran’da yatırım yapacak ve karşılığında İran, Çin’den mal ve hizmet alacak. Yani bu anlaşma türü, oluşacak zenginlikten Türkiye’nin pay alma miktarını azaltabilir. Kötü olasılık ile İran’ın hali hazırda Türkiye’den aldığı bazı ürün ve servislerin Çin’den tefariğinin önü açılabilir. Türkiye’nin İran’da yapılacak yatırımlar konusunda Çin ile işbirlikleri yapması faydalı olacaktır. Çin’i bu konuda ikna etmek kolay olmayabilir çünkü Çin’in beslemesi gereken yüz milyonlarca insanı var ve İran’daki yatırımları kendi işgücü ile yapmayı doğal olarak tercih edecektir.
3- Bu anlaşma ile İran’ın birliği güçlenecek ve İran üzerindeki emperyalizm destekli bölücülük hareketleri zayıflayacaktır. Aksi durumda İran’ın olası bir bölünmesi, Suriye’den çok daha büyük seviyede göç ve sefalet yaratabilir ve bunun etkisi hem Türkiye, hem Avrupa için son derece kötü olur. Bu duruma ne Türkiye ne de Avrupa izin verebilir.
4- 2016 da Şi Cinping’in Tahran ziyaretinde Çin, İran’ın Şangay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİO) üyeliğine destek mesajı vermişti. Bu yatırımlar ile İran’ın ŞİO’ye yakın bir süre içinde tam üye olmasını beklemeliyiz. Bu durumda, Türkiye’nin batı sınırı Avrupa Birliği ve doğu sınırı ŞİO olacak. Ayrıca NATO ile ŞİO sınır komşusu haline gelecek. Türkiye hayli ilginç bir durumda kalacak. Avrupa Birliği genişlemesini büyük ölçüde tamamlamış hatta dağılma sürecine girmiş bir örgüt. ŞİO ise, genişlemeye devam eden ve geleceğe yönelik parlak mesajlar veren bir örgüt. Türkiye’nin batı ile işbirliği konusunda daha gidebileceği bir yol kalmamış durumda, yolun sonuna gelmiş durumdayız. Doğuda ise fırsatlar var gibi görünüyor.. Türkiye, Avrupa Birliği ile yıllardır nişanlı ve artık nişanı atma noktasına gelindi. İlginç şekilde, AB ile nişanı atmadan bir diğer nişanı da 2012 da ŞİO ile yaptık ve diyalog partneri olduk. Ayrıca 2016’da Avrupa Parlamentosu Türkiye’nin üyelik müzakerelerini durdurduktan hemen sonra ŞİO’den bize önemli bir jest yapıldı ve üye olmamamıza rağmen 2017 ŞİO enerji grubunun başkanı yapıldık. İran’ın da ŞİO üyesi olması ile Türkiye’nin ŞİO üyeliğine sadece küçük bir adım kalmış oluyor. Bu durum gerçekleşirse, ŞİO, Doğu Asya ekonomik bölgesini Türkiye üzerinden Akdeniz’e ve Atlantik’e bağlayan bir güç haline geliyor. NATO’nun bu duruma sessiz kalmasını beklemek saflık olacaktır.
5- Türkiye, İran ile demiryolu ticaretini artırmaya önem vermelidir. Hazır Çinliler İran demiryollarına yatırım yapıyorken İran, Ceyhan Limanı’na demiryolu ile bağlanabilirse başta petrokimya ve petrol türevi taşımaları olmak üzere önemli ticari fırsatlar oluşacaktır.
6- İran’ın petrol satışı gelirlerini USD olarak ülkesine transfer etmekte sorunları var. Türkiye, bu konularda gerek milli para birimi olsun, gerek altın takası benzeri sistemler olsun komşusuna destek verebilir. Türkiye’nin komşusuna ekonomik destek vermesi komşuluk hukuku belirtilerek her türlü İran yaptırımından istisna tutulmalıdır. Türkiye’deki Çin bankaları da bu amaçla kullanılabilir.
7- İran zenginleştikçe, İran’dan gelecek turist miktarının artmasını beklemeliyiz ve bu yönde çalışmalar ve kampanyalar yapmalıyız.
8- Türkiye’nin İran’ın 4. Büyük ticaret ortağı olması, Türkiye’nin hala İran ile diplomasi ve ekonomide potansiyelinin çok altında olduğunun bir göstergesidir. İran, BAE’den Türkiye’den aldığı mal miktarının (değer bazında) 3 katını almaktadır. Elbette bu ürünler BAE menşeili değildir ancak ABD ambargolarına rağmen ABD müttefiki olan BAE den bu derece yüklü mal alabilen İran, neden Türkiye’den daha çok mal alamamaktadır? Veya Türkiye satamamaktadır?
9- İran parasının önemli miktarda değer kaybettiği ve İran’ın döviz transferi imkanlarının zayıfladığını biliyoruz. Ancak İran ile Çin’in yaptığına benzer takas usulü veya yatırım karşılığı ithalat usulü anlaşmaları Türkiye’nin yapabiliyor olması gerekir. 2016 yılına kadar Türkiye’nin içindeki bazı Atlantik uzantıları, Türk-İran ticaretinin gelişimini kısmen engellemiş olabilir ancak 2016 yılından sonra beklenen artış neden sağlanamadı?
10- İran’daki sanıyorum en büyük Türk yatırımı Gübretaş’ın 2008 yılında aldığı Razi Petrokimya tesisi. Madem İran hakkında yazıyoruz Razi yatırımı konusuna da değinmek gerekli. 2008 de kamu firması sayılabilecek olan Gübretaş firmamız, İran’lı Razi firmasını hangi motivasyon ile almıştır? Neden Gübretaş Razi’nin sadece 49% hissesi ile yetinmiştir? Razi’nin 12% hissesini alan ve bir anlamda Gübretaş’ın Razi’deki kontrolünün anahtarını elinde tutan Tabosan mühendislik firması neden 2011 de iflas etmiştir? Belki bu soruların cevapları, Türkiye’nin neden İran ile ticarette potansiyelinin gerisinde kaldığı konusuna ışık tutabilir. Gübretaş’ın hikayesinin devamı da bir o kadar ilginçtir.. Gübretaş , Koza Altın firması ile bir altın sahası konusunda mahkemelik olur, Kayyum kontrolü altındaki Koza Altın davayı kaybeder, milyarlarca liralık altın sahası Gübretaş’a geçer ve Gübretaş, büyük oranda altın firması haline dönüşür. Firmanın değeri 1,5 yılda 10 kat artarak 2,4 milyar TL den 24 milyar TL ye çıkar. Oluşan 20 küsur milyar TL’lik değerin on binlerce Tarım Kredi Kooperatifi çiftçisine gitmesi elbette hepimizi sevindirir. Peki durum böyle mi olmuştur?
11- Ankara ve Tahran arasında, dönem dönem kesintiler olmakla beraber, demiryolu ile yolcu taşımacılığı yapılmaktadır. Bu seferler sadece haftada 1 kere, kuşetli vagonlar ile yapılmaktadır. Yolculuğun Van gölü etabında vagonlar feribota bindirilmektedirler. Yolculuğun toplam süresi 2,5 gün kadardır. Özellikle beraberlerinde çok miktarda bavul taşıyan yolcular için uçak seferlerine göre daha avantajlı olmaktadır. Bu seferlerin haftada 1 den önce günlük seferlere ve devamında saat başı olacak şekle getirilmesi ile hem turistik hem ekonomik ilişkiler bir üst seviyeye çıkabilecektir. Nüfusları 90 milyona dayanmış iki ülkenin başkentleri arasında bu seviyede yolcu transferi potansiyeli bulunmaktadır. Ayrıca bu trenin geçtiği doğu şehirlerimizde zaman içinde turizm, ticaret ve imalat sanayi gelişecektir.
12- Türkiye’nin İran’daki Çin yatırımları konusunu yakından izlemeye alması faydalı olacaktır. Bu amaçla İran elçiliklerimizin kadroları ve bütçeleri artırılabilir. İran’daki elçilikte TPAO, Botaş, TCDD gibi firmalarımızdan temsilciler görevlendirilebilir, elçilikte Çince bilen personel bulundurmakta önümüzdeki dönemde faydalı olabilir.
13- Türkiye dönem dönem ticari TIR filosunu İran üzerinden Orta Asya’ya geçirmekte zorlanmaktadır ve bunun sonucunda daha pahalı ve uzun rotalar kullanılması gerekmektedir. Bu sorunlar için çeşit çeşit bahaneler üretilmektedir. Bu yeni dönemde Türkiye, Çin ile olan iyi ilişkilerini de kullanarak, İran hattı üzerinden daha rahat doğu-batı rotasında taşımalar yapılabilmesini sağlamalıdır. Türkiye’nin TIR filosu geniştir ve taşımacılık firmaları beceriklidir. Sınır geçişi, gümrük kontrolü vs. ticaret zorlaştırıcı engeller akıllı anlaşmalar ile aşılabilirse, TIR filomuzun Çin’in içlerine kadar ticareti taşıyacağını öngörmeliyiz.
14- Hazırda Çin, İran’ın gaz ve petrol üretim kapasitesine yatırım yapmaktayken bu kaynak geliştirme anlaşmasına TPAO’nun da katılması faydalı olabilir .Özellikle Türkiye sınırına yakın olan (Bağdat tarafındaki) petrol yataklarının geliştirilerek petrolün Türkiye’ye satışı hem Türk-İran ticaretini artırır, hem Türkiye’nin siyasi olarak hasım seviyesinde olduğu ülkelerden petrol alım mecburiyetini azaltır. Ayrıca global petrol fiyatlarını aşağı baskılayıcı etken olur. TPAO’nun petrol üretiminde kullanılan modern yöntemler konusunda becerilerini artırmak için Çin’in İran’da yapacağı yatırımları yakından incelemesi faydalı olacaktır.
15- İran, Hürmüz boğazı riskini azaltmak için petrol çıkış noktalarını Umman körfezi limanları tarafına kaydırmaktadır. Çin ile bazı liman işletmeleri konusunda yapılacak işbirlikleri ile Çin donanmasının etkisini Hint okyanusu ve Somali civarlarında artırmasını beklemeliyiz. İran’ın Türkiye üzerinden petrol ve gazinin Akdeniz pazarına çıkartılabilmesi hem Türkiye, hem İran için kazançlı bir işbirliği olabilir. Ayrıca İran Hürmüz boğazı riskini bu şekilde azaltabilir.
İran-Çin stratejik işbirliği anlaşması ile Ortadoğu’da taşlar yerinden oynamaktadır. ABD’nin bazı Asya ülkelerine uyguladığı yaptırımlar bu ülkeleri birbirlerine yakınlaştırmakta ve bölgede cephelerin oluşmasını kolaylaştırmaktadır. Çin, Rusya, İran ve Pakistan arasında son yıllarda ABD yaptırımları kaynaklı önemli bir cepheleşme oluşmuştur ve bu trend devam edeceğe benzemektedir.
ABD’nin bölgedeki ağırlığı azalmakta, bölge ülkelerinin gözleri birer birer doğuya doğru çevrilmektedir. İran-Çin arasındaki anlaşmaya benzer stratejik işbirliği anlaşmaların, Türkiye ve diğer bölge ülkeleri ile Çin arasında zaman içinde olmasını beklemeliyiz.
Türkiye için bu anlaşma önemli bir fırsattır. Dost ülke İran, zenginlik ve istikrar getirmesi beklenen bir yola girmiştir.
Simurg, bir defa daha küllerinden dogmanın eşiğindedir.
1 https://www.nytimes.com/2020/07/11/world/asia/china-iran-trade-military-deal.html
2 https://www.reuters.com/article/us-iran-china-idUSKBN2BJ0AD
https://en.wikipedia.org/wiki/Iran–China_25-year_Cooperation_Program