Milli Güvenlik Kurulu (MGK)

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Milli Güvenlik Kurulu, yayımlanan bildiriler dikkatle incelendiğinde, özellikle son beş yıldır AKP hükümetinin sürdürdüğü politikaları onaylayan bir kurum haline geldiği izlenimi uyandırmaktadır.Bu ise kapalı kapılar ardında ne konuşulmuş olursa olsun, kurumun saygınlığına gölge düşürmektedir. Bu haliyle MGK, iktidarların parti politikalarına otomatikman devlet politikası hüviyeti kazandıran bir organ görünümümdedir. MGK açıklamalarının neredeyse tamamı, daha önce Hükümet yetkilileritarafından dile getirilen görüş ve düşüncelerin bir tekrarı niteliğindedir. Kurum, iktidarın her türlü uygulamasına devlet damgası vurmaktadır.

Örneğin, 26 Şubat 2013 günkü MGK bildirisinin Vatan gazetesinde yayımlanan metni şu şekildedir: “Hem terörle mücadelede kararlılık mesajı verildi hem de çözüm sürecinin ele alındığı açıklanarak bu konudaki kararlılık vurgulandı.”Bu açıklama, ister istemez, MGK’nın asker üyelerinin de, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Türk milletinin ezici bir çoğunluğunun kalbinde derin bir sızı yaratan ve anayasal konuları da kapsayan terörist başı ile müzakere sürecine destek verdiği izlenimi yaratmaktadır.

Bu algı gerçeği yansıtmıyor olabilir. Çünkü bizatihi Genkur. Bşk. Org. Özel, “TSK’nın açılım sürecinin dışında olduğunu ve bu konuda kendilerine bir bilgi ve takvim verilmediğini” beyan etmiştir.

MGK’nın son bildirisi (31 Ekim 2014) özetle şu hususları kapsamaktadır:

Paralel yapı ile mücadele kararlılığı,

Sürecin (açılım süreci) oluşturduğu olumlu atmosferi bozanlarla kararlılıkla mücadele,

Irak ve Suriye’de IŞİD ve diğer terör örgütleri ile mücadele (PKK/PYD ismen zikredilmiyor!),

Ilımlı muhaliflerin (Suriye’deki) durumu ve insani yardımlar,

Irak’la ikili ilişkilerin güçlendirilmesi (Suriye yok!)…

Görüldüğü gibi, Hükümetin temel politik çizgisinin olduğu gibi bildiri metnine yansıdığını görüyoruz. Oysaki Org. Özel, “açılım sürecinin bütünüyle dışında olduklarını” vurgulamıştı. Böyle bir durum ise MGK gündemini dikkatle takip eden vatandaşlarımızın bile kafasında şüpheler uyandırmaktadır. MGK, devlet organı sıfatına yakışır bir tutum sergilemeyecekse, bu toplantıların bir anlamı olmaz ve toplum nezdinde de karşılık bulmaz. MGK haberleri bir iki satırla geçiştirilir. Çünkü toplum aynı söylemleri defalarca muhtelif kademelerdeki Hükümet yetkilileri ve iktidar partisi sözcülerinden dinlemiş olduğundan, MGK bildirilerine ilgi göstermez!

Haklı olarak şu soru sorulabilir. Hükümetin görüş ve önerileri MGK’nın tüm üyeleri tarafından benimsenemez mi? Tabii ki benimsenebilir ama bu görüşler, yıllar boyunca devletin temel yapısı ile ilgili hassas konularda bile tıpa tıp aynı olursa, ister istemez tereddütler doğar.

İstanbul Baro’su Başkanı Ümit Kocasakal, arka arkaya aldığı seçim başarılarını şuna bağlıyor: “Muhalif olanlara bile düşündüklerimi açıkça söylüyorum. Ne düşünüyorsam, onu söylüyorum. Herkes benim gizli gündemim olmadığını ve oyunu açık oynadığımı biliyor ve bana güveniyor. Yüzde 66 oyun sırrı budur!” MGK’daki her üye de bu yüce kurumda düşündüklerini serbestçe ve özgürce ifade edebilmelidir! Zaten tavsiye niteliğindeki MGK kararları bağlayıcı olmayıp, nihai olarak Bakanlar Kurulu tarafından değerlendirilecektir.

Anayasa’nın 118/3’üncü maddesine göre, “Milli Güvenlik Kurulu”nun görev tanımı şudur: “Devletin milli güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili alınan tavsiye kararları ve gerekli koordinasyonun sağlanması konusundaki görüşlerini Bakanlar Kurulu’na bildirir. Kurulun, devletin varlığı ve bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliğinin korunması hususunda alınmasını zorunlu gördüğü tedbirlere ait kararlar Bakanlar Kurulu’nca değerlendirilir.”

Bu nedenle kişisel düşünceme göre, ulusal çıkarların özgürce savunulabileceği bir ortam oluşmadan, MGK’nın herhangi bir milli meselede yol gösterebilecek bir konumda bulunması pek mümkün görülmemektedir. Devlet meselelerinde kurumların yaratabileceği sinerjiyi dışlar, ortak aklı küçümser ve dar bir kadro ile kararlar alırsak, dev gibi sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz. Bu durumda ise hem devlet hem hükümet hem de millet zor duruma düşer.

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster