Suriye’de Avrupa-Atlantik Cephesi Avrasya ile karşı karşıya

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Düyun-u Umumiye Başkanı Sir Adam Block, Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı İmparatorluğu üzerinde kara bulutlar dolaşırken şunları söylemişti: “Savaşı Almanya kazanırsa Alman sömürgesi olacaksınız; İngiltere kazanırsa mahvolacaksınız!” Suriye’de Avrupa-Atlantik Cephesi ile Avrasya Bloku arasındaki gerilimin attığı ve suların ısındığı bugünlerde, nedense bu sözler aklıma geldi…

SURİYE’DE SAFLAR BELİRLENİYOR

Bilindiği üzere ABD’nin başını çektiği Avrupa-Atlantik yapı, işbirlikçi diğer ülkelerle ile birlikte 2003 yılından itibaren Irak ve Suriye’yi paramparça etmek için her türlü kirli oyunu sahneye koydu… Bu girişimlerinde uluslararası hukuku rafa kaldırdığı gibi, ahlaki ve insani her türlü değeri göz ardı etti! Rusya’nın Suriye’ye askeri desteği, bölgesel bir içerik taşıyan sorunu bir anda küresel bir boyuta taşıdı…

İsmi nasıl konulursa konulsun, sahaya çıplak gözle baktığımızda Avrupa-Atlantik yapının Avrasya ile Suriye’de ve hatta bir ölçüde Irak’ta karşı karşıya geldiğini açık seçik görürüz. Bir tarafta Rusya, İran, Suriye ve Hizbullah ağırlıklı olarak Lübnan var. Bunlar Avrasya’yı temsil ediyorlar… Batı dünyası ve onlara yaranarak politika yapan ülkeler dışındaki tüm dünya ülkeleri, Çin dâhil Avrasya’yı destekliyor!

ABD, İngiltere, Fransa, İsrail, Suudi Arabistan, Katar, bir ölçüde Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri ve Kürtler (Peşmerge, PKK/PYD) cephede Avrupa-Atlantik yapıyı temsil ediyorlar. AB kurumsal olarak bu bloktan yana görünse de, Almanya ve birçok üye ülke ortadan bir yol izliyor… Bu blokun kara gücü şimdilik PKK/PYD… Peşmergeleri de cepheye sürmeye hazırlanıyorlar!

TÜRKİYE NEREDE DURUYOR?

Türkiye söylemde Avrupa-Atlantik yapının yanında gözüküyorsa da ortada yapısal sorunların olduğu apaçık gözüküyor. Çelişkileri aşmak için Hegel’in diyalektik yöntemi bile yetersiz kalıyor! Bir taraftan ABD’nin kara gücü PKK’nın belini kırarken, diğer taraftan PKK birlikte ABD postalı giyerek IŞİD’e karşı savaşmayı gerekçelendirebilmek için yeni ve özgün bir felsefi akım yaratmak gerekiyor!

Başbakan Davutoğlu’nun CNN International (CNN KÜRT değil!) mülakatına, Dışişleri Bakanı (DİB) Sinirlioğlu’nun Barzani’ye içini dökmesine ve DİB sözcüsü Bilgiç’in Türkiye’nin füze savunmasını ABD gemilerine ihale ettiği yönündeki demecine baktığımızda, bazı kimselerin perde gerisinden rol kapmaya gönüllü olduğu izlenimi ediniyoruz… Unutmayalım, İncirlik Mutabakatının mimarları Davutoğlu-Sinirlioğlu ikilisidir! Hükümete yakın Akşam ve Yeni Şafak gazeteleri, az kalsın 10-20 bin askerle Türkiye’yi Cerablus’a sokuyordu!

Aslında coğrafi olarak alandaki tek kuvvet Türkiye’dir. Jeopolitikte alan kuvvettir! Diğer tüm ülkeler taşıma su ile değirmen döndürmeye çalışmaktadır. TSK hangi blokun yanında yer alırsa, ağırlık merkezi belirgin şekilde o tarafa doğru kayar! İki taraf da bunu çok iyi bilmektedir. Bu nedenle ABD Türkiye’yi, “Haydi Koçum!” diyerek ateşe atmaya çalışmakta, sert ve kırıcı bir üslup kullandığı bilinen Putin, son dönemlerde Türkiye’ye, “hayli dikkatli bir diplomasi dili” ile seslenmektedir…

HAFIZA-İ BEŞER NİSYAN İLE MALULDUR!

Sabahattin Önkibar, 31 Temmuz 2015 günü köşesinde, “Genelkurmay hükümeti böyle ikna etti” başlıklı önemli bir yazı yayımlamıştı. Kelimesine, virgülüne dokunmadan Sayın Önkibar’dan aktaralım:

Aktaracaklarım kulis fısıltısı değil kesin bilgidir ve kaynağı Türk Silahlı Kuvvetleridir.

Apocularla FETÖ’cüler arasında kesin bir ilişki söz konusu ve bu husus belgeli. İki paralel yapıyı bir arayan getiren ise MOSSAD ile CIA.

Asker IŞİD’ı tehlikeli buluyor ama onu yaratan ve büyütenin yine Batılı istihbarat örgütleri olduğunu söylüyor.

TSK, harekete geçilmesi için önce siyasi iktidarı yani AKP hükümetini ikna etti. Suriye sınırında Kuzey ya da Kürdistan kuşağı inşası hedefinin İsrail’in emperyal bir projesi olduğunu ortaya koydu.

ABD ile yapılan gizli bir anlaşma yok. Hadise, Washington’un TSK’nın kararlılığı görmesi ve onu karşısına almak istememesidir.

Sonuç ve hüküm: TSK görev başındadır.

TÜRKİYE HER HAL VE ŞARTTA KAYBEDER!

Türkiye, Amerikan postalı giymeyi kabul ederse, kaçınılmaz olarak Avrasya cephesi ile karşı karşıya gelir… Patlayan ilk mermiden sonra dünya savaşı başlar. Rusya ve İran bu savaşı Türkiye’ye karşı sadece Suriye cephesinde sürdürmez; geniş bir alana yayar. Karadeniz ısınır; Türkiye’de enerji sorunları başlar… Türk toprakları savaşın ana muharebe sahnesi olur! Nükleer bir çatışmadan çekinen Batı ve yardakçıları, Türkiye’ye sadece lojistik destek verir… Türkiye tek başına kalır. İlk fırsatta iki blok Türkiye’den verilecek ödünlere dayalı bir çözümde anlaşırlar…

Anlaşma olmazsa ve Avrupa-Atlantik yapı kazanırsa, Suriye’deki Kürt kantonlarını birleştirir ve Barzanistan’a bağlar. Rusların boşalttığı alandan bu yapıyı Akdeniz’e uzatır ve Türkiye’yi böler… Avrasya kazanırsa, Türkiye’nin bütün hayat damarları kopar; felç olur…

Sayın Önkibar’ın gündeme getirdiği tespitleri yapan bir devlet aklı ve görev başında olanlar, inanıyorum ki ülkemizi salimen limana götürecek bir rota çizecektir… Türkiye o ya da bu blokun peşinden değil, kendi somut çıkarlarının peşinden koşmalıdır.

Türkiye, aslında tek kurşun atmadan, Suriye ve Irak’taki çıkarlarını koruyacak yeteneklere sahiptir… Ama bunun için Batı’nın deli gömleğini üzerinden atmalı, ayağındaki prangalardan kurtulmalıdır!

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster