Siyasi çıkar mı, ulusal onur mu?

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

ABD’de görülmekte olan bir dava Türkiye’de basın yayın organları tarafından ilk sırada veriliyor. Bu Türkiye’de pek de alışık olduğumuz bir durum değil! Türkiye adeta ikiye bölünmüş durumda! Bir kesim ABD’nin hukuki nedenlerle değil, siyasi nedenlerle bu yola girdiğini savunuyor. ABD’nin amacının, “Türkiye’yi ve yöneticilerini köşeye sıkıştırmak” olduğunu ileri sürüyor. Diğer kesim ise bu davanın Türkiye’deki yolsuzlukları hedef aldığını iddia ediyor. Doğrudan olmasa bile dolaylı olarak bu davaya destek veriyor. Aslında ikircikli bir tavır sergiliyor. ABD’yi de eleştirirken, davanın açılmasından duyulan memnuniyet de açık seçik görülüyor. Bu kesimler davayı iktidara karşı etkili bir muhalefet malzemesi olarak görülüyor.

İSNAT EDİLEN SUÇ NEDİR?

Her ceza davasında isnat edilen suç tanımı son kerte önemlidir. Çünkü davanın ruhunu bu suç tanımı oluşturur. Buraya dikkatle baktığımızda, bir yolsuzluk eylemi görmüyoruz. ABD devletinin zarara uğratılması öne çıkarılıyor. ABD, tek taraflı olarak İran’a ekonomik yaptırım kararı alıyor. Birleşmiş Milletler (BM) kararı olmaksızın alınan bu karar nedeniyle, ABD’yi zarara uğrattıkları gerekçesiyle Türk vatandaşlarını, bakan da dâhil olmak üzere yargılamak istiyor. Türkiye’de bulunan Türk vatandaşı kişiler ABD çıkarlarını baltalamakla suçlanıyor. Bu davayı hukukun hiçbir yerine sokamıyoruz. ABD’nin böyle bir davayı açması bu ülkenin hukuk tanımazlığının en büyük göstergesidir. Ayrıca bu davanın kurgulanmasında ABD’nin FETÖ ile işbirliği içinde olduğu delil toplama sürecinde net olarak görülüyor.

DAVAYA NİÇİN KARŞI ÇIKMALIYIZ?

Bu koşullar altında her Türk vatandaşı, en azından ilkesel olarak bu davaya karşı çıkmalıdır. Çünkü Sarraf davası Türkiye’nin egemenlik haklarına açık bir saldırıdır. ABD’nin tek taraflı aldığı kararlarla Türkiye’yi ve Türk vatandaşlarını suçlaması asla kabul edilemez! Böyle bir kabullenme Türkiye’yi “Muz Cumhuriyeti” yapar! Çeşitli nedenlerle mevcut iktidarla barışık olmayabiliriz. 17-25 Aralık sürecindeki hukuki süreçleri beğenmeyebiliriz. Bazı kişi ve yöneticilerin yolsuzluk yaptıklarını ama hesap vermediklerini düşünebiliriz. Bu değerlendirmemizde haklılık payı da olabilir. Ama bu hesabın görüleceği yer ABD değil, Türkiye’dir. Bu yönde mücadele ABD’de ya da ABD eliyle değil, Türkiye’de ve ülkemize özgü yol ve yöntemlerle verilmelidir. Bu konuda duygularımıza teslim olup aklıselim içinde hareket etmezsek, yabancı devletlerin müdahalesine açık bir hale geliriz. Bu da ulusal onur ve gurur duygularımızı aşındırır.

ABD’den gerçek anlamda adalet aramak, güneşin batıdan doğuşunu beklemek anlamına gelir. ABD’nin diğer ülkelere vereceği kan, gözyaşı, zulüm ve ihanetten başka hiçbir şey olamaz! ABD, zaten yolsuzluklardan beslenen bir ülkedir. Dünyanın her yerinde yolsuzluğa bulaşmış kişileri önemli mevkilere getirip tepe tepe kullanır. Sonra da buruşturup çöpe atar. Kosova’da organ mafyası ile bağlantılı bir kişiyi devletin tepesine oturttular! Bu nedenle ABD’nin hukuk ve adalet adına bu davayı açtığını düşünmek bir yanılsamadır. ABD, son dönemlerde kendi çizgisinin dışına çıkan Türkiye’ye karşı harekete geçmiştir. Türkiye’ye karşı çeşitli cephelerde savaş açan ABD, şimdi de bu savaşı hukuk cephesinde sürdürmektedir.

ABD’NİN HEDEFLERİ

ABD’nin Rıza Sarraf’ı sanık konumundan tanık durumuna getirmesi, hiç şüphesiz bu şahsın Türkiye aleyhinde ABD’nin istediği şekilde ifade vereceği yönündeki emareleri güçlendirmektedir. ABD, bu yolla Türk Hükümeti’ni baskı altına alıp stratejik meselelerde taviz vermeye zorlayacaktır. Ayrıca Sarraf’ın muhtemel söylemlerinin Türkiye’de iç siyasette büyük bir dalga yaratacağını şimdiden söyleyebiliriz. Türkiye büyük bir ihtimalle uzun bir süre bu gündemle çalkalanacaktır. Atlantikçi ve muhalif basın bu hassas konuyu çeşitli yönleri ile kamuoyunun ilgisini çekecek bir formatta yayımlayacaktır. ABD’nin verdiği silahlarla muhalefet yapanların halkın teveccühüne mazhar olmadığını, bilakis iktidara yaşam iksiri olduğunu yaşayarak öğrendik! İnşallah, ders alınmıştır.

Amiral Soner Polat

ulusal.com.tr

Tüm yazılarını göster