İkinci el ürün satışı neden önemli?
Çünkü ekonomik faydaları var, israfı azaltıyor, milli tasarrufu artırıyor, çevre hasarını azaltıyor ve istihdam yaratıyor.
İngiltere’de “Hayır Mağazacılığı” (HM) denilen (Charity Shops) bir mağazacılık türü var. Bunlar kullanılmış ürün satan bildiğimiz mağazalar. İçeride ürünlerin fiyatı 1 pound, 2 pound, 5 pound...Kasabaların merkezindeki alışveriş caddelerinde bu HM’lerden bolca bulmak mümkün..
İngiltere’ye ilk geldiğimde bu olayı anlayana kadar biraz zaman geçmişti.. Tuhaf gelmişti önceleri… Alışveriş caddesinde yürürken birden karşına “Cancer Research UK” diye bir dükkan çıkıyor, vitrinde cicili bicili ürünler.... Haydaa.. nereden çıktı bu kanser mevzusu.. veya “Salvation Army” isimli koca bir mağaza çıkıyor… Hayırdır ne ordusu bu? Savaşa mı hazırlanıyoruz?? Ne tuhaf isimli mağazalar böyle??
Bunlardan çok var… Aklıma gelen birkaç hayir mağazalari zincirini yazayım:
-Thames Hospice
-British Heart Foundation
-Oxfam
-Age UK
-British Red Cross
-Cancer Research UK
-Salvation Army
…
Bu HM’lerde satılan malların 95% kadarı kullanılmış eşya. En tipik eşyalar kılık kıyafetler, kitaplar, CD’ler, ev eşyaları, oyuncaklar, ayakkabılar, çantalar, eski elektronik eşyalar, kablolar vs. Mobilya satan daha büyük mağazalar da var. 5% kadar ise yeni ürünler satılıyor. Bu ürünlerde muhtemelen ilgili üreticilerin ilgili kuruma destek olmak için ücretsiz verdiği ürünler. Genelde kartpostal, kalem, defter vs. ufak tefek aksesuarlar.
Her HM markasının fon aktardığı belirli alan var. Mesela “Cancer Research UK”, mağazalarının gelirleri ile Birleşik Krallıktaki kanser tedavileri araştırmalarına fon aktarılıyor. “British Hearth Foundation”, kalp hastalığı ile mücadele için yeni tedaviler ve ilaçlar geliştirilmesine kaynak aktarıyor. “Age UK”, yaşlı insanlara destek olan bakıcılara ve ilgilenen gönüllülere destek oluyor. “Red Cross”, Kızıl Haç aktivitelerine kaynak sağlıyor. “Salvation Army” fakir fukaraya yardımcı da olan, dini motifleri de olan (Evanjelik) bir kurum vs.. Bunlar gibi belki yüzlerce bölgesel ve ulusal hayır mağazaları var.
Bu mağazalar hem lokal halkın ilgisini çekiyor hem turistlerin ilgisini çekiyor. İkinci el ürünler satılıyor ancak hepsi elden geçilerek, yıkanarak, kuru temizlemeden geçirilerek, tamir edilerek vs. satışa hazır hale getirildikten sonra satışa çıkartılıyor. Bağış yapanlar için verilen temel mesaj: “kendi almayacağın ürünü bağışlama “Bazen elektronik ürünleri kontrol etmek zor olduğu için üzerlerine “kontrol edilmemiştir” ibaresi yazılarak satışa çıkartılıyor. Bu mağazalarda çalışanlar genelde emekliler ve gönüllü olarak ücretsiz çalışıyorlar.
Bu magalazara kim bağış yapıyor? Herkes yapıyor.. Çocukları büyüyen aileler çocuklarının eski oyuncaklarını, kıyafetlerini bağışlıyorlar. Kullanılmayan ev eşyalarını herkes istediği, destek olmadığı kuruma bağışlayabiliyor. Önemli bir bağış alanı ise vefatlar kaynaklı. Birçok vefat sonrasında mirasçılar boşalan evdeki eşyaları komple seçtikleri bir HM ye bağışlıyorlar. HM’nin ekipleri eve geliyor ne var ne yok toplayıp götürüyor. İngiltere’de miras konusunun ciddi vergisel yükümlülükleri var ve muhtemelen mirasçıların bu bağış işi ile bazı vergi avantajları oluşuyor.
Bu bağışların yapılmasının arkasındaki diğer bir motivasyon, bağışlamanın mutluluk artırma etkisi. Müslümanlıktakine benzer şekilde Hristiyanlıkta da vermek, paylaşmak (‘giving’) hakkında birçok tavsiye var ve bu bağış sisteminin bu kadar yaygın olmasın arkasındaki etkenlerden biri bu durum.
Bağışları vergi sistemi üzerinden destekleyen bir diğer hükümet programının ismi “Gift Aid”. Buna göre siz akredite olan X hayır kurumuna 100 GBP lük bağış yaptığınızda, X kurumu “Gift Aid” programına göre ilave 25 GBP hükümetten destek alabiliyor. Sizde vergi iadenizi 100 GBP üzerinden değil 125 GBP üzerinden alabiliyorsunuz. Yani İngiliz hükümeti bağış sisteminin etkili şekilde çalışması için gerekli teşvik mekanizmalarını kurmuş. Gift Aid sistemi hem akredite hayır kurumlarına yapılan bağışlar, hem lokal amatör spor kulüplerine yapılan bağışlar için geçerli.
HM’larda kitap reyonları özellikle ilginç. Gerçekte İngilizler ne okuyor bunu görebiliyorsunuz ve eski kitaplar da var.. Yani kitapçıların size ticari amaç ile satmak istedikleri kitaplar farklı, insanların gerçekten alıp okudukları kitaplar farklı olabiliyor. Fiyatlarda 1 GBP yani 1 kahve fiyatına 2-3 adet kitap alınabiliyor. İnternetten kullanılmış kitap alsanız kargo parası ile en az 4-5 GBP ödeniyor.
Bu HM’ların yaymak istedikleri kültür şu… Ne alacaksan al, kullan, işini bitir sonra geri getir bağışla… Yani kitapların, CD’lerin, kıyafetlerin sürekli birileri tarafından kullanılır durumda olmasını, raflarda, dolaplarda boş yere durmamasını teşvik ediyor bu HM kültürü.
Peki bizim memlekette bu ikinci el hayır mağazacılığı işi anlamlı olur mu?
Öncelikle Türkiye’deki başta tekstil sektörü bu işe şiddetle karşı çıkacaktır. Elbette anlaşılabilir bu itirazları. Kitapçıların çok karşı çıkacağını sanmıyorum, sonuçta eski kitaplar el değiştiriyor.. Belki kitapevlerine bu satışlardan bir pay vermek kaybedecekleri satışları karşılamak açısından anlamlı olabilir. Ev eşyası üreticilerimizde pek memnun olmayacaklardır ancak bu ürünlerin zaten çoğu ithal, yani ithal ürünleri ekonomide çevirmiş olacağız, bu da iyi bir şey. Belki tekstilcilerin bu itirazlarını nazara almak ve tekstil harici veya kısıtlı tekstil kategorisi içerecek şekilde bir konsepte yeşil ışık yakmak uygun olabilir.
