Konuşulmayan ekonomi

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Geçtiğimiz hafta sonunda CHP Genel Başkan Yardımcıları Faik Öztrak ve Umut Oran, Aralık 2012 itibariyle, 2013 beklentilerini de kapsayan raporu ve sunumu ekonomi basınıyla paylaştı. Bununla ilgili detayları haberlerde okumuşsunuzdur. Ama ben not defterime kaydolan ayrıntıları sizinle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle altını çizeyim ki, ortaya konulan rakamların tamamı, yine devletin kamuoyunun gündemine getirilmeyen değerleri ile uluslararası kuruluşların rapor ve tespitlerine dayanıyor. Şüphesiz toplantıda bunlarla ilgili Öztrak ve Oran’ın da yorumları oldu. Ama ben genel itibariyle verileri sizinle paylaşıp, yorumu takdirinize bırakacağım.

Peterson Enstitüsü’nün yatırımcıları için yaptığı uyarı çok ilginç örneğin. Enstitü’ye göre değeri en çok şişen para birimi TL. Bu aşamada Fitch’in not artırımı ironik bulunuyor ve uyarı ortaya konuluyor: Bu kur sonunda dengi noktasına döner. Zarar edersiniz. Tahmin 2,3 TL düzeyinde. Ortadaki gerçekleşme değer değil, şişme.

‘Küresel İmalat Katma Değeri İçinde En Fazla Pay Alan 15 Ekonomi’ tablosuna bakıldığında, 1990 ve 2000’de listede olan Türkiye 2010 senesinde liste dışı kaldı. Bu aşamada önemli bir detay ise Brezilya… Krizi 2001 senesinde eş zamanlı yaşadığımız bu ülke, 10 sene sonunda 12. basamaktan, 6. basamağa çıkıyor. Türkiye ise ilk 15’in dışına itiliyor.

OECD: Mevcut politikalarla Türkiye 2060’da dahi ilk 10 ekonomi arasına giremez. Gerçekten de detay tabloya baktığınızda bir kriz olmazsa, yani sistem aynen devam ederse, 2030 senesinde 12. sıraya geliyor ve ülkede ya da dünyada başka bir olumsuzluk olmazsa 2060 senesine kadar orada kalıyoruz.

Yine OECD’nin 27 Kasım 2012 tarihli tespiti bizim için çok önemliydi. Gelişmekte olan ekonomilerin yavaşladığı gerçeği… Faik Öztrak bunun önümüzdeki süreçteki en büyük tehlike olduğunu belirtti ve ciddi bir hatırlatma yaptı:

“Kendi kategorimize bakmamız gerekiyor. 2. Lig’de oynarken, 1 Lig takımlarıyla durumunuzu mukayese edemezsiniz.” Yine resmi rakamlar gösteriyor ki 2012 yılında Türkiye, bir önceki yıla göre, dünyanın en hızlı yavaşlayan dokuzuncu ekonomisi oldu.

Yine toplantıda aktarılan ilginç bir detayı da bilginize sunmak istiyorum. Bir ekonomide çalışanların yüzde 40’ı kayıtdışı ise, çalışmayanların yüzde 100’ü kayıtiçinde olamaz. Ama yine verilere göre İŞ-KUR / TÜİK rakamları örtüşmüş vaziyette. Yani durum bu…

Önemli bir detay da özelleştirmeler ile ilgili. Son karoyu özelleştirilmesine dikkat çeken Öztrak, iki sanayi kuruluşunun yola yatırım yapmasının ortaya koyduğu kayba dikkat çekti. 5,7 milyar dolara yaratılacak 40 bin kişilik istihdam ise kritik bir detaydı.

Ama asıl sıkıntı genel özelleştirmelerle ilgili. Çünkü yapılan özelleştirmeler sonrasında dış kredi aranacağının altı çizildi ve ortaya bir soru konuldu: “Uzun vadeli dış kredi bulunabilecek mi?”

Hemen tabloya bakmak gerekiyordu: Türkiye’nin 2013 yılının Ekim ayına kadar 142 milyar dolar dış borç ödemesi yapması gerekiyor. Bu borcun yarısı bankalara, yüzde 36,5’i de reel sektöre ait. Dış borç servisine gelecek yılın cari açığı da eklendiğinde, 2013’te çarkın dönmesi için 202,5 milyar dolara ihtiyaç var.

Ailelerin hızla artan borçları, ödeme güçlüğünün şiddetini yükseltmesi, şirketlerin ödeme gücündeki aşınma gibi detaylara ise girmeyeceğim bile… Fakat işin sağlamasının yapılması adına, ekonomi yönetiminin iradesine mercek tutmak gerekiyor.

Nedir bu irade? Orta Vadeli Program… Malum sık sık revizyona tabi tutuluyor. Hemen belli başlıklardaki sapmalara bakalım. GSYH büyümesi yüzde -20, cari işlemler dengesi yüzde -10,2, enflasyondaki sapma yüzde 42,3, bütçe dengesinde yüzde 58,8. Sanırım başka bir veriye ihtiyaç yok.

Ama hedefler sağlıklı bile görülse, 2015 senesinde bu planla dünyanın en büyük 20 ekonomisi sıralamasında yerinde sayıyoruz, yani 17. Olarak kalıyoruz. Elbette olumsuzluk ortaya çıkmazsa… Cari açıkta da bir üst basamağa çıkıyoruz ve plana göre 2015 senesinde 67,7 milyar dolar açık veriyoruz. İşsizlikte de 2 basamak yukarı çıkıyoruz. Tam bu aşamada az önce aktardığım hedef/ sapma oranlarını tekrar okumanızı tavsiye ederim.

Bir de önemli uyarılar vardı: Bütçe Plan komisyonunda sağlık kuruluşlarıyla ilgili düzenleme. Buna göre sağlık merkezlerinin yap-işlet –devret ile yaptıkları dış borçlara Hazine garantisi getiriliyor. Neden acaba?

Yine önemli bir uyarı, şubat ayının sonuna kadar Türkiye’ye kara para ile ilgili verilen süre. Eğer gereken düzenlemeleri yapmazsak, FAFT’ın (Mali Eylem görev Gücü) kara para aklayan ülkeler listesine girme riskimiz bulunuyor.

Sonrası mı? Sonra seyreyle gümbürtüyü… Terörün finansmanına kadar gider ki iş, burada da Suriye konusunda bugün ekilenlerin nasıl önümüze çıktığına şahit olmak işten bile değil. Yine Umut Oran’ın aktardığı bazı önemli notlar vardı defterime kayıt alıdğım. Onları da bilginize sunayım.

İki önemli çıpadan bahsetti Oran. Bugünkünün aksine baskıcı tavırdan uzak, kaliteli bir demokrasi ve planlı bir ekonomi… Sürekli değişen teşvik politikalarına da değinen Oran, bunun reel sektör adına tam bir kaos ortamı yarattığının altını çizdi. Türkiye’nin sokakları biber gazı kokan bir ülkeye dönüştüğünü belirten Umut Oran, işin çözümüne yönelik politikayı da dört ana başlıkta topladı.

Üretmek, zenginlik yaratmak, adaletli paylaşmak için örgütlü bir iş yaşamı ve kriz dönemlerinde otomatik devreye girecek bir sosyal yapı fonu. Dolaylı yerine, doğrudan vergiye geçişin şart olduğunun altını çizen Umut Oran, ilk 10 ekonomi şartının yüzde 7 büyüme gerektirdiğini ve bunun sağlanabilmesinin yolunu da sosyal dengenin sağlanmış olması şeklinde gösterdi.

Sorunlar ve çözümler ile ilgili oldukça detaylı bir sunum ev rapor gerek Öztrak, gerekse Oran tarafından ayrı ayrı sunuldu. Ama ben kritik bazı noktaları sizlerle paylaştım. Ama yine de yorumlamadan geçemeyeceğim. Bence anlatılanların içinde en önemlisi kalkınmanın örgütlü bir çalışan olmadan sürdürülebilir olmadığı saptamasıydı. Kriz sonrası tüm dünya bunu tartışıyor. Biz ise grev yasağı getiriyoruz. Yorum sizin.

Çetin Ünsalan

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster