Çuvalın altı delinmiş; Sayıştay raporları gizlenmiş; üst üste üç seçim var… Bu manzara içinde vatandaşın biri terbiyesizlik yapıp hakkını aramaya kalkmış. Ne konuda? Kendisine tebliğ edilen trafik cezalarına itiraz etmiş. Çok ayıp…
Fakat hukuk ayıp bulmamış olacak ki, gördüğü davada İzmir Barosu avukatlarından Gönenç Uygun’un itirazını kabul etti. Uygun hem kendisi hem de müvekkiline kesilen cezaların, zamanında tebliğ edilmediği gerekçesiyle dava açınca, Sulh Ceza Mahkemesi de karar verdi: 10 gün içinde tebliğ edilmeyen ceza hükümsüzdür.
Biliyorsunuz bu karar büyük tartışmalara neden oldu. Bilhassa cezaları kesip, sene sonunda toplu gönderen kamu bakımından… Farklı davalar açılmaya başlandı ve konu Yargıtay’ın kapısına dayandı. Yargıtay da kararını verdi: Zamanında tebliğ edilmemesi idareyi bağlar; trafik cezasını ödeyecek olanı bağlamaz.
Garip bir karar gerçekten. Çünkü tebliğ yapılmayan kişi, aynı zamanda ödemeyi yapacak olan… Ama muhatap kabul edilmiyor. Bu durumda da yanıtlanması gereken bazı sorular gündeme geliyor:
Birincisi Yargıtay şunu açıklığa kavuşturmalıdır. Kararı kanunlara göre mi verdi, Maliye’nin ihtiyaçlarına göre mi? Yanıtını verirken, mahkeme kararı ile kendi kararı arasındaki hukuki farklılıkları da gerekçesinde belirtirse mutlu oluruz.
İkincisi bu bir idari sorun olduğuna göre, Yargıtay’ın kararının ardından idarede tebliğ konusunda gereğini yapmayanlar hakkında soruşturma açılacak mı? Şeffaf bir biçimde bu soruşturmanın sonuçlarından haberdar olacak mıyız? Çünkü madem bir ihmal var, adına karar verilen Türk Milleti de bu ihmalkârların cezalandırıldığını görmek ister.
Üçüncüsü hata yapan elbette cezayı ödesin. Ama aslında olmayıp yazılan trafik cezalarını ne yapacağız? Çoğu insan şahit olmuştur. 2-3 sene önce sattığı araca, adına iki ay önce ceza yazılanlar var. Hiç gitmediği ilde trafik cezası yiyenler de… Aynı şehrin içinde o gün İstanbul Avrupa yakasında olup, Anadolu yakasına hiç geçmeden o yakada kırmızı ışıkta geçti diye makbuzu olanlar da… Bunları ne yapacağız?
Belki de dördüncü soru bu olmalı: Birileri oturduğu yerden tombala çeker gibi plaka seçip, ceza yazıyor mu? Vatandaş bir başka ilde yaşarken, bilmem kaç kilometre ötede bulunamayacağına göre bu ilginç bir vaka. Yoksa aracıyla birlikte ışınlanma günlük hayatımıza girdi de bizim mi haberimiz yok?
Bakın şu an Meclis’te Sayıştay raporları olmayan, yani denetlenmeyen bir bütçenin ibra edilmesi ve ardından da yine denetimsiz bir bütçenin kabulüne şahit olacağız. Tıpkı geçen sene olduğu gibi…
Bu bütçenin içinde de sene başından belirlenen trafik cezaları kalemi var. Yaşananları alt alta koyduğunuzda ve bu gerçek de ortada olduğuna göre kim inanacak idarenin iyi niyetli olduğuna? Ama mesaj net, çok yormayın kendinizi: Para lazım birader, kaçarı yok ödeyeceksin o parayı…
Çetin Ünsalan