Kişi başı geliri 40 bin dolar ilan ediyorum

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Bu ülkede iktidar olanlar, ekonomiyi yönettiğini söyleyenler iyice zıvanadan çıktı. Bir rakam hastalığına kapılmışlar; kendilerini kaybedip, yalanlar ortasında boğuluyor ve daha acısı bir Millet’i de boğmaya çalışıyorlar.

Finans piyasalarının dikkate aldığı ve zaten onlar için hazırlanan, sokaktaki insanla hiçbir ilgisi olmayan rakam ve istatistik boyutunda tarih yazıyorlar. Eskiden bu ülkede istatistik yayınlanırdı. Bizler de haber yapmak için bu verileri dikkate alırdık. Çünkü bir fikir verirdi.

O zamanlar en büyük şikâyetimiz, açıklanan verilerin aylar, hatta yıl öncesine ait olmasıydı. Ülkede siyaset yapanlar da bu istatistikleri kullanırdı. İktidar olanlar dolu tarafından, muhalefet olanlar da boş tarafından konuşarak, derdini Millet’e anlatmaya çalışırdı.

Fakat rakamlar, veriler gerçekti. Bizler haber yaparken güncelliği yaşamakta sıkıntı yaşar, siyasetçiler de çıkarına göre söylemlerinde istedikleri tarafı kullanırdı. Ama dedim ya, rakamlar, veriler gerçekti. Bunun üzerine tartışma yapmak da mümkündü.

Lakin TÜİK ile birlikte tüm bu durum tersine döndü. Şu an ne gerçekten haber yapmak mümkün, ne de samimi siyasilerin söylemlerinde bunları kullanması… Çünkü veriyle oynadılar. Artık bir verinin olumlu ya da olumsuz tarafını görmek ya da eski olduğu için haber yaparken sıkıntı çekmek söz konusu değil. Zira açıklanan veri doğru değil.

Şimdi bunları baz alıp yazı yazarken, haber yaparken ya da siyasiler konuşurken hep şu ifade önünüze geliyor. ‘TÜİK’e göre bile…” Sokağın gerçeğiyle tamamen ters düşmüş, iktidarların hesap, kriter ve baz oynamalarıyla istediği seviyelerde gerçekleşmesini arzu ettiği acayip açıklamalar haline geldi.

Hatırlayacaksınız, bu ülkenin kişi başına düşen milli geliri bir gecede kat be kat artmıştı. 2008 yılında milli gelir hesaplama sisteminde yapılan değişiklikle milli gelir 2006 yılı için 5 bin 482 dolardan, 7 bin 502 dolara yükseldi. Sıkı durun 2007 yılı için de gelirimiz bir anda 9 bin 333 dolar oldu.

Ortada ne artı bir değer vardı; ne de elde edilmiş büyük bir ekonomik başarı… Fakat hesaplama yöntemi farklılığı deyip yedirdiler. Ne var ki sonraki açıklamalarda hep bu baz alındı. ‘Eski hesaba göre şu; yeni hesaba göre de bu’ denilmediği için toplumun muhakeme olanağı ortadan kaldırıldı. Sonra 10 bin doların üzerine çıktık.

Daha garip olan ise, o zaman bunu eleştiren muhalefet, olayı kanıksayıp orta gelir tuzağından kurtulmaktan bahsetmeye başladı. Oysa biz zengin olmamıştık. Eski hesapla 6 bin dolar gelire sahip insanlar iken, yaklaşık 11 bin dolarlık yurttaşlar haline gelmiştik. Sonra dolar yükseldi; o balon da oynanmış hesaba rağmen geriledi.

Türkiye’nin gazı alınca 700 milyar dolarla gerileyen bir büyüklüğü oluştu; elbette çakma hesaba, borçların ve faizlerin katılmasına rağmen. Fakat iktidar bununla da yetinmedi. Gelişmekte olan ülkelerin döviz kurlarında çok dalgalanma olduğu için milli satın alma gücü paritesine geçildi.

Buna göre de 2015 yılında kişi başına düşen milli gelir 10 bin 936 dolardan, 19 bin 506 dolara çıktı. Yani yine bir gecede zenginleştik. Be insafınız kurusun. Birincisi bu yıl eski hesaplamaya göre bile milli gelirin kişi başına düşen oranı 10 bin dolar seviyesinde olamaz. Ekonominin geneli 100 milyar doları aşkın küçülürken, kişi başı gelir nasıl aynı kalır?

Diyelim ki kaldı; zira bu ülkede her şey ‘ben yaptım oldu’ şeklinde. Nasıl bir ihracat patlaması yaşadık; nasıl bir maaş zammı aldık; nasıl bir katma değer yarattık; nasıl bir büyüme elde ettik ki, satın alma gücü paritesine göre gelirimiz 20 bin dolar seviyesine dayandı?

İş artık utanmazlık boyutuna ulaştı. Bir Millet’in zekâsıyla bu kadar alay edilmez. Ama halen bu palavrayı yutmak isteyen varsa müjdeyi ben vereyim. Kişi başı geliri 40 bin dolar ilan ediyorum. Nasıl mı? Buluruz bir yöntemini…

Nasıl olsa ülkede veriler de, ekonomi de kafana göre takıl tarikatı kıvamında yönetiliyor. Bakın bir taşla kaç kuş? Sizi orta gelir tuzağından da kurtardım. Ayıptır; ayıp…

Çetin Ünsalan yazdı

Tüm yazılarını göster