138 bin kişi kadar iş yapıyor musunuz?

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Türkiye ekonomisinin başlıca sorunlarına bakar ve borç ödemeyi, borcu finanse etmeyi bir kenara koyarsak, öncelikli açmazımız işsizlik. İstihdam piyasasına yeni girenler kadar, mevcut ortamda işsiz kalanlar ya da geçinemeden çalışanlar, içinde bulunduğumuz yılı da kapsayacak bir biçimde, bankacılıktan ticarete kadar her konuyu etkileyecek.

Esasen ekonomi yönetimi de bu sorunun farkında. Asgari ücrete getirilen ve hiçbir işe yaramasa da 100 TL’lik destek bunun bir göstergesi. Çünkü bunu ancak yeni işe alımlar için uyguluyorlar.

Yine hazırlığı süren bir destek paketi daha olduğu belirtiliyor. Her ne kadar kamu üzerindeki kadroları özel sektöre devretmeyi amaçlayıp, yükü biraz daha oraya bindirme hedefi taşısa da olası uygulamanın şöyle olacağı belirtiliyor.

“1 yıldan fazla işsiz kalanları, kadınları, 35 yaş üstü işsizleri, engellileri, 25 yaş altı gençleri, eski hükümlüleri, terör mağdurlarını 6-9 ay istihdam eden patrona özel teşvik verilecek. Bu gruplardan işe eleman alan işletmelerin ücret yükünün yüzde 60'ını ve sigorta primini devlet karşılayacak.”

Peki neden kalıcı bir iş değil? Birincisi bunun sürdürülemez olduğunun farkındalar. İkincisi bu yolla azami 9 aylık sınır dikkate alındığında, en büyük taşeronluk kullanıcısı devlet taşeron işçilerden kurtulmayı başaracak. 9 ay sonra da insanlar işsiz kalacak.

Asgari ücretin artmasıyla gelen vergi ve SGK primlerini sübvanse etmeye gücü olmadığı söylenen kamunun, bu kadar cazip bir olanak sunmasının başka bir anlamı olamaz. Filmin sonunda da insanları işsiz bırakan iktidar değil, özel sektör olacak. Kurnazca hazırlanmış bir plan.

Peki, bu kadar cin fikirliler de, siyaset kurumunun performansı ne? İktidarından muhalefetine ortada gerçekten organize olmuş, sorunları ortadan kaldıracak bir yapı görüyor musunuz? Ben göremiyorum. O zaman TBMM’deki maliyeti nasıl açıklayacağız?

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz bir hesap ortaya koydu. Günde ortalama 10 saatten, yılda 150 gün çalışan TBMM’nin bir saatlik maliyeti 600 bin TL. Bakan Yılmaz bu vurguyu ‘işleri zorlaştırmayın, zaman ve para kaybetmeyelim’ anlayışıyla paylaştı. Yapılacak düzenlemeler tartışılmayacaksa, o zaman Meclis’e gerek yok.

İktidar partisinde olduğu gibi bir kişi düşünsün; herkes parmak kaldırıp indirsin. Meseleler hiç tartışılmasın ve işler (!) yürüsün. Elbette ki bu normal de, demokratik bir sistem de değil. Zaman geçmesin diye meseleleri tartışmamak, ölmemek için sabit durmak gibi bir mantık ürünüdür.

Fakat ben Bakan Yılmaz’ın bu hesabına başka bir hesap ekleyeyim. Saatte 600 bin TL’den 10 saat günde 6 milyon TL yapar. Bunu 150 günle, yani 5 ayla çarparsanız, ortaya 900 milyon TL’lik bir maliyet çıkar. Bunu da asgari ücret olan bin 300 TL’ye bölerseniz 692 bin 307 rakamına ulaşırsınız. Neticede aylık 138 bin 461 kişinin asgari ücretle çalışıyor olması anlamına gelir.

Şimdi TBMM’deki 550 milletvekiline soruyorum. Normalde bir ülkenin kaderini belirleyecek noktada bulunuyorsunuz. Peki, ayda 138 bin kişinin üretime, ticarete vereceği katkı kadar iş yapıyor, fayda yaratıyor musunuz? Yarar yerine verdiğiniz zararı da hesaba katmıyorum.

Sanırım dış siyasetten ekonomiye, hukuktan eğitime, sağlıktan kalkınma özürlü fotoğrafa, bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu durum, bunun yanıtını en acı ve net şekliyle veriyor.

Çetin Ünsalan

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster