Türkiye’de son kerte faydalı yeni bir tartışma başladı. Değişik düşünce gruplarına mensup kişi ve kurumlar Atatürk’ü sahiplenme yarışına girdi. Her kesim daha çok Atatürkçü olduğunu kanıtlamak için yaratıcı yöntemler buluyor. Bu yeni gelişmenin ülkemizin geleceği açısından sağlıklı sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Çünkü Atatürk bu ülkenin çimentosudur. Birlik ve bütünlüğümüzün teminatıdır. Bütün sosyal katmanlar onun üzerinde birleşiyorsa, Türkiye’nin hem birliğini koruması hem de bütün stratejik çıkarlarını savunması çok daha kolay olacaktır. Bu rüzgâr, inşallah hiç dinmeden devam eder. Çünkü oluşacak fırtına Türkiye’nin bütün düşmanlarını sarsacaktır.
DIŞARIDAN TÜRKİYE’YE BAKMAK!
Günümüzde Türkiye’ye dışarıdan bakan dikkatli bir göz şu yalın gerçeği derhal fark eder: “Türkiye toprak bütünlüğünü de tehlikeye düşüren bazen açık, bazen örtülü ciddi bir saldırı altındadır. Bu amansız saldırıyı püskürtmek için hem içini hem de yakın çevresini şekillendirmek zorundadır. Ayrıca idare-i maslahat türü önlemlerle bir yere gidemeyeceği gibi gerektiğinde dünya devlerini de karşısına alacak radikal ve cesur adımlar atmalıdır. Yani birlik ve bütünlüğü için günümüz koşullarına uygun bir vatan savaşı vermesi kaçınılmaz bir zorunluluktur. İşte dışarıdaki göz bu yönde bir hareket görüyorsa, hiç düşünmeden bu tür bir girişimi ‘Atatürkçülük’ ya da ‘Kemalizm’ olarak tanımlamaktadır. Çünkü Atatürkçülük, her ne pahasına olursa olsun öncelikle ülke bütünlüğünün sağlanması ve milli hâkimiyetin kayıtsız ve şartsız olarak hayata geçirilmesidir.”
İLK AKLA GELENLER
Bu çerçeveden bakıldığında, emperyalist merkezlerin maşası PKK ile hem yurtiçinde hem de yurtdışında kıran kırana bir mücadele vermek Atatürkçülüktür. Buradaki mücadelenin asli muhatabı PKK değil, arkasındaki ülke ya da ülkelerdir.
PKK’nın siyasi kanadı ve Batı merkezlerinin kuklası olan HDP’yi Türk siyasetinin dışına çıkarmak için çaba sarf etmek Atatürkçülüktür.
Batı ve İsrail’in terör örgütlerini de kullanarak ülkemizi bir terör koridoru ile güneyden kuşatma girişimine karşı çıkmak, gerektiğinde bu maksatla sınırların ötesinde askeri harekât yapmak Atatürkçülüktür.
Ülkemizi bölmeyi hedef alan bağımsız Kürdistan’ın kuruluşuna, bütün bedelleri göze alarak karşı çıkmaktır Atatürkçülük!
Atatürkçülük, ülkemizin toprak bütünlüğünü korumak için komşularımızla işbirliği yapmak, böylece emperyalist saldırıları daha uygun koşullarda püskürtmektir.
Komşularımızla uzlaşarak sınırlarımızın ötesinde emperyalist merkezlerin sızamayacağı güvenlik alanları yaratmaktır Atatürkçülük!
Emperyalist saldırıları boşa çıkarmak için dünya dengelerini gözden geçirerek yeni ittifak imkânları yaratmak Atatürkçülüktür.
Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Ege’de ve her yerde ülkemizin hayati çıkarlarını savunmaktır Atatürkçülük!
Türkiye’nin egemenlik haklarının Avrupa Birliği (AB) ve her türlü uluslararası organa devredilmesine bütün gücü ile karşı çıkmaktadır Atatürkçülük!
PEKİ, MESELE ANLAŞILDI MI?
Ülkemizde bir kesim, “biz yol, köprü, tünel, altgeçit, deniz altından geçen yollar yaptık!” diyerek Atatürk’ün çağdaş medeniyetleri geçme hedefine ulaştıklarını ileri sürerken, diğer kesim “opera, bale, imam hatip okulları, medeni dünyadan koptuk” gibi söylemlerle bu tartışmaya katılmaktadır.
Atatürkçülüğün en belirgin özelliği antiemperyalist yönü ve devrimci karakteridir. Bu da öncelikle emperyalist saldırılara her türlü vasıta ile karşı koyarak ülke bütünlüğünün sağlanması ile tecelli eder.
Türkiye’de kafalar karışıkken elin oğlu resmi çok açık ve net olarak yakalamış! Açılımın bitmesi, PKK ile mücadele, FETÖ darbe girişiminin ezilmesi, Fırat Kalkanı Harekâtı, İdlib Harekâtı, eski müttefik Barzani ile birdenbire köprülerin atılması, İran ve Irak ile ilişkiler, Bağımsız Kürdistan’a rest çekme, Rusya ve Çin ile ilişkilerin yeni bir boyut kazanması gibi bütün yeni hamleler Türk devletinin toprak bütünlüğünü koruma kaygıları ile doğrudan ilişkilidir. İşte bu nedenle, dışarıdaki yorumcu tüm gelişmeleri tek bir kelime ile özetliyor: Kemalizm!
Amiral Soner Polat
ulusal.com.tr