Dünyanın gündeminde bugün Gazze var. Aslında yaşanan sadece bir dram değil; koca bir katliam… Ama olaylar sadece Gazze’de yaşanmıyor. Her biri insani olarak değerlendirilmesi gereken olaylarda farklı tavır sergilemek samimiyeti de sorgulanır hale getirir.
Bugün dünyada banker cehennemi yaşanırken ve ağırlıklı olarak Afrika’yı da kapsayacak bir biçimde bu mesele bizim coğrafyamızda, nüfuz alanımızda cereyan ederken, bankerlerle birlikte hareket edip, ondan sonra da erdem dersi vermeye kimsenin hakkı yok.
Bırakın dünyayı, kendi ülkesinde bile ayrıştıran, ‘bizden’ ya da değil tutumu sergileyen, olaylarda hayatı kaybeden çocukların mezhebine göre tavır takınan, başsağlığı bile dileyemeyen bir insanın, koca bir coğrafya hakkında yaptığı ancak ukalalık olur.
Nitekim dünyada, bilhassa İslam coğrafyasında yaşanan bu kırım İstanbul’da gerçekleşen bir toplantının da ana gündem maddesi oldu. Dünya İslam Bilginleri Barış, İtidal ve Sağduyu İnisiyatifi Toplantısı yapıldı. Başbakan da burada konuştu.
İçerik olarak gel-gitler içinde tenakuzlar sergilediği, konuşmasının bir bölümünde son derece sağduyulu bir söylem geliştirirken, ardından Suriye başta olmak üzere bu coğrafyada yaşananlara ayrımcılıkla katkıda bulunduğu bir performans sergiledi.
Çok açık ve net söylemek istiyorum ki, Türkmenler’in durumuna gözlerini yuman, Libya’ya gidenlerin peşine takılan, medya önünde tavır alıp, arka sokaklarda İsrail’e ihale dağıtan, Işid denen terör örgütünün en büyük finansörü olan Yasin El Kadı’dan muhterem (!) dostu olarak söz eden birinin en hafif tabiriyle utancından susması gerekirdi.
Başbakan konuşmasında ‘Dolar’a mahkûm olanlardan alim olmaz’ diyerek salonda bulunanlara ders verdi; ama aynı zamanda siyasetçi hatta insan olunamayacağını dile getirmedi. Yine her fırsatta olduğu gibi Suriye düşmanlığı yaparak, yangına körükle giden Başbakan Erdoğan’ın önce Sivas’taki katliamın kendi döneminde nasıl göz göre göre zaman aşımına uğradığını anlatması gerekmiyor mu?
Bu konuşması sırasında Başbakan bir ifade daha kullandı. Türkiye’nin yaşanan mezhepsel ve rant kavgalarının dışında olduğunu, bunun tarafsız olmak anlamına gelmediğini, Hakk’tan yana tavır sergilendiğini söyledi.
İşte tam o sırada dinleyicilere dönen kameraya bir görüntü takıldı. Dinleyicilerin içinde bir katılımcı acı bir gülümsemeyle kafasını onaylamadığını belli ederek, hani ‘ya sabır’ dercesine sağa sola sallıyordu.
İşte o gülüştür bütün konuşmayı boşa çıkaran… Ve daha acısı o acı gülüştür; Türkiye’nin yaşanan ve bundan sonraki süreçte yaşanacak acıların sorumlusu olarak görüleceğini anlatan. Gerisi mi? Laf-ı güzaf…
Çetin Ünsalan