Esnaf lokantaları vardır. Bilenler bilir; hepsi de bol kepçe olduğunu iddia eder. Yani aldığı paradan daha fazla porsiyona yemek koyduğunu söyler. Elbette çoğu zaman öyle olmaz. Ama işin reklamı böyle yapılır.
İşte Türkiye’nin iktidarı bugünlerde bol kepçe lokantası gibi; sürekli bir şeyler dağıtıyor; müjdeler veriyor. Önce asgari ücrete, kendi bütçelerini tekzip edercesine zam verdiler. Bunun nedenini çözdük. Çünkü enflasyon beklenenin üzerinde çıkacaktı. En azından Merkez Bankası Başkanı’nın ifadesiyle gerçek hayattaki enflasyon…
Sonra hızlarını alamadılar. Elektrikten suya af getirdiler; çok hayata geçirilemese de… Esnafa destek vereceklerini açıkladılar. KOBİ’lere sıfır faizli kredi olanağı için hazırlık aşamasında olduklarını söylediler. Tarım desteklerini dile getirdiler. Sanayiye destek anlamında yeni bir program üzerinde çalıştıklarını açıkladılar.
Bağ-Kur’luya prim kangreni ile ilgili çözüm sunacak bir torba hazırladıklarını belirttiler. Artık onu gösterip, arasına ne atacaklarsa, göreceğiz. Sağlık çalışanlarının mesai ücretlerine yüzde 50 zam yapacaklarını duyurdular.
Kurumlar vergisinde şirketleri rahatlatacak bir çalışma için kolları sıvadıklarını Maliye Bakanı Mehmet Şimşek duyurdu. Sermaye şirketlerinin nakdi sermaye artırımları üzerinden hesaplanacak tutarın kurumlar vergisinden indirileceğini söylediler.
Elektronik haberleşmede ‘borçsuzdur’ yazısı için para alınmayacağını ilan ettiler. Türksat, kablo tv ve interaktif hizmetler aboneliğine işlenmiş faiz ve gecikme bedellerini iptal edeceğini açıkladı.
Engellilere de, atanamayan öğretmenlere de geleneksel seçim öncesi kadro müjdelendi. Anne ve babadan çift emekli maaşı alabilmenin mümkün olduğu duyuruldu; yolları anlatıldı. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz geri kalır mı? O da üretim ve istihdam paketinin yolda olduğunu duyurdu.
Elbette geleneksel çılgın projelerin tekrar devreye alınacağı ve harekete geçileceği açıklandı. Mevcutlar çok yürüyormuş gibi… TOKİ İstanbul’da dar gelirliye yönelik bin 500 konutu satışa çıkaracağını duyurdu.
MIPIM Fuarı üzerinden 100 milyar dolarlık yatırımın yolda olduğu haberleri yayıldı. AB’den avro yağacağı yalanı piyasaya sürüldü. Bu arada yoksul ailelere bedava internet hizmetine 2015 itibariyle hız kazandıracak bir eylem planı ilan edildi. Doğan bebeğe altın, çocuk sayısına göre de para verilmesi öngören teklif Meclis’e geldi.
İşin özü her gün bir müjde alıyoruz. Sürekli bulunan petrol, kazma vurulan kaya gazı tesisi, yerli otomobil için düğmeye basılması gibi klasikleşen projeler de cabası. Bunların hepsi iyi güzel de iki sorun var.
Sosyal devleti sadaka ekonomisinden ibaret gören ve üretime değil, kumar ekonomisine inanan, bu inancını da 12 yıllık performansıyla kanıtlayan bir iktidar bunları yapar mı? Hayır…
İkinci soru da şu: Yıllık kısa vadeli borç ve cari açık finansmanı için bile para bulamayan iktidar tüm bunlar için nereden kaynak bulacak? Bir ara Kılıçdaroğlu’nun 600 TL’lik projesine kaynak sorulduğunda verdiği efsane cevap vardı: ‘Benim adım Kemal.’
Ali Babacan da bu söylemi çok eleştirmiş, devletin zorunluluklarından ve kaynak dağılımından bahsetmişti. Bugünkü tablo, o günkünden daha zor. Davutoğlu parayı nereden bulacak? Yoksa o da ‘Benim adım Ahmet’ mi diyecek? Derse Babacan ne yorum yapacak?
Bol kepçe lokantası burası… Seçim öncesi ‘cek cak’larla müjdeler ver; sonrasında vatandaşın canına oku. Her zaman olduğu gibi... Ama bu sefer bir farklılık var. Seçim sonrası, diğer seçimlerden daha güç günler bizi bekliyor. Başbakan bir de bunu açıklasın da müjdenin keyfine varalım: Parayı nereden bulacak?
Ya milleti kandırıyorlar ya da bir hata yapıyorlar. Kim bilir belki Başbakan Davutoğlu da farkında olmadığı bir yanlış içindedir ve samimidir. Aynı fıkradaki gibi:
“Adam şikâyette bulunmak için kitapevine gelir. ‘Geçen hafta sizden bir roman aldım’ der. ‘Kitap öylesine uzun ve sıkıcıydı ki, hem kitapta o kadar çok insan vardı ki, konuyu anlamakta çok zorlandım.’ Satıcı şöyle bir bakar ve ‘Demek geçen hafta yanlışlıkla telefon rehberimizi götüren sizdiniz’ der.”
Malûm saflıkları kalıtsal… Ama sorarım size hangisini tercih edersiniz? Saflar tarafından yönetilmeyi mi, seçim kazanmak için aldatılmaya çalışılmayı mı? Tercih sizin…