Referandum sonrasında hayata geçirileceği bizzat iktidar tarafından açıklanan kıdem tazminatı fonu uygulamasının akıbeti belirmeye başladı. Nerede kullanılacağı tam olarak bilinmese de, netleşen resimde gözüken o paranın yine çalışandan başka herkesin eline geçecek bir fon haline geleceği…
Çalışana ‘zaten alamıyorsun, bu sayede alacaksın’ söylemiyle yutturma çabaları sürerken, bunun da deprem ya da işsizlik fonu gibi amacı dışında kullanılacağı ortaya çıkıyor. Önce Bakan Müezzinoğlu, seçim sonrası bu fonun hayata geçmesiyle birlikte varlık fonuna aktarılacağı açıklamasını hatırlatalım.
Yetmedi şimdi de İTO Başkanı İbrahim Çağlar, bu fonun KOBİ’lere kredi olarak verilmesi önerisinde bulundu. Aslında bu öneri biraz Nasreddin Hoca fıkrası gibi… Yani çalışanlar kıdem haklarını, normal sistem içerisinde tahsil edemedikleri gerçeği ortadayken, oldu da geçilirse yeni sistemde işverenlere kredi olarak vererek mi değerlendirecekler?
Şimdi burada elma ile armutları birbirine karıştırmayalım. Ben de normal kredilendirme sistemi içerisinde projesi olan KOBİ’lerin desteklenmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü Türkiye bir çıkış yaratacaksa küçük ve orta boy işletmelerin bunda payı çok olacak. Ama bu mevcut halleriyle değil.
Bunların mutlaka finansman, pazarlama, üretim, satış, satınalma gibi konusunda uzman şirketlerin kümelenmesiyle oluşacak yapıların ardından sonuç vermesi mümkün. Biz ise halen iki batık KOBİ’yi birleştirip, kümelenme yapacağımızı zanneden bir çizgi içindeyiz. Yani kapasitesi dolduramayan dört KOBİ’yi bir araya getirdiğinizde, sadece kapasitesini dolduramayan daha büyük bir yapı elde edersiniz; bu da batmaya mahkûmdur.
Eğer bu finanse edilecekse de adres çalışanın kıdem parası değil, Halkbank, Ziraat Bankası gibi bankaların varlık fonu içerisinde haraç mezat satılır hale gelmesindense, bu yapılara uygun bir fotoğraf vermesiyle mümkün.
Ayrıca yine yerel bankacılık sistemiyle ilgili daha önce kaleme aldığım bir öneri vardı. TOBB’un çok ciddi bir para birikimi var. Bu paranın TOBB’a yerel bankacılık hakkı verilerek, proje bazlı değerlendirilmesi mümkün. Yetkililerden arzu eden ve meraklanan olursa bu fikrimin detaylarını paylaşabilirim; o nedenle burada tekrar etmeyeceğim.
Yani İTO Başkanı Çağlar’a önerim, daha geçmesi bile tartışmalı olan bir sistemden bugün paylaşım hakkı aramak yerine, var olan kaynak üzerinde çözüm için kafa yormasıdır. Bakan Müezzinoğlu’nun varlık fonu açıklamasına gelince; tek bir soru soracağım.
Hani Türkiye’ye para yağıyordu? Eksi bakiyle kurulamayacağını iddia ettiğim varlık fonunun içine, Cumhuriyet tarihinin tüm değerlerini atmanıza rağmen, kala kala çalışanın kıdem parasına mı kaldınız?
Kıdem tazminatı ile ilgili fon kurulabilir mi; bilmiyorum. Yapılırsa cebren yapılır. Çünkü haksızlık boyutu bir kenara, mevcut sistem içinde bunun daha büyük istihdam problemi yaratacağına dair inancımı koruyorum. Yani iktidar bunu hayata geçirirse, istihdam seferberliğini de sabote etmiş olur. Şimdiden söyleyeyim.
KOBİ’lere kaynak aktarmaya gelince, sanırım çalışan bankalardan daha zengin değildir. Bankaların vermediği krediyi işsizlik için biriktirilen kıdemden beklemek acınacak bir durumdur.
Ama gözüken o ki, bu kafa yapısı devam ettiği sürece, çalışanın kıdem hakkı tıpkı deprem fonu gibi pul olacak. Bu açıklamalar ve beklentiler bunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Toplanın fonların değerlendirilmesine gelince, bunlarda ilk tercih konusuna uygun alanda değerlendirilmesidir.
Fazla para kaldıysa da, onu teknoloji üretecek alanlara yönlendirirsiniz ki, para pul olmaz. Bu anlattıklarımın, yetkililer nezdinde bir kıymeti var mı bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey kıdem tazminatının düşünüldüğü gibi fona çevrilmesi durumunda kapış kapış çar çur edileceğidir. Kanıtı mı? Niyet okumaya bile gerek yok; açıklamalar zaten bunu bas bas bağırıyor.
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr