Ulusal Kanal sitesinde 29 Ocak 2015 günü, “Yunanistan Syriza ile düzlüğe çıkabilir mi ya da kendisine yeni bir rota çizebilir mi?” başlıklı bir yazı yayımlamıştım. İsterseniz, o yazının son bölümünü aynen aktararak konuyu açalım:
Açıkça adı konulmasa da SYRİZA için yumuşak ve geniş açılı bir U dönüşünden başka gerçekçi bir yol ufukta gözükmüyor! Ama muhtemelen atılacak adımlar, AB istekleri ile SYRİZAvaatlerinin dengeli bir karışımı olarak Yunan kamuoyuna pazarlanacak!
Yine de hem iç kamuoyuna ve hem de dışarıya yönelik ince, kıvrak ve usta bir siyaset sanatı gerektiriyor. Çünkü böyle bir girişim daha başlangıçta Syriza içinde kırılmalara ve çatlaklara neden olabilir.
Peki, Syriza AB ile köprüleri atarakEurozone’dan çıkıp Drahmi’ye geçebilir mi? İnsanlığın önündeki en büyük tehditlerden birisi olan neo liberal ekonomik politikalardan vaz geçerek, halkının refahına yönelik üretim artışını esas alan bir rotaya dönebilir mi?
Bu çok zor! Çünkü Yunanistan herhangi bir ülke değil. AB’nin kültürel temelindeki üç dayanak noktasından (Helen medeniyeti, Roma uygarlığı, Hıristiyanlık) biri!Aynı zamanda, jeopolitik olarak Batı’nın güneydoğu sınırı! Ayrıca Yunanistan’ın bağımsız bir rota izlemesi domino etkisi yaratarak birçok ülkede benzer girişimleri cesaretlendirir! O nedenle Yunanistan, istese de Batı yörüngesinden çıkamaz!
Zaten, Yunan halkının büyük bir bölümü sorunlara rağmen AB’den desteğini henüz çekmedi! Ayrıca Yunanistan, sığınabileceği Batı dışı alternatifler yaratmış durumda da değil! Batımuhtemelen, ya ikna ederek ya da kulağını çekerek Yunanistan’ı içinde tutmaya devam edecektir.
Genç lider Tsipras, ruhunu, vicdanını ve koca Fransa’yı finans kapitale teslim eden sözde sosyalist Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande gibi bir anda teslim olur mu? Bu mümkün değil! Sistemin çürüdüğünü bilen Tsipras,mutlaka direnecektir.
Ancak Tsipras’ın cepheye sürebileceği askeri yok! Tek silahı, karşı tarafa verebileceği zararları pazarlık konusu yapmak! “Bak, bir konuşursam, kıyamet kopar!” mugalatası ile nereye kadar gidilebilir?”
Batı’nın ağır ve ölçülü adımlarla genç lideri yavaş yavaş sistemin içine çekeceğini değerlendiriyorum. SYRİZA’NIN TALEPLERİ İLE AB POLİTİKALARI ARASINDA MAKUL BİR DENGE TESİS EDİLEREK YUNANİSTAN SİSTEM İÇİNDE TUTULACAKTIR.
Altı ay önce işte bunları yazmışım! Helen kıyafeti giren insanlık vahşi kapitalizm ile uzun soluklu savaşında, böylece kritik bir muharebeyi daha kaybetmiş oldu. Yunanistan, ne pahasına olursa olsun bağımsız bir rota çizebilseydi, sadece insanlığa değil, gezegene düşman olan neoliberal kapitalizme okkalı bir şamar indirmiş olacaktı! Aslında Yunan halkının bu yöndeki iradesine rağmen, hilekâr ve kurnaz finans kapital Truva atı hamlesi ile yine durum üstünlüğünü eline aldı.
Batı bu soruna ekonomik bir perspektifle değil, her zaman olduğu gibi jeopolitik gözlük takarak yaklaştı. Eğer Yunanistan düşseydi, Batı en hassas kanadından ağır bir yara alacaktı. Siyasi ve kültürel kargaşanın yanı sıra hareketlenecek jeopolitik fay hatlarının Avrupa’da uzun sürecek stratejik etkileri olacaktı. Gelişmeler, istese de istemese de Batı’yı taarruz konumundan, savunma pozisyonuna çekecekti. Batı bu riski göze alamazdı, almadı da!
Doğu ise her zaman olduğu gibi konuya yüzeysel, siyasi derinlikten yoksun ve taktiksel bir boyutta yaklaştı. Elde edebileceği jeopolitik derinliği kavrayamadı. Sessiz ve derinden giderek Çipras’ı rahatlatacak ve cesaretlendirecek mali garantiler vermedi, veremedi!
Batı’yı birleştirecek, uyandıracak, harekete geçirecek gereksiz ve zamansız hamleler yaptı. En hassas dönemde Rusya, “Türk Akımı Doğal Gaz Projesinde” Yunanistan’ı merkez ülke yapacak söylemleri dillendirmeye başladı. Tarihi düşmanlar olan Makedonya ve Yunanistan’ın bu projede el sıkışması Batı’yı iyice kaygılandırdı.Akdeniz’deki Çin-Rus ortak deniz tatbikatı tüyleri diken diken etti! Balkanlarda Slav birliği, Ortodoks dayanışması gibi temalar ortaya çıkınca, Batı bütün gücü ile yüklenerek Yunanistan’ı hizaya soktu.
Nereden bakarsanız bakın, finans kapital ve silah sanayinin dikte ettiği ekonomik düzen, artık doğal olarak beslenemiyor. Birçok ülkeye serum takılıyor. Hem ülkelerin içinde hem de ülkeler arasındaki zengin-fakir makası giderek açıklıyor… Nereye kadar!
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr