Dolara şaşırmak zekâyla alaydır

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Herkesin dilinde aynı soru: Dolara ne oluyor? Aslına bakarsanız güncel gelişmeler her zaman, günlük şaşkınlıkları da beraberinde getiriyor. Oysa dolarla ilgili yaşanan anormal hiçbir şey yok. Süreç içinde dalgalı seyir izlese de doların yukarı yönlü hareket edeceği gerçeği kabak gibi ortadayken, halen bunu bir şaşkınlık ve piyasa yapma vesilesi görenlere inanamıyorum.

Şu anki artışın FED’in faiz toplantısından terörle mücadelenin getirdiği maliyetlere ve jeopolitik ortama kadar birçok etkisi var. Dünyada gelişmekte olan piyasalarda yaşananlar, ABD’nin vergi reformu ya da not indirimleri de bunda etkili olabilir.

Fakat bunların hiç biri genel gerçeği değiştirmiyor. Rahatsızlığıyla yüzleşemeyen hasta gibi, tedavi yerine üfürükçü peşinde koştuğumuz sürece de kalıcı bir iyileşmeyi yakalamamız mümkün değil.

Dolar 4 TL’yi zorluyor mu? Evet... Gevşeyebilir mi? Ona da evet. Sonra daha çok çıkabilir mi? Elbette evet. Çünkü jeopolitik gelişmeler ya da küresel ekonomiye ilişkin dalgalanmalar günlük sonuçları değiştirir. Hatta bazılarının risk satabilmek için bu dalgalanmaya da ihtiyacı vardır. Sürekli yükselen bir değerde kimseye elinizdeki riski satamazsınız.

Burada bakılması gereken genel durumun ne anlattığıdır. 77 milyar dolara vuran cari açık var mı? Tarımdan sanayiye ithal ikâmeli bir ekonomi yaratıldı mı? Uluslararası yatırım açığı, yani karşılıksız kullanılan para 481 milyar doları vurdu mu?

Her yıl 200 milyar doları aşkın parayı, borç çevrimi ve cari açık finansmanı için bulmak zorunda mıyız? İthal parayla borçlanan şirketler ve vatandaş gerçeği var mı? Enflasyonu önlemek için halen çareyi ithalatta gören bir iktidara sahip miyiz?

İktidar para bulmak için elde avuçtaki satmaya, kalanları da Varlık Fonu’na atıp, para bulmaya çalışıyor mu? Aynı kaldırımı müteahhitlere para kazandırmak için bilmem kaç kere söküp takıyor muyuz?

Görevsiz barajlara milyar dolarlar yatırıyor, bunun için de halen dışarıdan para arıyor muyuz? Ülkede 25 milyon icralık dosya, 600 milyar TL’ye yaklaşan vatandaş borcu ve 250 milyar doları zorlayan bir reel sektör döviz borcu bulunuyor mu?

Peki tüm bunlara karşılık elinizde ne var? Her şey yolunda giderse 2018 sonunda 2015 yılı sonu rakamlarını yakalayacak bir turizm geliri; sattığından daha fazlasını alan bir ekonomi nedeniyle eksi veren bir dış ticaret dengesi, notları sürekli düşen bankaların pamuk ipliğine bağlı sendikasyon borçları, çılgınlıklara para bulunamadığı için verilen devlet garantili borçlanma gerçeği, toplam rezervinin içinde de ani bir çıkışta kullanabileceğiniz döviz artı altın 25 – 30 milyar dolar civarında bir para.

Bakın dünyadaki gelişmeleri, jeopolitik riskleri, FED faiz ve bilanço küçültmesiyle gelecek ekstra riskleri saymıyorum bile.. Şimdi tüm bu fotoğraf içerisinde doların günlük hareketlerini bir kenara koyarsak, TL karşısında değer kazanmasından ve bunun yukarı yönlü trend içinde olmasından daha normal ne var? 3,75 kura, dolar düşük denilen kabulden daha büyük bir kanıt olabilir mi?

Şimdi yeni bir şeyle karşılaşmış gibi dolara şaşırmak, hem zekâyla alaydır; hem de risk satmak için ortam yaratmaktır. Hiç kimsenin buna hakkı yok. Ekonomide gerçeklerle yüzleşmeden de bulunacak bir çözüm yok.

Bağırıp çağırarak ekonomiyi yönetemezsiniz. Ancak siz sorunların üzerini örterken, birilerinin para kazanmasına, memleketin de daha çok batmasına neden olursunuz. Şimdi şaşırır ya da isyan eder gibi tavır takınmayın. Hiç olmazsa zekâmızla alay etmeyin.

Hoş bunları görmek için çok zeki olmak da gerekmiyor. Biraz sorunlarla yüzleşelim yeter. Tıpkı Einstein’in dediği gibi: “Çok zeki olduğumdan değil; sadece sorunların üzerinde daha çok duruyorum.” Deneyin, işe yarayacak.

Çetin Ünsalan

Tüm yazılarını göster