Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurmanın koşullarının olmadığını yaşanan olaylardan anlıyoruz. Oysaki birçok gözlemciye göre Kuzey Irak çok elverişli bir konumdaydı. Türkiye, İran ve Suriye’deki Kürtlerden farklı olarak özerk bir statü kazanılmıştı. Kürdistan Bölgesel Hükümeti (Kurdistan Regional Government) 2005’te kabul edilen Irak anayasası ile güvence altına alınmıştı. Uzun yıllar boyunca Kuzey Irak’taki güç boşluğu nedeniyle diledikleri gibi at koşturmuşlardı. Bu nedenle Büyük Kürdistan’a giden yolda çekirdek devletin Kuzey Irak’ta kurulması, daha sonra kuzey, güney ve batıya genişletilmesi planlanmıştı. Üstelik başta ABD olmak üzere önemli Batı devletlerinin güvencesi altında yaşıyorlardı. Peşmergenin silahlandırılması için Batı’da büyük bir kampanya başlatılmıştı. Batı dünyasında Kürtlerin bağımsız devlet kurması için rüzgârlar estiriliyordu.
TARİHİ ARKA PLAN
ABD, özerk bir yapı için Mayıs 1992’de Kuzey Irak’ta parlamento seçimlerini organize etti. Seçimde Barzani’nin partisi KDP oyların yüzde 45’ini, Talabani’nin partisi KYB ise yüzde 44’ünü aldı. Temmuz 1992’de bölgesel hükümet teşkil edildi. Ekim 1992’de yerel Parlamento “Federe Devlet” kararı aldı. Ancak Kürtler için bu olumlu gelişmeler yaşanmasına rağmen 1994 yılında KDP ile KYB arasında çatışmalar başladı. İran’ın desteği ile KYB Erbil’i ele geçirdi. Barzani’nin yardımına Bağdat Hükümeti koştu! KYB kendi bölgesi olan Süleymaniye’ye çekilmek zorunda kaldı. Ankara’da Ekim 1996’da Türkiye, ABD, İngiltere, KDP, KYB ve Irak Türkmen Cephesi (ITC) temsilcileri bir araya geldi. Görüşmeler bir sonuca ulaşılmadan son buldu.
Türkiye’yi sinsi ve gizli hedefleri için istismar eden ABD, Eylül 1998’de Talabani ve Barzani’yi Washington’a çağırdı. Bir devletin kuruluşu için temel esasları belirleyen program Eylül 1998’de imzalandı. Muhtemelen ABD’nin baskısı ile Ankara, Kasım 1998’de Talabani ve Barzani’yi davet etti. Türkmenlerin azınlık statüsünde kalacağı Kuzey Irak’taki ABD modeline Türkiye güçlü bir şekilde itiraz edemedi!
GÜNCEL DURUM
Barzani yaptığı tarihi referandum yanlışından sonra Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) üzerindeki bütün ağırlığını kaybetti. Petrol gelirleri ile ihtiyacın çok üstünde istihdam edilen kamu görevlilerini maaşa bağlamıştı. Barzani gidince dengeler bozuldu. Petrol gelirleri aksayınca maaşları kesilen ve düzeni bozulan yerel halk sokaklara döküldü. Halihazırda kendi denetimindeki Erbil bölgesi de dâhil olmak üzere IKBY’nin her yerinde isyan ve karışıklıklar devam ediyor. IKBY içindeki tarihi kökleri de olan iktidar kavgası nedeniyle Barzani dışındaki siyasi grupların da bu çatışmaları körüklediğini söyleyebiliriz. PKK’nın da pusuya yattığını görüyoruz. Aslında Kuzey Irak’ın doğasında var olan dağınık siyasi yapı samimi bir birleşmeyi adeta imkânsız kılıyor.
Diğer taraftan, Batı ülkeleri peş peşe Erbil’i ziyaret ederek destek mesajları veriyor... Bölgedeki yıkıcı ve bölücü dinamikleri harekete geçirme potansiyeli olan ve her zaman istismar edebilecekleri biryapının çökmesini istemiyorlar. Bu kez Türkiye ve bölge ülkeleri tarihten ders almalı! Geçmişte yapılan hatalar tekrarlanırsa, tarih tekerrür eder. Türkiye, İran, Irak ve hatta Suriye küçük hesapları bir kenara bırakarak ortak bir Kuzey Irak politikası saptamak zorundadır. Kuzey Irak’taki siyasi grupların nasıl kolaylıkla taraf değiştirdiklerini tarihi olaylar bize gösteriyor.
Eğer bir bölge ülkesi Kuzey Irak’taki bir siyasi grubu kullanarak kendi çıkarlarını diğer bölge ülkelerinin hilafına ilerletmek isterse, kazancı taktik düzeyde olur. Ama oluşacak bölgesel bir kriz, bölge dışı küresel aktörlere stratejik kazançlar sağlar. Dimyata pirince giden evdeki bulgurdan olur. Şu husus unutulmamalı! Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den herhangi birindeki, “özerk/federe/federal” özel statüdeki bir yapının, kaçınılmaz olarak diğer ülkelere er ya da geç olumsuz yansımaları olur. Tarihi bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçiyoruz. Eski alışkanlar geride bırakılarak cesur ve devrimci adımlar atılmalıdır. Çekilen sularda balık avlanmaz!
Amiral Soner Polat
ulusal.com.tr