Türkiye’de hangi hayır kurumları üzerinden bu mağazacılık işi yapılabilir? Akla gelen kurumlar:
1) Türk Eğitim Vakfı
2) Mehmetçik Vakfı
3) Darüşşafaka
4) TEMA
5) Kızılay
6) Lösev
7) İKSV
8) Çapa ve Cerrahpaşa vakıfları
9) Cezaevlerinin koşullarını iyileştirmeye yönelik vakıflar
10) Engelliler ile ilgili vakıflar
Hepimizin evinde kullanılmayan eşyalar var.. Eski cep telefonları, eski bilgisayarlar, kullanılmayan spor aletleri, ıvır zıvır kablolar, okunmuş kitaplar, izlenmiş filmler, oynanmış oyunlar, takım aletleri vs.. Bir kısmımız için bu eşyaların bedelsiz hibe edilmesi ve ekonomiye kazandırılması anlamlı bir davranış iken bazılarımız için zor kazanılmış paralar ile alınmış bu eşyaların küçük bedeller karşılığı dahi olsa satılabilmesi ve para kazanılması önemli.
Kullanılmış eşyaların satılması için elbette internet siteleri bir seçenek. Her bir eşya için resimler, açıklamalar, müşteriler ile mesajlaşmalar, kargo ayarlaması filan her zaman harcanan emeğe değer bir getiri sunmayabiliyor. Türkiye’de bu tür hayır mağazacılığı sistemini kurmamızın faydaları olacaktır. Nasıl faydalar beklemeliyiz?
1) İthal tüketim ürünlerinin ekonomi içinde kullanım oranları artacaktır böylece ülkenin ithalatı azalacaktır. Ülkenin atık üretimi (çevreye verdiği zarar) azalacaktır.
2) Net istihdam kazanımı sağlanacaktır. Mağazalarda çalışanların bir kısmı gönüllü olabilir ancak arka planda bu yapılar kar amacı olmayan limited şirketi statüsündedir ve istihdam yaratmaktadır.
3) Evde duran eski ürünlerin elden geçirilmesi, tamir edilerek satılması, hane bazında 3-5 adet ürün için uğraşmaya değmeyecektir ancak HM lere bağışlandığı zaman bu kurumların aslı işi budur ve her bir ürünü ekonomiye kazandırmak için gerekli inceleme ve çalışmayı yapmaktadırlar. Böylece ziyan olan alet edevat miktarı azalacaktır, daha çok eski ve bozuk eşya tekrar tamir edilip ekonomiye kazandırılacaktır.
4) Çoğumuz kitapları bir kez okuruz, bir daha senelerce kapağını kaldırmayız. Oysa bu kitaplar doğru bir dolaşım sistemi içinde olsalar, bu süre boyunca defalarca okunabilir ve fayda üretebilir idi. Bu sistem tam olarak bunu sağlıyor.
5) Bu sistem servet dağılımını az da olsa düzelten bir sistemdir çünkü eşya bağışı büyük oranda varlıklı kesimlerden gelir ve ürünler genelde daha az varlıklı kesimlere doğru akar.
6) Türkiye’de genelde uygulanan bağış yöntemi kullanılmayan eşyaların kutulara konması ve Doğu’da bazı okullara vs. gönderilmesi şeklinde yapılmaktadır. Eşe dosta eski eşyaları dağıtmakta yaygındır. Bu HM sistemi ile aslında aynı hayırseverlik yapılmış oluyor fakat kimin neye ihtiyacı var ise bağışlar biraz daha hedefini bulabiliyor. Misal bazı okullara belki çok bağış gidiyordur bazılarına az gidiyordur. Bazılarına doğru mallar gidiyordur bazılarına ise giden mallar belki pek anlamlı olmuyordur. Bu sistemde ise tüm mallar temizleniyor, elden geçiriliyor, satılabilir hale getiriliyor ve ihtiyacı olanın kullanımına gitmesi sağlanıyor. İsraf miktarının bu sistemde daha az olmasını beklemeliyiz. Misal Doğu’daki bir okulun kaç parça, neye ihtiyacı var ise bu HM magalazarından tam olarak istedikleri ürünleri temizlenmiş ve kullanıma hazır şekilde elde edebilirler.
7) İslami kültürde zekat, fitre, kurban eti dağıtımı, hayır amaçlı vakıf kurmak benzeri toplumsal yardımlaşma mekanizmaları mevcuttur. HM sistemi, aslında bu yardımlaşma kültürünün tüketim toplumlarına uydurulmuş hali olarak düşünülebilir. Malın, mülkün fazlasını, toplumun, ihtiyaç sahibinin kullanımına sunan bir mekanizmadır. Bağış yapmanın, mutluluğu artıran bir fenomen olduğu düşünülüyor.
İkinci el satış sistemi olarak internet satışı sistemleri, garaj satışı ve bagaj satışı denilen çeşitli uygulamalar da mevcut.
Biraz da sayı verelim… Birleşik Krallık’ta 11.000 civarında bu mağazalardan var. 33.000 kişilik direk istihdam sağlıyorlar. Yılda 350 milyon GBP civarı kâr üretip ilgili hayır işine aktarıyorlar. Bu hayır mağazacılığı işi 2. Dünya savaşının kıtlığında oluştu ve bugünlere kadar güçlenerek geldi. Gelecekte de tüm dünyada eşyaların tekrar kullanımı çevreci faydalar sebebiyle yükselen trend olmaya devam edeceğe benziyor.
Sonuç olarak “Hayır Mağazacılığı” sistemini gerekli sektörlerimizi koruyacak ve ölçülü şekilde Türkiye’ye kazandırabilirsek faydaları olacaktır. Bir anda yüzlerce mağaza açılması sorunlu olabilir ancak küçük küçük birkaç mağaza açılması, ekonomiye, topluma etkisine bakılması, daha sonra kademe kademe büyütülmesi anlamlı olabilir…
Şahsen bu mağazalardan ne aldım diye düşünüyorum.. Birkaç kitap aldım, eski bilgisayarımı evin kablosuz ağına bağlamak için bir RF anteni aldım, fotoğraf yazıcısı aldım… Hatta aldığım kitaplardan biri hayli ilgimi çekti.. Normalde varlığından bile haberdar olmadığım bir kitaptı ve almayı düşünmezdim.. Theodor Herzl’in “The Jewish State” kitabı. Yani daha Filistin’de Yahudi devleti kurma fikri ortada yokken, kıta Avrupa’sında, Polonya’da Yahudilerin bir kısmı baskı ve ayrımcılık altında yaşarlarken (bir kısmı da İngiltere’de hayli zengin yaşarken), Theodor Herzl 1895’te bir kitap yazar ve nasıl bir Yahudi devleti kurulabileceğinin, nerelerde bu devletin kurulabileceğinin, nasıl bir göç planı yapılabileceğinin tasvirini yapar ve Yahudi vatanına göçün felsefi temellerini atmış olur.. Kitabı okuyunca insan, “nasıl oluyor da baskı ve zulümden kaçma, özgürlük mücadelesi olarak başlayan bir hareket, kuruluş felsefesine ters şekilde, zulüm ve işgal devleti haline dönüşmüş?” diye düşünmeden edemiyor.. Moda tabiriyle “Nasıl başladı” ve “nasıl gidiyor” anlamak için tavsiye edebileceğim okuması kolay, ince bir kitap.
Bir seferinde mağazadaki kasa kuyruğundayım, kasada genç, muhtemelen lise çağında gönüllü çalışan cici bir kız sıradaki müşterinin ödemesini alıyor ve paketi uzatıyor.. Pakette belli ki zamanının değerli bir oyuncağı olan, özenle saklanmış porselen bir bebek var.. Satın alan göçmen bir ailenin genç kızı.. Kasiyer kıza nazikçe ‘çok güzel bir seçim, ona iyi bak, benim bebeğimdi” diyerek küçük kıza, mağazaya kendi bağışı olan porselen bebeğini teslim ediyor. Yani kasiyer kızcağız, hem oyuncaklarını hayır mağazasına bağışlamış birde kasaya geçmiş gönüllü çalışıyor.. Okulda öğrenemeyeceği önemli bir tecrübe. Böyle davranışları takdir etmemek, hayran kalmamak mümkün değil.
Darısı başımıza.