Matematik dili ile tanımlanan yeni CHP’li vekil yerinde duramıyor, içi kıpır kıpır kaynıyordu. Duygu ve düşüncelerine hitap eden televizyon kanalında tarihi (!) bir açıklama yapmak üzereydi. Nefesini tuttu ve baklayı ağzından çıkardı: “Genel Başkanımız Dersimli Kemal’in izni ve onayı ile partim adına konuşuyorum. CHP olarak Dersim olayından dolayı binlerce kez özür diliyoruz!”
Milletvekilliği Dağıtım Şirketi ile dirsek temasında olan Gürsel Tekin, ancak birkaç gün dayanabildi ve altta kalmayarak asırlık (!) bir çağrı ile koroya katıldı: “CHP değil, devlet özür dilesin!” Böylece hem durumu düzeltiyor (!) hem de yıllara ve asırlara meydan okuyan bilgeliğini (!) ortaya koyuyordu.”
Emriniz olur efendim! İsterseniz Kral II. Charles’ın mezarından çıkarıp astığı General OliverCromwell (1559-1658) gibi Atatürk ve İnönü’yü de mezarlarından çıkaralım! Özel Görevli Dersim Mahkemesi’nde sembolik olarak yargılayalım!Kanka olduğunuz çevreden de tarafsız ve bağımsız (!) yargıç ve savcıları seçeriz. Polis fezlekesi için de Çağlayan Adliyesi’nde polislerin önüne yatan vekillerinizden yardım isteriz. Çiçek gibi olur!
Ardından bir devlet töreni düzenleyelim. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı bir resmigeçit töreni yapsın! Genel Başkanınız Dersimli Kemal tören kıtasını selamlasın! Coşkulu kalabalığın çılgınca alkışları arasında Dersimli ve arkadaşlarına “Devlet Özür Madalyası” beratı ile birlikte takdim edilsin. Hatta bu maksatla özel olarak yaptırılan Dersim kol saatleri arkadaşlara takılsın!
Daha sonra yeni CHP’nin Türkiyeli bir büyüğü, milletvekilleri, il başkanları ve kongre üyelerinin gözyaşları arasında kürsüye çıksın ve yedi şiddetinde deprem etkisi yaratacak şekilde kükresin: “Bu daha başlangıç, mücadeleye Gezi Parkı ruhu ile devam edeceğiz. İlk hedefimiz Akdeniz değil, Amed’dir!”
Basın mensubu biraz da çekinerek ve kızararak sorsun:“Efendim, isim tartışmalarının gerçekte örtülü mülkiyet kavgası olduğunu iddia edenler var!”Hemen cevap gelsin: “Bu ırkçı ve şoven yaklaşımları şiddet ve nefretle kınıyor ve reddediyoruz. Biz barıştan, demokrasiden ve insan haklarından yanayız. Askeri çözümlerden yana değiliz. İktidara geldiğimizde askerlik ödevini yaz tatilleri ile sınırlı tutacağız! Zaten İç Hizmet Kanunu’nun 35’nci maddesinin değiştirilmesini AKP’den önce biz gündeme getirmiştik! Hâlâ Genelkurmay MSB’ye bağlanmadı mı?”
Bir başka basın görevlisi sorsun:“Efendim, bir sayın vekiliniz önce Çağlayan Adliyesi’ni malum polisler için birbirine kattı, sonra da Beşiktaş’taki Sessiz Çığlık eyleminde bu polislerin mağdur ettiği askerlere hamaset dolu nutuklar çekti. Bunu nasıl okumalıyız.” Güzel kardeşim, okuma yazma bilmiyorsan bu senin sorunun! Biz barış ve işbirliğinden yanayız; katil ve maktulü bile aynı çatı altında toplayabilecek siyasi bir bilince sahip bir sayın partiyiz! Sen hâlâ 1930’larda yaşamak istiyorsan bu senin sorunun. Biz misyon ve vizyonumuz ile 3000’li yılların partisiyiz!
Efendim, açılım saçılım dâhil devlet çapındaki laiklik, milliyetçilik, Türklük gibi temel politikalarda AKP’den daha AKP’li, HDP’den daha HDP’li olduğunuza yönelik suçlamalar var! Ne diyorsunuz: “Sen söylediklerimi galiba anlamıyorsun! Biz barış ve kardeşlikten yanayız. Bu ülke hepimizin! Taşın altına elimi koydum; risk aldım; benim adım…”
Mazur görünüz efendim ama “Risk aldım!” diyorsunuz, lastik patlayınca ise faturayı Atatürkçü ve ulusalcı mebuslara kesiyorsunuz. Siz ve yakın çevreniz, gözümüz yok ama maşallah, yayıldıkça yayılıyorsunuz. Kardeşim, siz Türkiye’nin siyasi gerçeklerinden kopuk yaşıyorsunuz. Biz kitle partisiyiz; marjinal partiler gibi olamayız! İşçi Partisi, Anadolu Partisi ağzı ile konuşmayın! Biz toplumun bütün katmanlarını kucaklıyoruz. Reel siyaset diye bir şey duydun mu?
Efendim, geçenlerde bir arkadaşım yeni CHP’nin sırtını üç sağlam duvara dayadığını, asla sırtının yere gelmeyeceğini söyledi. Bir üçgen benzetmesi yaptı. Üçgenin ortasında yeni CHP duruyormuş. Üçgenin hipotenüsü ABD, uzun kenarı AB, kısa kenarı da Beykoz Konakları imiş! Yorumunuz nedir: Biz dünya ile barışık bir partiyiz. İnsanlığın demokrasi dâhil yükselen değerlerini temsil eden uygar dünyanın bir parçasıyız. Tabii ki bu dünya ve içerdeki temsilcileri ile uyumlu ve yapıcı ilişkiler kuracağız. Boşuna mı risk aldım, otel odasında Mr. Ambassador ile buluştum. Ah… Şu basın yok mu? “Offtherecord mu?” diyorlar, yazma kardeşim, sen de duydun mu, “pastayı bunlar dağıtıyormuş!”, öyle diyorlar…
Hem “üçgen müçgen” diyorsun. Eskiden “müselles” derlerdi. Onu da Türkçeye bizim partimizin ilk Genel Başkanı kazandırdı. Biz Kuvayı Milliyeci, devrimci bir gelenekten geliyoruz. Cumhuriyet için göğsümüzü siper ederiz. Altı okumuzu kimseye yedirmeyiz. Kimse heveslenmesin, “Aç tavuk kendini darı ambarında zannedermiş!” Atatürkçü oylar da bize gelecek. Biz Atatürk’ün fırkasıyız! Vatan, millet, bayrak…
Yani, siz her yerdesiniz! Batı Anadolu’da Tunceli’de, Doğu Anadolu’da Dersim’de, öyle mi? Tabii ki her yerde olacağız, biz kitle partisiyiz. Onu da, bunu da, şunu da kucaklarız… Ben bir siyasetduayeniyim; siyasetin Frank Sinatra’sıyım. Bak neşem de yerine geldi. “Strangers in thenight,exchaningglances, strangers in thenight,whatwerethechances…
Gazeteci, azarlanmayı da göze alarak son sorusunu sorar: “Her yerde olan hiçbir yerde olamaz!” diyorlar…
Yeni CHP üç dönemdir elinde tuttuğu Mersin Büyükşehir Belediyesini son yerel seçimlerde kaybetti.
“Dersim” diye diye Mersin’i verdiklerini bir bilseler…
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr