Bu yazıyı seçim sonuçları belli olmadan yazıyorum. Acı ve tatlı hatıraları ile bir yerel seçim sürecini daha sandıkta oy atarak tamamladık. Hayırlı ve uğurlu olsun... Şimdi seçimler geride kaldı. Türkiye’nin önünde dev gibi sorunlar var. Ülke sorunları iki başlık altında özetlenebilir: Beka ve Ekonomi! Tek partinin bu sorunların üstesinden gelmesi neredeyse imkânsız gibi gözüküyor. Bu nedenle milli birlik ve bütünlüğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuluyor.
ZİHNİYET DEĞİŞİKLİĞİ GEREKİYOR
Aynı zamanda bir zihniyet değişikliği de gerekiyor. Aynı verilerle farklı sonuçlar alamayız! Ekonomi alanı köklü bir yapısal reformu gerekli kılıyor. Avrupa-Atlantik sisteminin borçlanma ve tüketime dayalı ekonomisi iflas etti. Liberal ekonomi ile dikiş tutturulamıyor. Kaldı ki küreselleşmenin motoru ABD bile, “Önce Amerika!” diyerek ekonomide korumacı tedbirleri öne çıkardı. Üretim tesislerini yok pahasına satmak, kaynakları beton ve çimentoya yatırmak çare olamadı!
EKONOMİ YUMUŞAK KARNIMIZ
Dış borç stoku 500 milyar dolara dayandı. Üretim alarm veriyor. Köyler boşalıyor. Kırsal alanda yaşayanlar son 10 yılda yüzde 34’ten yüzde 16’ya düştü. Çiftçilikle hayatını kazananların oranı yüzde 10’dan yüzde 3’e indi. Dünya gıda fiyatları artışı 2007-2018 arasında ortalama olarak dünyada yüzde 10 iken, Türkiye’de bu rakam yüzde 200’ü buldu. Ekonomi treni raydan çıkmak üzere! Toplumsal uzlaşma ile yeni ekonomi politikaları belirlemeliyiz. Böyle bir gelişme ise hem ülke dışında hem de ülke içinde cesur adımlar atmayı zorunlu kılıyor. Ancak ülke çapında bir anlayış birliği ile çıkış kulvarına girebiliriz.
BEKA SORUNU CİDDİDİR
Diğer taraftan Türkiye ciddi bir beka sorunu ile karşı karşıya! Trump ülkemizi açıkça tehdit ediyor. Fırat’ın doğusundan Türkiye’yi dışlamak için ABD var gücüyle çalışıyor. S-400 alımını bahane eden ABD, ülkemiz üzerinde olmayacak baskı mekanizmaları kuruyor. Ayrıca Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Ege’de ülkemizin hak ve çıkarlarını yok sayacak girişimler şaha kalktı. Maalesef ABD bu bölgelerde de Türkiye karşıtı faaliyetlere önderlik ediyor. İsrail’in Türkiye’ye karşı duruşu ancak düşmanlıkla açıklanabilir. Bir alternatif olarak görülen AB’nin tüm Türkiye ilerleme raporlarında ülkemizin stratejik çıkarlarına ağır saldırılar yer alıyor. Ayrıca, dolaylı olarak PKK ve FETÖ’ye destek veriliyor.
YENİ BİR STRATEJİ
Güvenlik alanında da yeni yaklaşımlara ihtiyaç duyuluyor. Suriye’deki sorunun asıl kaynağı olan ABD ile çözüm bulunacağı inancı ham bir hayaldir. ABD, bütünüyle kendisini PYD ve İsrail’in yanında konuşlandırmaktadır. ABD ile mücadele etmenin en kolay yolu bölge ülkeleri ile birlikte hareket etmektir. Araf’ta kalarak mevcut politikaları sürdürdüğümüz takdirde ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabiliriz. Devletler kritik değişim dönemlerinde kararlar alır. Karar alamayanlar gelişmeleri sadece seyreder. Ülkemize yönelik tehdidin kaynağı hakkında ülke çapında ortak bir görüş oluşturulması zorunludur. Siyasi partilerin bu konuda farklı görüşler içinde bulunması ülke içinde kafa karışıklığı yaratır. Milletin bünyesinde tehdit algısı konusunda tereddüt ve gevşemelere neden olur. Bu ise milli güvenliğe olumsuz olarak yansır.
KUTUPLAŞMA SADECE DÜŞMANLARA YARAR
Seçim dönemi boyunca kullandığımız kutuplaştırıcı dili bir kenara bırakmalıyız. Milletin bir bölümünü ötekileştirerek bir yere gidemeyiz. Artık önemli olan ülkenin bekası ve ekonomik kalkınma yolunda milletin en geniş kesiminin desteğini sağlamaktır. Bunun için beka ve ekonomi ile ilgili gerçek verileri bütün çıplaklığı ile halka anlatmalıyız. Halkı sorunlara inandırmadan, halkın desteğini arkamıza almadan devasa sorunlarla baş edemeyiz. Bütün sorunlara ülke içinde, Ankara’da çözüm bulmalıyız. Yabancı başkentlerden önerilen çözüm önerileri bizi felakete sürükler. Küresel merkezlerden medet uman politikacılardan kurtulmalıyız. Bizi bu hale getiren Batı emperyalizmidir. Emperyalizmin içimizdeki mekanizmalarından büyük ölçüde kurtulduk. Son bir gayretle ayakta kalmaya çalışan kalıntılarını da temizlemeliyiz.
Kısaca yeni bir ruh, yeni bir heyecanla devlet ve milletçe ayağa kalkmalıyız. Etrafından dolaşarak sorunları çözemeyiz. Sorunların üstüne gitmek, onlarla yüzleşmek gerekiyor. Hiçbir şey yokmuş gibi idare-i maslahat yoluna saparsak işte o zaman beka sorunu geleceğimizi tehdit etmeye başlar. Çılgın proje döneminin bittiğini kabul etmeliyiz. Kaynakların büyük bir bölümü üretime yönlendirilmelidir. Üretici, devletin bütün vasıtaları ile korunmalı, ürünü için en uygun koşullarda pazarlar bulunmalıdır. Kooperatifçilik teşvik edilmelidir. Eski usullerle ülkemizi idare etmek isteyenler, en fazla bir yıl içinde duvara toslar.
Amiral Soner Polat
ulusal.com.tr