Kıbrıs Türk Cumhuriyeti politika önerileri

Metin Akgerman Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KTC) işler iyiye gitmiyor. Ülke ekonomisi zaten büyük ölçüde Türkiye kaynaklı turizme ve Türkiye’den gelen üniversite öğrencilerine bağımlıydı. İki sezondur virüs turizmi mahvetti, yüksek öğrenim sektörü hırpalandı. 2020’de 100 milyon dolar ihracat yapılmış, 1.2 milyar dolar ithalat yapılmış. Durum vahim. Acil eylem planı yapılması gerekiyor. Elbette Anavatan, KTC’ye bu zor gününde maksimum destek olmak zorundadır.

Bu yazı bir KTC uzmanı tarafından yazılmadı. Dışarıdan bakan bir göz olarak algılayabildiğim ölçüde birkaç politika önerisi sunacağım. Umarım bir-iki tanesi politika yapıcılar tarafından üzerine çalışmaya değer bulunur.

Kısa vadede günü kurtaracak, yangını söndürecek destekler yapılmalıdır, orta ve uzun vadede ise KTC’nin üretim altyapısını güçlendirecek, bağımsızlığını güçlendirecek eylemler, KTC yönetiminin liderliğinde planlanmalıdır.

Neler yapabiliriz?

YANGINI SÖNDÜRMEK

Öncelikle mevcut yangını söndürmek için acil alınması gereken kararlar var…

1-KTC her ne üretebiliyor ise Türkiye’nin alıcı olarak talip olması gerekli. Hellimden tutun, su ürünlerine, narenciyeye, giyecek, yiyecek, şarap vs. ne varsa.. Bu da yetmez ise ithal edilecek ürünler için ilave navlun desteği uygulanmalı ve KTC üreticilerine kaynak aktarılmalı.

2- Türk bankaları KTC’nin TR ile ticari işbirliğini artıracak ve genel olarak KTC’nin Güney Kıbrıs bağımlılığını azaltacak yatırımlar konusunda birkaç milyar TL’lik acil durum kredi kanallarını açmalı.

3- KTC’nin turizm ve eğitim sezonunu kaçırmaması için risk grupları için aşı tedariğinde öncelik sağlanmalı. Zaten bütün KTC 350 bin kişi.. İstanbul’un bir ilçesi etmiyor. Aradan öncelikli olarak çıkartmak lazım. Akabinde, derhal turizm ve eğitim faaliyetleri tam kapasite devreye alınmalı.

4- THY’nin uçak filosu muhtemelen hala tam kapasite kullanıma geçememiş durumda. Bu atıl durumdaki uçakların bir kısmı KTC ile TR arasındaki ticari mal ve yolcu taşımacılığı için devreye alınabilir.

5- Türkiye’de hali vakti yerinde olan holding, şirket ve şahıslar, KTC’de şirket veya irtibat ofisi açıp yatırım imkanlarını araştırmaya başlamalılar.

6- “Buy from Turkish Republic of Cyprus” benzeri bir slogan ile bir kampanya başlatılabilir. Bu iş için web sitesi hazırlanır ve başta Avrupa ülkeleri olmak üzere KTC’nin peynirinin, şarabının, portakalının internet üzerinden satışı sağlanır. Elbette Türkiye’deki pazar için de bu kanal kullanılabilir.

7- Gıda perakende zincirlerimiz derhal market raflarında KTC ürünlerine yer açtıklarını açıklamalılar.

KUŞBAKIŞI

Acil durum tedbirlerini hallettiğimize göre arkamıza yaslanıp adaya kuşbakışı bakabiliriz..

Ayşe tatile çıkalı 50 yıla yaklaşmış.. 2024’te 50 yılı dolduracak…. Koca 50 yıl … KTC’yi tek ülkeye tanıtamamışız… Üstelik bu kadar haklı olduğumuz bir davada… Neden haklıyız? Temel argümanlarımız neler?

1) Kıbrıs hiçbir zaman Yunan adası olmamış… Osmanlı Venedik’ten almış, Venedikliler Katolik’miş, Osmanlı döneminde, Osmanlı’nın Ortodoks tebaasının adaya göçüne izin verilmiş ve böylece Ortodoks sayısı artmış. Yani ortada tarihi bir Yunan adası filan yok.. Tarihi Osmanlı adası var.

2) Yunanlılar adanın başına bir papaz getirdiler, Türklere zulüm yaptılar ve adayı Yunanistan’a bağlamaya çalıştılar, Türk Ordusu ’da geldi ve garantörlük hakkını kullanarak soydaşlarını kurtardı. Türk Ordusu yıllar süren baskıları, saldırıları durdurdu, adaya barışı getirdi. Rum kendi yöneticisini seçiyor, Türkler kendi yöneticilerini seçiyorlar.. Ortada 50 sene önce, doğrusu ile yanlışı ile savaş ile çizilmiş bir sınır var. Olay 50 yıl önce bitmiş, çözülmüş aslında.. Ama gel gör ki Avrupa Birliği başta olmak üzere Birleşmiş Milletler kimi cezalandırıyor? Kıbrıs Türkünü cezalandırıyor.. Yani katliama uğrayan halka 50 senedir ambargo uyguluyor, izolasyon uyguluyor.. Arkadaş, varsa bir suçlu Türkiye’dir.. Askerini gönderen ve hala adada tutarak barışı koruyan Türkiye’dir. Ne ambargo, ne izolasyon uygulayacaksan buyur gel Türkiye’ye uygula..

3) Rumlar zaten 2004 Annan planı referandumu ile Türkler ile beraber yaşamamayı tercih etmişler. Eşit siyasal hakları kabul etmemişler ve buna rağmen ödüllendirilmişler ve AB üyesi yapılmışlar. Zaten herkesin kendi yoluna gitme kararını hem AB hem Rum tarafı 2004’te tescillemiş..

Rum kesimini suçlamanın da bir anlamı yok, onlarda seçimlerini yapmışlar artık barış içinde, yan yana, iyi birer komşu olarak yaşama zamanı geldi de geçiyor.

Adada 3 tane İngiliz üssü var. Bir tane güneyde var, bir tane güneydoğuda Gazimağusa tarafında hava üssü var bir de gene Gazimağusa üssüne yakın bir radar, uydu kontrol, istihbarat türü işler yapan bir üs var.. Bu alanların hakimiyeti 1960’da İngiltere’ye Kıbrıs’ın İngiltere’den bağımsızlığı sürecinde devredilmiş.

KTC’nin bütçesinin yaklaşık 1/4 kadarı Türkiye’den direk yardım olarak geliyor diğer 3/4 ise yaratılan ekonomik aktivite üzerinden alınan vergi benzeri gelirler. Türkiye’de de adet olduğu üzere, popülist yaklaşımlar sebebiyle gelen kaynağın büyük kısmı memur maaşına gidiyor ve ülkenin gelişmesi için yatırımlara kaynak kalmıyor.

KTC’nin orta kesiminde en büyük şehir olan Lefkoşa var, ikinci ve üçüncü büyük şehirler hemen aynı büyüklükte, doğuda Gazimağusa ve kuzeydeki Girne. Dört ve beşinci sırada ise batıdaki Güzelyurt ile doğudaki ( Karpaz’ında olduğu) İskele bölgesi sayılabilir..

Coğrafyacı gözü ile bakarsak, adanın şehirlerine ulaşım zor değil.. Temel olarak kuzey ve güney sıradağları arasında büyük ölçüde düz bir ova olan ve tarım alanlarından oluşan doğu-batı ekseni var. Kuzeydeki Beşparmak sıradağlarının sahil tarafında Girne var, coğrafi olarak sıradağlar nedeniyle diğerlerinden kopuk olan tek büyük şehir Girne.

KTC’nin temel gelir kaynakları turizm, üniversiteler, hellim peyniri, narenciye ihracatı ve alkol ihracatı.

Girne’den Mersin Taşucuna çalışan, yolcu ve ticari TIR’ları taşıyan, özel işletmeli iki feribot servisi var. Alanya ile Girne arasında bazı aylarda çalışan hızlı feribot seferleri var. Gazimağusa limanı KTC’nin tek derinsu limanı ve konteyner gemilerinin ana giriş çıkış noktası. Suriye karıştırılmadan önce Lazkiye’ye feribot seferleri varmış.

THY başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin birkaç şehrini KTC’nin tek sivil havalimanına bağlıyor. Pegasus’un da uçuşları var.

KTC’ye Avrupa’dan posta göndermek için, KTC sanki Mersin’in bir ilçesiymiş gibi posta adresi dolduruluyor.( Sanıyorum Rum kesimi üzerinden çalışan servisler de var). Web adresi aynı şekilde Türkiye eklentili. ( .ct.tr)

Kıbrıs doğumlu Türklerin Rum kesiminden Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu alması mümkün. 74 sonrası adaya gelenler için bu haklar tanınmıyor. KTC’deki Türklerin 100 bin kadarında bu pasaport var ve aynı zamanda KTC vatandaşlıkları devam ediyor. Rauf Denktaş bu durumu şöyle açıklamıştı: “Bu insanlar Rum pasaportu değil, 1963’e kadar kurucusu oldukları Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportunu alıyorlar”. Bu pasaport ile Schengen ülkelerinde serbest dolaşım imkanına kavuşuyorlar, Avrupa üniversitelerinde indirimli okuyabiliyorlar.

Rum tarafının milli geliri Türk tarafının 5 katı. Nüfusu 2,5 katı. Adanın 2/3 kadarı onlarda ve su kaynakları da büyük oranda onlarda. Rum kesimi tam bir uluslararası meşruiyet içinde, refah içinde adanın tümünü temsil ediyor. KTC ise TR’nin destekleri ile ayakta durmaya çalışıyor ve yılların getirdiği yorgunluk, kötü siyaset, ümitsizlik, fakirlik ve kızgınlık içinde. İngiltere veya Avrupa’da hayat kurma durumu başta gençler olmak üzere Kıbrıs Türkleri için cazip bir seçenek olabiliyor. ( Brexit ile beraber İngiltere kısmı muhtemelen zorlaştı)

Rumların temel olarak oynadıkları oyun, Kıbrıs Türkünü Anavatan’dan kopartma oyunu. Bir taraftan KTC ye uygulanan uluslararası ambargo var, diğer tarafta “buyurun kapılar açık, gelin güneyde çalışın, pasaport verelim, zaten bizim vatandaşımızsınız, Avrupalısınız, isterseniz Avrupa’ya gidin, çalışın” şekeri var…

Elbette bu böyle gitmez. Dengeyi sağlamak için Türk tarafını güçlendirmek ve Rum tarafını zayıflatmak gerekli. Daha çok ilk bölüm ile ilgili önerilere yoğunlaşacağım.

Orta ve uzun vadede neler yapılmalı?

Siyaset

1— Öncelikli ve Acil hedef tanıtma değil ambargoların kalkması olmalı. Birleşmiş Milletler ’de gerekli hazırlıkları yapmalıyız ve KTC ye uygulanan haksız ambargoların kaldırılmasını oylatmalıyız. Ambargolar kalktıktan sonra tanıtma hedefine geçilmeli. Eğer ambargoların kaldırılması becerilemez ise direk tanıtma politikası uygulanmalı.

2— İngiltere ile ilişkiler kritik önemde. Türkiye ile İngiltere’nin arası son yıllarda iyiye gidiyor. İngiltere eskisi kadar ABD’nin saçma sapan Ortadoğu politikalarının kuyruğuna takılmak istemiyor, İsrail’in bölgede yaptığı işgalin ve zulmün destekçisi görünmek istemiyor ve Türkiye’ye milyonlarca turist gönderiyor. İngilizlerin çoğunun Türkiye ile ilgili olumlu görüşleri var.. İngiltere, Kıbrıs dışında, Kıbrıs Türkünün dünyada en çok olduğu ülke. Kıbrıs’ta yaşayan Türk sayısı ile İngiltere’de yaşayan Kıbrıs Türkü sayısı hemen hemen aynı. Türkiye kökenli Türkler de İngiltere’de hem sayıca hem ekonomik aktivite açısından hayli önemli bir seviyedeler ve göç miktarı artmasa dahi ekonomik ve siyasi etkilerinin önümüzdeki dönemlerde hızla artmasını beklemeliyiz.

KTC politikalarında İngiltere ile işbirliği ve eşgüdüm gerekli. KTC’nin Londra’daki temsilciliğinin statüsü mümkün ise elçilik seviyesine yükseltilmeli , İngiltere şirket yapıları ve finans sistemi ile KTC daha üst seviye işbirliğine gitmeli. İngiltere KTC’den daha fazla ürün almalı ( başta narenciye, peynir) ve daha çok ürün ve servis satmalı. İngiltere ve KTC arasında hem ticari malları hem servis sektörünü kapsayan serbest ticaret anlaşması yapılmalı.

KTC politikalarında diğer kritik ülke ise Çin. Son yıllarda Çin firmalarının KTC’ye ilgisinin arttığını memnuniyetle gözlemlemekteyiz. Çin ve KTC arasında başta turizm olmak üzere, altyapı ve ticaret konularında fırsatlar mevcut.

3—KTC’nin bazı bölgelerine yatırım yapılmamasının sebebi, bu bölgelerin müzakerelerde Rum’a bırakılması durumu idi. O bölge Rum’a bırakılacakmış, bu bölgede Rum’un dedesi portakal kokluyormuş filan artık bu işler geride bırakılmalı. KTC ile tam bağımsız bir Türk Cumhuriyeti olarak 5 yıllık kalkınma planı hazırlanmalı ve nereye ne yatırım gerekiyorsa yapılmalı. Rum’ların eski malı mülkü için gerekiyorsa kanun çıkartılmalı, başka bölgeler ile arsa takası yapılmalı veya istimlak edilmeli veya yıllarca yapılan izolasyonun yarattığı ekonomik yıkımın tazminatına sayılmalı.

4—KTC’nin tam bağımsızlığı ve tanıtılması sağlandıktan sonra dahi Rum kesimi ile iyi ilişkiler, serbest dolaşım hakları, serbest çalışma hakları türü ilişkiler devam ettirilmeye çalışılmalı.

5—Rum kesiminin önüne deniz kaynaklarının paylaşımı ile ilgili bir “kardeş payı” anlaşması konmalı. İsterlerse kabul ederler istemezler ise etmezler. Mevcut durumda Kıbrıs adasının kıyılarının 50% kadarı Türk kesiminde 50% kadarı Rum kesiminde. Masaya koyacağımız anlaşma temel olarak şunu söylemeli. Petrol, gaz, balık, maden, karides vs. Kıbrıs’ın denizlerinden ne çıkarsa 50-50% paylaşacağız. Mülkiyet vs. konularından bağımsız bir anlaşma olacak, bir şirket kurulacak 50% Türk 50% Rum olacak ve gaz, petrol, balık, offshore rüzgar santralı vs. kaynakların işletmesini bu şirket yapacak. Anlaşma misal 30 senelik olacak ve 30 sene sonra tekrar uzatılacak veya sona erecek. Kıbrıs’taki mevcut tüm siyasi problemler ve sınır mevzularından bağımsız olarak bu ticari anlaşma yapılabilir ve herkes kazanır. Rum kesiminin temel kazancı hem gazın Türkiye pazarına satışı, yatırım maliyetlerinin Türk sermayesi ve sanayisinin projeye girmesi ile azalması ve gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya transferi olacak. Adanın deniz ekonomik yetki alanı konusunda yapılacak bu anlaşma ile mutabık kalınan deniz ekonomik sahasının genişlemesi mümkün olabilir. Ayrıca Filistin, İsrail, Lübnan, Mısır vs. gazlarının KTC üzerinden Türkiye’den geçirilmesinin önünü bu anlaşma açabilir. Bu anlaşma bir süre masada kalmalı, kamuoyuna açık şekilde ilan edilmeli, talep olmaz ise geri çekilmeli. Anlaşma başarılır ise benzeri Adalar denizindeki itilaflarda da denenebilir. Rum kesimi bu anlaşmaya sıcak bakmasa dahi muhtemelen İsrail ABD’yi ikna eder, ABD’de Rum kesimini ikna eder.

6—KTC’ye Avrupa’dan direk uçuşların ve ticaret gemisi yanaşmasının mümkün olması için bir ara yol bulunabilir mi? Misal KTC deki havayolu ve liman arsasının Türkiye’ye devri ve Türkiye toprağı yapılması ile (veya kiralanması ile) bu uçuşların (KTC tanıtılana kadar) 3. Ülkelerden Türkiye havalimanına yapılıyor muamelesi görmesi sağlanabilir mi?

7—KTC’nin tanıtılması için sanat ve spor alanları kullanılabilir. Dünya çapında tanınmış sanatçılara KTC’de açık hava konserleri verdirilebilir ve dünya basını davet edilebilir. Müzik festivali düzenlenmesi turizm ve tanıtım açısından iyi olur. Aynı şekilde para ödüllü bazı spor turnuvaları düzenlenebilir. İlk akla tenis turnuvaları geliyor. Golf için benzer etkinlikler yapılabilir. Futbolda Asya ligi, Avrupa ligi veya G.Amerika ligi birincilerinin para ödüllü Kıbrıs kupası maçı yapmaları teşvik edilebilir. Daha küçük çaplı para ödüllü satranç turnuvaları, okçuluk, atletizm vs. yarışmaları düzenlenebilir. Kritik nokta bu ekiplerin Güney üzerinden değil Türkiye üzerinden adaya gitmeleri ve pasaportlarına KTC damgasının vurulması.

8—KTC’de maalesef siyasi istikrar mevcut değil. Hükümetlerin ömrü 1,5 sene dahi yok. Seçim oluyor, 3 ay seçim yasağı dönemine giriliyor ve sonra siyaset fokurdamaya başlıyor...Rum kesiminde başkanlık sistemi var. Türkiye’de başkanlık sistemi var, KTC’de de siyasi istikrarı sağlayacak başkanlık sistemi faydalı olacaktır. Kim gelirse gelsin, icraat yapabilecek kadar, en azından net 4 sene süresi olması lazım, Türkiye ile mutabık kalınan konularda ilerleme yapabilecek kadar siyasi ömrünün olması lazım. Bu konuda belki bir başkanlık referandumu zamanı gelmiştir.

9—Rum tarafı KTC’nin adımlarını çok yakından izlemekte ve her türlü ticari faaliyeti ve tanıtım faaliyetini bastırmak için profesyonel olarak tüm girişimleri yapmaktadır. KTC’ye uğrayan kaptanlar sonraki limanda tutuklatılmaktadır. KTC ye giden sanatçılara baskı yapılmaktadır vs. Rum tarafının KTC’yi boğmaya yönelik bu politikasına karşı aktif şekilde mücadele edilmelidir. Kaptanlar gerekiyorsa limana girmeden ve liman çıkışında değiştirilmelidir. KTC’nin aleyhine faaliyet yürütenler ile hukuki mücadele edilmelidir.

ULAŞIM

KTC’de Güzelyurt- Lefkoşa ve Gazimağusa şehirlerini bağlayan bir hızlı tren hattı uygun olabilir. Hem mesafe kısa ( 100 km civarı) hem arazi büyük ölçüde düz. Belki Girne tarafına birkaç tünel gerekecektir. Hayli hızlı ve ucuza bu iş aradan çıkartılabilir. O bölgede zaten bir otoyol mevcut, az çok aynı güzergahta bir tren hattı faydalı olabilir. İkinci faz olarak Girne bu hatta bağlanır, üçüncü faz olarak D20 karayolu misali bir çatal ile İskele bölgesine hat uzatılabilir. Hat, hem yolcular için hızlı tren imkanı sağlamalı hem limanlar ve şehirler arası yük ve konteyner taşımacılığında kullanılabilmeli. İlgili limanlar ise Türkiye ve Doğu Akdeniz deki ticaret merkezlerine küçük ve çok fonksiyonlu( yolcu + yük) konteyner gemileri ile bağlanmalı.

Aslında 1905 ile 1951 arasında bu güzergahta bir demiryolu hattı varmış. İngiltere, adayı Osmanlı’dan aldıktan sonra, develer ile yapılan Lefke bakır cevherinin ve narenciyelerinin doğudaki derinsu limanlarına taşınması işini, inşa ettiği demiryoluna çevirmiş. İngiliz sömürge yönetimi, 1951 deki son seferden sonra rayları ve lokomotifleri satışa çıkarmış ve hat ortadan kaldırılmış. Halen bazı istasyonları mevcutmuş ve eski lokomotifler sergilenmekteymiş.

Bu doğu-batı demiryolu hattını tekrar hayata geçirebilirsek hem aradaki istasyonların civarlarında düzgün planlanmış, kaliteli hayatlar sunan yeni kasaba ve şehirler kurabiliriz ( olanları da geliştirebiliriz) ve KTC’nin şehircilik anlamında gelişmesine faydası olur, hem ulaşım işi medeni şekilde halledilmiş olunur hem de KTC deki üreticiler, mallarını en yakın tren istasyonunda konteynerlere aktararak tüm dünyaya rekabetçi şekilde satabilir hale gelirler.

KTC’yi limanlar ile hem yolcu taşımacılığında hem yük taşımacılığında, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerine bağlayabilmeliyiz. Mevcut Girne-Taşucu deniz otobüsü seferleri 2 saat kadar sürmektedir. Bu hat hızlı bir ulaşımdır, devam etmelidir ancak Taşucu’nda ne demiryolu bağlantısı vardır ne de havalimanı vardır.. Türkiye şehirlerine erişim için ideal bir kasaba değildir. İlave olarak Antalya, Mersin ve belki de İskenderun limanlarına gece yolculuklu, kabinli, hem konteyner hem yolcu taşıyan gemi seferleri konulabilir. Gece 10’da gemiye binilir, sabah 7’de Antalya limanda inilir. Antalya havalimanından uluslararası bağlantılı uçuşlar yapılabilir. Konteynerler de Antalya limanına gelen gemiler ile Dünya limanlarına dağıtılır. Bu gemilerin avantajı, hızlı feribot gibi insanın içini dışarı çıkarmadan konforlu ve yavaş şekilde gitmeleridir. Yavaş gitmeleri sayesinde yakıt tüketimleri düşüktür ve çevrecidirler. Ayrıca gemiler konteyner de taşıdığı için ağır ve büyük olacaklar ve sallanmayacaklardır. Bu tür gemiler restoran, oyun, spor salonu ve kabinlerdeki internet bağlantılı çalışma masaları ile üretken vakit geçirmeye imkan verirler ve ilave gelir yaratılmasını sağlarlar. Bu servisler hayata geçirilebilir ise Rum kesiminden de Antalya’ya konforlu gemiler ile gelip Antalya uluslararası havalimanını kullanmak isteyenler (ileride) olacaktır. İskenderun bağlantısı hem Arap turist çekecektir hem Arap ülkeleri ile ticareti artıracaktır.

IDO veya HADO ( Hatay Deniz Otobüsü) benzeri kamunun işlettiği Deniz Otobüslerini KTC’ye ulaştırmakta fayda olacaktır, böylece hem fiyatlarda, hem serviste makul bir rekabet oluşacaktır.

Antalya uluslararası havalimanı uçuşları ile Kıbrıs feribotu aktarması tek bir bilet ve tur kapsamında ayarlanabilir ise bu hattın kullanımının ve sağladığı ekonomik faydanın artmasını beklemeliyiz. Antalya havalimanına alternatif diğer havalimanı, Tarsus’ta 2022 de faaliyete girecek olan Çukurova bölgesel havalimanı olabilir. Bu havalimanının KTC’ye en çok faydayı sağlayacağı entegre ulaşım planını tasarlamak gerekir. Çukurova havalimanının ilave bir avantajı, hızlı tren bağlantısının olacak olmasıdır.

Limancılık konusunda Güzelyurt tarafında bir eksiklik göze çarpıyor. Neden ticari liman yok? Antalya tarafına Güzelyurt limanından çıkışlar daha hızlı ve ucuz olabilir.

Gemilerden gelecek konteynerlerin Antalya, Mersin, İskenderun limanlarından hem Türkiye’nin ticaret merkezlerine, hem Avrupa’ya, hem Çin gibi ülkelere demiryolu ile transfer imkanı olabilmelidir. Bugün Mersin ve İskenderun limanlarında demiryolu bağlantısı mevcut, Antalya’da henüz mevcut değil, yarın bir gün elbette olacaktır.

Bu noktada akla şu soru gelmektedir. 350 bin kişilik bir ülke, bu kadar deniz bağlantısını kullanabilecek midir yoksa yapılan bunca yatırım sonucunda tek tük insan mı hatları kullanacaktır? Bu alanda işi piyasaya bırakamayız. Bırakır isek hem yük taşıması hem yolcu taşıması çok pahalı olur ve kullanımları yetersiz olur. KTC’nin gelişmesi, ticaretinin, ekonomisinin büyümesi için işte tam olarak kamucu yaklaşım ile desteklenmesi gereken ulaşım hizmetleri bunlardır. Konulacak hatların yüksek dolulukta çalıştırılması temel hedef olmalıdır. Bunun sağlanması için her bir Kıbrıs Türküne her sene 2 adet ( veya X adet) feribot bileti ücretsiz verilebilir ve sene içinde ne zaman isterlerse kullanmalarına veya satmalarına imkan verilebilir. İsteyen Rum tanıdığına bileti satar isteyen Türkiye’den gelecek dostuna verir. Bu şekilde, serbest piyasadaki yüksek fiyat seviyesinden oluşmayacak talep yaratılmalıdır ve KTC ve Türkiye arasındaki yolcu transferi miktarı biraz zorlama ile dahi olsa artırılmalıdır.

Aynı ücretsiz bilet sistemi ticari mal taşımaları için de devreye alınabilir. KTC deki üreticilere, üretim miktarları ile orantılı olarak “palet biletleri” verilebilir. Bu palet biletleri ile üreticiler paletli mallarını Antalya veya Mersin limanlarına ücretsiz ulaştırabilirler. Misal bir peynir üreticisi düşünelim, her gün ortalama 3 paletlik peynir üretiyor olsun. 1 paleti Antalya’daki mağazaya, 1 paleti Mersin deki mağazaya 1 paleti de İskenderun’daki mağazaya göndermek istiyor. Her gün, 3 palet biletine ihtiyacı var. Serbest piyasada belki 1 paletin Antalya mağazasında ulaşması için 1000 TL ücret ödemesi gerekebilir. Palette 300 kilo peynir olsa, kilo maliyetini 3,5 TL artıracak olan bu durum satışları azaltacaktır. Bu palet bileti sistemi sayesinde üretici lojistik maliyetleri konusunda verimli şekilde desteklenmiş olacaktır. Üretici, misal her akşam, ürünlerini en yakın tren istasyonunda paletli şekilde teslim edecek veya kendinden araç ile alınmasını sağlayacak, ürünler terminalde konteynere yüklenecek, konteynerler trene yüklenecek, ilgili KTC limanından gemiye yüklenecek, gece yol alacak, sabaha karşı Antalya limanına gelecek ve erken saatte mağaza rafına konacak. Bu sistem KTC de üretilen tüm ürünlerin hızlı ve ucuz şekilde ilgili şehirlerde satışa sunulmasını sağlayabilir.

Havayolu konusunda uluslararası direk uçuşlar başlatılmalıdır. İlk uçuşun İngiltere Heathrow dan Ercan havalimanına yapılması hedeflenmelidir. İngiltere’ye yapılan uçuşlar ABD uçuşları gibi ilave güvenlik tedbirleri, X-Ray taramaları, bilgi aktarımı sistemleri gerektirmektedir. Bu servisi veren firmalar ile bu gereklilikler hızla tamamlanmalıdır.

Uçak firmaları Heathrow’dan KTC’ye uçuşlarda hukuki bazı sorunlar ile karşılaşabilirler. Bunu test etmek için 1 firma ve 1 uçaklık deneme seferleri düzenlenebilir ve olası hukuki itilafların mahkemede çözülmesi sonucunda uçak sayısı ve seferler artırılabilir. Bu işi Avrupa hukukunu işe bulaştırmadan İngiliz hukuku ile çözmek daha olasıdır.

KTC’nin şehirci ulaşımı konusunda ise tramvay sistemleri uygun olabilir. Tramvay olmaz ise Türkiye’den gelen turistin araba kiralayacağını düşünebiliriz ancak Kıbrıs’ta soldan akan trafikte araç kullanmak zor olacaktır. Hızlı tren ile şehirlerarası taşımacılık çözülür, tramvay ile de şehir içi taşımacılık çözülebilir.

Türkiye lojistik master planı konusunda bazı çalışmalar yaptı. Bu çalışmalara KTC’nin lojistik master planının da eklenmesinde fayda olacaktır.

1 adet fotokopi kağıdını Girne’de zarfa koyup kargo ile Türkiye’ye gönderdiğinizde 85 TL ücret ödenmektedir. Böyle bir yapıda KTC de üretilen meyvelerin, sebzelerin internet üzerinden Türkiye’ye satışı söz konusu olabilir mi? Türkiye kargo uçağı ile Çin’e kiraz ihraç etmekte ancak KTC’ye uygulanan tarifeler son derece yüksektir. Bu durumu çözmek için THY ve Pegasus’un her gün KTC ye uygun fiyatlı bir kargo kotası ayırması makul olacaktır, aynı şekilde KTC’nin de bu kotaların tam olarak kullanılmasını sağlamalıdır. İlave olarak feribot seferi üzerinden hızlı ve ucuz kargo taşımacılığı servisi devreye alınmalıdır. KTC ye yapılan gönderi fiyatlamalarının yurtiçi destinasyonlara eşitlenmesi makul bir çözüm olacaktır.

Benzer durum yolcu taşımacılığı için de geçerlidir. Havayolu firmalarının KTC’ye yaptığı uçuş fiyatları bazı Avrupa seferlerinin hayli üzerinde fiyatlanmaktadır. Türkiye’den KTC ye yapılan uçuşların yurtiçi uçuş kategorisinde fiyatlandırılması bu sorunu çözecek ve iki ülke ticaretini ve sosyal ilişkilerini artıracaktır. Havalimanı işletmecilerinin de KTC uçuşlarını yurtiçi uçuş tarifesine göre fiyatlandırmaları uygun olacaktır. Havayolları için KTC uçuşlarındaki karlılık referansı, ortalama yurtiçi destinasyon karlılığı olmalıdır ve bu faaliyet raporlarında belirtilmelidir.

ÜNİVERSİTELER

KTC deki Üniversiteler ile başta İngiliz üniversiteleri olmak üzere Türkiye ve dünya üniversitelerinin işbirliği artırılmalıdır. KTC’nin dünya çapında bir yükseköğrenim merkezi olması vizyonuna göre çalışmalar yapılmalıdır. Meşhur bazı İngiliz üniversitelerinin KTC’de kampüs veya ar-ge merkezleri açmaları teşvik edilebilir.

İngiltere’de mesleki sertifika sistemi çok gelişmiştir, bu sertifika kurumları ile anlaşma yapılarak sertifikaların KTC Üniversiteleri tarafından verilmesi sağlanabilir. İngiltere’de geçerli (soldan trafik) sürücü ehliyetleri, KTC’de verilebilir hale getirilebilir. Hatta İngiltere ehliyetleri dahi ilgili anlaşma yapılarak KTC’de verilebilir hale getirilebilir. Bu olabilir ise her sene birkaç bin ilave İngiliz turist garanti. Hem tatil yapacaklar, aradan ehliyeti de çıkartacaklar.

Başta DAU olmak üzere KTC üniversitelerine gerekli destekler verilmeli ve okyanus bilimi, deniz biyolojisi, deniz madenciliği konularında personel ve teknoloji üretecek fakültelerin ve deniz araştırma ekipmanlarının devreye alınması sağlanmalıdır. Ayrıca KTC de ziraat fakültesi eksikliği son derece belirgin hale gelmiştir ve modern tarım teknolojilerinin KTC’de uygulanmasını sağlayacak ziraat fakültelerine ihtiyaç vardır.

Basta tıp, hukuk, mühendislik alanları olmak üzere KTC’de diploma alan gençlerin diploma geçerliliklerinin küresel olması sağlanmalıdır. Ayrıca mezuniyet sonrası bir süre staj ve çalışma izni, anlaşmalı bazı ülkeler tarafından verilebilir. ( ör: İngiltere). Amaç yetişmiş gençleri İngiltere’ye kaptırmak değil sadece genç yaşta global şirket tecrübesi kazandırmak ve KTC’ye döndüklerinde ilgili alanda tecrübeli olmalarını sağlamak. Türkiye’de zaten çalışma ve oturma izni sorunu yaşamamalılar.

Elbette KTC’nin özel üniversite sistemine 3. Ülkelerden mümkün olduğunca parlak öğrencileri çekebilecek politikalar geliştirilmeli.

TİCARET

KTC’nin ürettiği ürünlerin belirli komşu liman şehirlerinde direk tüketiciye satılması amacı ile geniş deposu olan mağazalar kurulmalıdır. Bu mağazacılık sistemi bir kooperatif üzerinden çalıştırılabilir. KTC ile direk liman-liman ulaşımı olan tüm liman şehirlerimize bu mağazaları açmak gereklidir. İlk akla gelen hedef şehirler Antalya, Mersin, İskenderun, Silifke, Lazkiye, Beyrut, Hayfa şehirleri olabilir. Bu mağazalardan ilgili ülkelerin diğer şehirlerine internet üzerinden satış yapılabilmelidir.

Çin den Avrupa’ya her gün genel on binlerce konteyner mal, Kıbrıs adası açıklarından geçerek Avrupa’ya gidiyor. Dönüşte ise bu konteynerler aynı güzergâhtan kısmen boş olarak dönüyorlar. Bu boş kapasiteyi az-çok güzergâh üzerinde olan Türkiye ve KTC’nin değerlendirebiliyor olması gerekli.

KTC’ye Türkiye’deki gibi ucuz market zinciri hastalığını sokmamak gerekli. Bu yapılırsa başta yoğurt, peynir, süt, meyve, sebze, yumurta üreticileri olmak üzere adadaki küçük üreticiler malını satamaz. Ya marketler adadaki küçük üreticiyi koruyacak ve malını satacak şekilde düzenleme yapılmalı veya zincir market işi, kooperatifler üzerinden yürütülmeli.

KTC’de 30 civarı zengin aile olduğu söyleniyor. Ülkenin önemli bir kısmı sabit maaşlı devlet memuru. Ülkenin yatırımlar için gereksinimi olan sermaye birikiminin bu yapı ile sağlanması zor. Bu tür yapılarda sabit maaşlıların, emekli, memur vs. her ay küçük miktarda tasarruf yapması ve kooperatif ortağı olması ve bu kooperatiflerin tarım, ticaret, sanayi yatırımları yapabilmesi gerekli. Bu durumda hem sabit maaşlı memur ve emekliye ilave bir gelir üretilmiş olunur hem de ülkenin rant sağlayacak kaynakları birkaç zengin aile yerine çoklu ortaklı yapılara aktarılmış olunur. KTC’de bu yöntem ile tasarruf teşvik edilmeli. Mesela vatandaşın kooperatife aktardığı her 100 TL için Devlet’te 50 TL fon koyarak yatırım havuzunu güçlendirebilir. Bu yöntem ile kooperatif ortakları işin sahibi olarak yatırımların çar çur edilmesine izin vermez ve ülkenin kaynakları verimli kullanılmış olunur. Ortaya çıkan başarıda Türkiye’den gelen paralar ile değil KTC’nin vatandaşının küçük birikimleri ile başarılmış olunur.

Süt, süt ürünleri ve dondurulmuş gıda ürün gruplarına baktığımızda önemli miktarda ithalat görüyoruz. KTC’de nispeten düşük sermaye yatırımları ile bu alanda önemli istihdam ve katma değer üretimi sağlaması mümkün olabilir. Elbette iç piyasayı koruyacak gümrük duvarları gerekecektir.

KTC ürünlerinin bir kısmının Antalya ve Mersin konteyner limanlarında aktarma yapılarak Avrupa şehirlerine dağıtılması mümkün. Diğer bir yöntem ise Gazimağusa, Mersin, Antalya, Felixstowe limanlarına uğrayacak bir konteyner hattının açılması olabilir. Böylece konteyner limanda aktarmaya uğramadan birkaç uğrak noktası sonrasında ilgili Avrupa şehrine ulaşabilir. Antalya konteyner limanına İsrail’in ZİM hattı da uğrak yapmaktadır, ZİM in Gazimağusa’ya da uğrak yapması teşvik edilebilir.

Yeşil Hat Tüzüğü

2004 yılında AB konseyinin onayı ile “Yeşil Hat Tüzüğü” isimli bir uygulama devreye girdi. Bu tüzük, yeşil hat üzerinden kişi ve malların hareketlerini düzenlemektedir. KTC’den Rum kesimine mal satabilmek için bu tüzük uyarınca refakat belgesi alınması gerekmektedir. Bu belge temel olarak ürünün KTC de üretildiğini veya son haline getirdiğini ispat etmektedir. Uygulamada ise tarım ürünleri başta olmak üzere bazı ürün gruplarında KTC’nin dezavantajına olan bazı durumlar oluşmaktadır. Tarım ürünlerinde akredite laboratuvarların ilgili tarım ürününü üretim noktası ve üretim metodolojisi bazında sertifikalandırması gerekmektedir ancak akredite laboratuvar eksikliğinden dolayı tarım ürünü ihracatı hem Rum kesimine hem Rusya gibi ülkelere yapılamamakta veya çok sınırlı yapılabilmektedir. Doğru sanayi, tarım ve ticaret politikaları devreye alınabildiği takdirde, yeşil hat tüzüğü, KTC ekonomisinin gelişmesi için önemli bir fırsattır. Yeşil Hat Tüzüğü’nün KTC ekonomisini geliştireceği şekilde ilgili laboratuvar ve süreç iyileştirmelerinin ivedilikle kurulması gerekmektedir.

FİNANS

KTC’nin finans konularında İngiltere ile yakın çalışması faydalı olacaktır. İngiltere’nin derin finansal piyasalarından adaya önemli miktarda fon ve mevduat çekebilmeliyiz.

Britanya’nın kendi vergi sistemi içerisinde olan ama aynı zamanda “offshore” olarak geçen ve vergi imtiyazları sağlayan bazı adaları mevcut. Global ticarette bu adalardaki şirketler ve hesaplar önemli olabiliyor. KTC’nin bu offshore bankacılık sisteminden pay alabiliyor olmasını sağlamalıyız.

KTC finans kurumlarında, dövize nispeten yüksek faiz vererek, vergi imtiyazları sağlayarak, Rum kesiminden ve Avrupa’dan mevduat toplayabilmek, hem KTC ekonomisi için hem TC deki bazı proje finansmanları konusunda faydalı olabilir.

KTC’nin kendi sermaye piyasalarını ve hisse senetleri borsasını kurmasını desteklemek gerekli. Türkiye’de yapılması biraz riskli olan yüksek kaldıraçlı işlemler, foreks işlemleri, kripto para piyasaları gibi konuların KTC’de regülasyon altında çalıştırılması anlamlı olabilir. Bu tür piyasalar ile hem Rum tarafından hem AB’den ucuz maliyetli fon toplamak ve yüksek komisyon gelirleri elde etmek mümkün olabilir.

Hong Kong eski bir İngiliz kolonisi ve finans merkezi. Hem İngiltere kontrolündeyken hem daha sonrasında Hong Kong, Çin anakarasına global sermayenin aktarılması ve Çin’in üretim devriminin yapılabilmesinde önemli rol oynadı. Tayvan’da benzer bir rolü oynadı. Global sermaye neden Hong Kong ve Tayvan üzerinden Çin’e gitmeyi tercih etti ve direk Çin’e yatırımı ( kısmen) tercih etmedi? Muhtemelen hukuk sistemi ve regülasyonlar dolayısı ile. KTC üzerinden benzer politikalar ile Türkiye’ye global sermayenin kalıcı üretim yatırımları için gelmesi kolaylaştırılabilir. KTC deki hukuk sisteminin İngiliz sistemi ile daha uyumlu olması, bu açıdan kolaylaştırıcı bir etki olabilir.

Velhasıl, KTC’nin yurtdışından yapılacak para transferlerine karşı cezalandırıcı değil davet edici ve ödüllendirici bir bürokrasi anlayışına geçmesi gerekir. Vergi cenneti ada devletlerinden KTC’ye yapılacak para transferleri teşvik edilmelidir.

MARKA

Kıbrıs markaları denince akla ne geliyor? Hellim geliyor, portakal geliyor..

Peki mesela Kıbrıs Yoğurdu denince akla bir şey geliyor mu?

Veya Kıbrıs böreği?

Kıbrıs Şarabi? Birası? Muzu?

Velhasıl pek bir şey akla gelmiyor…

Bir şeylerin akla geleceği şekilde Kıbrıs tescilli ( veya KTC tescilli) ürünler yaratmak ve bunları pazarlayabilmek gerekli. Kıbrıs küçük bir ada devleti olduğu için iklim kuşağı az çok tüm adada aynı olsa gerek.. Bu durumda adada üretilen gıda ürünlerinin standardizasyonunu sağlamak mümkün olabilmeli.

Misal şu ürün gruplar üzerinden marka çalışması yapılabilir:

Zeytinyağı, narenciye türleri, keçiboynuzu, muz, şarap başta olmak üzere diğer alkollü ürün grupları.

Narenciye markası olarak “Forbidden Fruit” güzel bir ihracat marka olabilir. Haksız ambargolara, marka ile gönderme yapmış oluruz.

Alkol konusunda Türkiye’ye büyük ihracat potansiyeli mevcut. İngiltere ile yakın işbirliğinden dolayı Kıbrıs’ta kaliteli viski ve cin üretilebilmesini beklemeliyiz. Şarap zaten mevsim şartları gereği kaliteli şekilde üretilebiliyor olmalı. İngiltere’de alkollü içkilerin üretimi konusunda çok sayıda yerel ve küçük aile işletmeleri mevcut. Türkiye’de bu durum regülasyonlardan dolayı mümkün olamıyor ama KTC’de bu iş başarılabilir.

Markalaşma konusunda KTC’nin önündeki diğer bir fırsat ise belirli global zincirlerin KTC pazarına girememiş olmasıdır. Mesela dünyanın en büyük hamburger zincirleri KTC de yok.. veya kolanın dev markalarının üretim ve şişelemesi yok. Bu durum KTC ye bu alanda marka çıkartma fırsatı sunuyor.. KTC’de yaygınlaşacak ve belirli bir ölçeğe global rekabet olmadan gelebilecek bir hamburger zinciri pekala devamında Türkiye’de büyüyebilir. Aynı şekilde pekala Türkiye’nin pancar üretimini kullanarak pancar şekeri ile üretilecek KTC merkezli bir kola markası, başta Türkiye olmak üzere güçlü bir yaygınlaşma potansiyeline sahip olabilecektir. Global markalar ülkede Pazar hakim olduktan sonra yeni marka çıkartmak pek mümkün olamıyor fakat KTC şartlarında bu mümkün.

KTC’yi Pazarlamak

Bir diğer konu KTC’nin bir bütün olarak pazarlanabilmesi. Bunun için şunlar yapılabilir.

1) KTC 4-6 sene içinde tamamen elektrikli araçlara geçeceğini açıklayabilir. KTC’nin marka değerini yükseltir. Avrupa’da bu işi yapan ilk ülkeler arasına girer ve muhtemelen Güney kesimini bu alanda geçer.( Binek araçlar ve sıfır araçlar için geçerli. Elbette mevcut araçların kullanımı ve ikinci el satışları devam etmeli).

2) Gıda üretiminde tamamen organik üretime kademeli olarak 3 sene içinde geçeceğini açıklayabilir. Bu da KTC de üretilen tüm ürünler için yüksek bir marka algısı yaratılmasında etkili olur ve turizmi güçlendirir. Turistler bilecekler ki tatil seçimlerini KTC den yana yaptıklarında hem elektrikli araç kullanacaklar ve çevre etkileri azalacak hem organik beslenecekler. Çağımızın trendlerine uygun bir model. Özellikle küçük çocuklu ailelere bu teklifler cazip gelecektir.

3) KTC, bisiklet kültürü konusunda en üst lige çıkma hedefini açıklayabilir. Buna uygun bisiklet yolları, turları vs. yapılabilir. Adanın kuzeydeki sıradağlar hariç KTC coğrafyası hayli düz ve bisiklete uygun görünüyor. Bu politika üstteki diğer politikalar ile uygun olur.

4) Minorka, Mikanos, Mayorka gibi genç (ve zengin) turistlerin çokça tercih ettiği eğlence adalarının bir alternatifi olarak KTC’de bir bölge kurulabilir. Gençlerin tatil anlayışına uygun olacak şekilde, ahlak zabıtasının daha az gezdiği özel bir tatil köşesi KTC ‘ye gerekli turistik ivmeyi sağlayabilir. Bu bölgenin pazarlanmasında belki KTC yerine seçilen belde isminin kullanılması daha uygun olacaktır.

5) Yaşlı bakımı konusu, gelişmiş ülkelerde hızla yasalanan nüfus ve artan yaşam beklentisi ile hem bir tehdit hem bir fırsat. Yaşlı bakımı ürün ve servislerinin global Pazar büyüklüğü 850 milyar USD civarında. Batı ülkelerinde yaşlı bakımı konusunda hem kamu servisleri mevcut hem özel girişimler mevcut. Kaçınılmaz olarak yaşlı bakımı pazarı işgücünün pahalı olduğu ülkelerden, işgücünün ucuz olduğu, iklimin güzel olduğu ülkelere doğru kayacak. Ülkelerin içinde de bu trendi görmekteyiz. Popüler yazlık tatil destinasyonları aynı zamanda yaşlı bakımı servislerinin yoğunlaştığı şehirler oluyor. ABD’de Florida eyaletinin bu konuda liderliğini görüyoruz. Fransa’da Akdeniz sahil şeridinin popülerliğini görüyoruz. Yaşlılar için özel siteler, özel tasarımlı sosyal konutlar yapılıyor, topluluklar kuruluyor, kasabalar kuruluyor. KTC’nin bu alanda marka olması ve Avrupa çapında liderliğe oynaması için gerekli şartlar mevcut. Yaşlılık hekimliği (Geriatri) konusuna da özel önem verilmelidir.

Bu yukarıdaki konseptler misal Türkiye gibi 86 milyonluk büyük bir ülkede uygulaması hayli zor konular ancak KTC’de pekala uygulanabilir.

KTC’nin turistik potansiyelini Avrupa’daki tur şirketlerine pazarlatırken hangi slogan kullanılabilir? “Forbidden Paradise” sanki uygun. Hem Adadaki hâksiz izolasyon, hem adanın cennet güzelliği vurgulanıyor.

ELEKTRİK ALTYAPISI VE GÜNSEL

KTC’de “Günsel” isimli bir yerli elektrikli araç projesi var. Büyük oranda Çin den ithal edilecek komponentler ile yerli bir tasarım, yerli marka ve yerli montaj hedefleniyor. Küçük segmentte bir araç. Bu proje her açıdan desteklemeye uygun bir proje. Öncelikle zaten KTC’nin zengin bir işadamı bu alanda elini taşın altına koymuş durumda. Türkiye’deki TOGG projesi ile de az çok tamamlayıcı proje niteliğinde. TOGG segmenti SUV, Günsel ise A-B segmenti araç. Günsel projesinin başarılı olması için gerekli destek verilmeli. Projeyi çok ortaklı bir konsorsiyuma çevirmek daha sürdürülebilir, düşük riskli ve kapsayıcı bir model olabilir.

KTC de bunca elektrikli araç projesi olur ise yeni elektrik santrallerine ihtiyaç olacaktır. Adada hali hazırda elektrik enerjisi üretimi büyük ölçüde fuel-oil kullanan santrallerde yapılmaktadır ve birim maliyet açısından ideal bir yapı değildir. KTC ve Türkiye arası 80 km civarıdır ve denizaltı enerji kablosu yapılmasına çok uygundur. Dünyada bu tür kabloların çok daha uzunları mevcuttur ve anakaralar ile adalar arasında bu kablolar neredeyse standart kullanım halindedir. Bu denizaltı enerji kablosu yatırımı yapılmalıdır. Hem KTC’ye enerji nakledilmesi, hem de enterkonnekte sistem ile pik dönemlerdeki enerji talebinin yönetilmesi ve iki yönlü transferi için gereklidir.

Güneş panelleri konusu KTC için bir diğer fırsat alanıdır. Benim yaşadığım ve güneş paneli yatırımına çok da uygun olmayan güney İngiltere’de dahi çatılarda güneş paneli uygulaması yaygınlaşmaktadır. Hatta geçen ay komşum çatısına taktırdı. Bu iş İngiltere’de dahi ekonomik olabiliyorsa KTC’de çok daha verimli olsa gerektir. Komponentler ithal dahi olsa, KTC’nin güneş panellerinin, dağıtım ve çevrim sistemlerinin mühendisliğine hakim olması ve bu konuda Türkiye’ye teknoloji ve sistem ihraç eder hale getirilmesi makul bir strateji olabilir.

KTC’nin güneş paneli yatırımları konusunda gecikmesinin önemli bir sebebi adadaki alçak gerilim elektrik altyapısının güneş paneli sistemlerine uygun olmayışıdır. Bu konuda Aselsan görevlendirilmiştir ve elektrik altyapısını geliştirecek ve kontrol sistemlerini kuracak bazı çözümleri mevcuttur ancak konu bütçe aktarımı sorunlarından ötürü yavaş ilerlemektedir, bu çalışmalar hızlandırılmalıdır. Aselsan’ın KTC’deki iş portföyüne hızlı tren sistemlerinin elektrifikasyonu, tramvay sistemlerinin elektrifikasyonları, KTC ye çekilen boru hattı ve telekom hatlarının güvenliğini sağlayacak ilave sistemler eklenebilir.

Elektrik fiyatları konusu Kıbrıs Türkünün haklı olarak şikayetçi olduğu bir konudur. Enerjinin arzının artırılması ve fiyatının düşürülmesi ekonomik ve sosyal aktiviteyi artıracaktır.

SU TEDARIĞI

KTC son yıllarda büyük ölçüde kuraklaştı. Yeraltı suları tuzlu su ile doldu ve toprak kalitesi azaldı, yetişen ürünlerin kaliteleri değişti, erozyon arttı. Sulu tarım ülkenin tarım arazilerinin 10% dan azında yapılabiliyor. Su tedariği yıllarca problem oldu. Rum kesimi yaptığı barajlar ile KTC tarafına verilen suyu kısıtladı. Türkiye’den sualtı boru hattı çekildi ve Anamur çayının suyu KTC’ye getirildi. 2015’te hattın açılışı yapıldı. Hat Ocak 2020 de patladı. Bakan Pakdemirli, bir ay içinde hattın devreye alınması talimatını verdiğini TV’den açıkladı. Hattı yapan konsorsiyum ortağı olan firmalardan biri tamir işi ihalesini yarım milyar TL ye aldı ve Ekim 2020’de hat devreye alındı. Mevcut durumda hat KTC’nin tarım alanlarına 10 km kadar yaklaşmıştır ancak tarım alanlarına hattın bağlanması için istimlak dava ve problemlerine takılmıştır.

KTC’nin su tedariği konusunda bundan sonraki politikalar şunlar olabilir:

1) KTC’deki meskenlerin musluklarından içilebilir kalitede su akmasını sağlamak.

2) Denizaltı boru hattının olası patlama ve sabotajlarında KTC’nin barajlarının aylarca idare edebilecek seviyede olmasını sağlamak.

3) Denizaltı boru hattının gelişmiş sistemler ile donatılması, arızaların ve kopmalar olmadan gerekli uyarıların alınması, önleyici bakımların yapılabilmesinin sağlanması ve bakımların yapılması konusunda İSKİ, Botaş veya TPAO benzeri kurumların yetkinliklerinin sağlanması. Her boru patlamasında özel şirketlerden ihale ile hizmet alınması ideal bir çözüm olmayabilir.

4) Boru hattını yapan konsorsiyum belirli bir süre garanti vermedi mi? Neden patlak boruyu yapan konsorsiyum tamir etmedi? Bu projenin sigortası yok mu? “Türkiye Sigorta” için bu tür projeler sektörel uzmanlık gelişimi açısından fırsat olabilir.

5) Borunun yedeklenmesi amacıyla düşük kapasiteli dahi olsa bir su tankeri belki Karpaz tarafındaki bir sulama barajını besleyebilir, böylece binlerce ton suyun pompalanması için gerekli enerjiden tasarruf edilebilir. Ayrıca önümüzdeki yıllarda Doğu Akdeniz bölgesinde farklı ülke ve şehirlerin su tankeri ile su ihtiyacı olacak gibi duruyor.

6) KTC şehirlerinin yağmur sularının kullanımı, tarımsal suyun verimli kullanımı projeleri desteklenmeli ve enerji israfı yaratan gereksiz su pompalanmasının önüne geçilmeli.

7) Sualtı boru hattı çekilirken aynı altyapı üzerine bir elektrik kablosu veya fiber optik kablo çekilmesi anlamlı olabilir miydi? Hala bu fırsat var mıdır?

8) KTC’de sulama hatlarının çekilmesi için istimlak sorununun hızlı ve kesin olarak çözülmesi gerekir. Olası bir çözüm devletin “toprak altının sahibi” olduğu yönünde bir kanunun geçirilmesi olabilir ve toprak altından su boru hatlarının geçirilmesinin yolu açılabilir.

SANAYİ

KTC bir ağır sanayi ülkesi olamaz, olmaya çalışmamalıdır. Her şeyden önce doğal kaynaklar yetersiz. KTC için Tayvan, Hong Kong ve Singapur gibi kalkınma modelleri daha doğru olabilir. Birinci sınıf eğitim sistemi, inovasyona, bilgi ekonomisine dayalı bir bilgi toplumu oluşturmak temel hedef olmalıdır. Ancak bugünkü durumdan o duruma bir anda sıçramak mümkün değil, en azından KTC ölçeğinde kurulması gereken, temel miktarda istihdam sağlayan ve ekonomiyi çevirebilecek bir hafif sanayi altyapısı gerekli. Temel seviyede tekstil, kimya sanayi, demir çelik haddeleme, otomotiv montaj akla ilk gelen geleneksel sanayi dalları.

Neler olabilir? Temel kimyasalların üretilebileceği bir tesis kurulabilir.. Dekoratif boya üretimi yapar, havuz kimyasalı üretimi yapar, temizlik kimyasalları üretimi yapar vs.. Yani nispeten kazana koy karıştır, ısıt, damıt mantığı ile üretilebilen ve hem KTC’nin ihtiyacını karşılayabilecek hem ihraç edilebilecek bir tesis. Türk ortak olarak akla bu işlerde Hektaş geliyor.

Demir Çelik konusunda aynı şekilde bir yüksek fırın temelli dev sanayi yatırımları anlamsız olur. Ancak temel çelik ürünlerini işleyen bir tesis gereklidir. Türkiye’den ortak İsdemir olabilir.

Gemi ve Yat sanayisi konusunda iddialı hedefler konabilir. Bahçe mobilyaları konusunda iddialı ve ihracata yönelik bir marka yaratılabilir.

Hellim peyniri üretimi, süt sanayisini gerektirir. Bu da başta küçükbaş hayvancılığı gerektirir. Bu duruma kaliteli bir yün işleme markası oluşturulması beklenmelidir. Bu alanda akla İskoçların ünlü el dokuması yünlü ürünleri ve markaları geliyor. KTC’nin bu seviyede kaliteli yün dokuma markası üretmesi beklenmelidir.

KTC deki yiyecek ve içecek ürünlerinin pazarlanmasını kolaylaştıracak modern gıda ambalaj sanayisi ( teneke, cam, plastik) hedeflenen atılım için kritik önemde olabilir.

Balıkçılık alanında Türkiye’de özellikle Ton balığı konusunda markalaşmış firmalar mevcut. KTC’de bu firmaların yerli ortakları ile orkinos, karides, yosunculuk konusunda faaliyet göstermesi mümkün olabilir. Yemeklik amaçlı Uzakdoğu mutfağında birçok çeşit yosun üretilmektedir ve Kıbrıs yosun üretimi konusunda şanslı deniz şartlarına sahiptir. Yosun üretiminin kozmetik alanında da ticari uygulamaları mevcuttur.

İlaç ve tıp aletleri sektörü KTC’nin stratejik olarak hedefleyebileceği bir alandır. Bu sektör iyi yetişmiş personel ister, fazla doğal kaynak ihtiyacı yoktur. Bu alanda dünyada yüz milyarlarca dolarlık fonlar vardır ve birçok ülkede yüzbinlerce yüksek maaş seviyeli istihdam yaratırlar. KTC’nin iyi bir ortağı olacağını umduğumuz İngiltere için de zaten ilaç ve tıp aletleri sektörü stratejik öncelikli alandır ve bu alan önceliklendirilirse KTC ve İngiltere arasında ilave işbirliği alanları oluşacaktır.

Kıbrıs adası tarihi bir bakır üretim merkezidir. Bakır fiyatları dünyada son dönemlerde önemli artış gösterdi. 1974 teki barış harekatına kadar Lefke bölgesinde bakır ve kükürt madenciliği Amerikan CMC firması tarafından yapıldı. Barış harekatı sonrası CMC firması arkasında dev atık yığınları ve çevre felaketi bırakarak ülkeyi terk etti.

Bu madenlerin tekrardan, yeni ve çevreci yöntemler ile devreye alınması mümkün müdür? Önceki maden üretimi atık sahalarındaki atık madenlerin temizlenmesi ve atıklardaki değerli metallerin geri kazanılması mümkün müdür? CMC’nin devamı olan kişi ve kurumlara, bu temizlik faturasının ödetilmesi mümkün müdür?

İNGİLİZ ÜSLERİ

Adadaki İngiliz üsleri İngiltere hakimiyetine Türkiye’ninde taraf olduğu anlaşma ile bırakılmıştır. Türk-Rum tarafı görüşmelerinde İngiltere anlaşmayı kolaylaştırmak adına bir miktar toprak verebileceğini beyan etmiştir. İngiltere’den bu üsleri kapatmasını istemek hem mevcut konjonktürde gerçekçi olmayacaktır hem iyi giden ilişkilerimizi zorlayacak ve İngiltere’yi Rum kesimine doğru itecektir.

Öncelikli politikamız İngiltere ile işbirliğini artırmak, İngiltere’yi ABD’nin Ortadoğu’daki hatalı politikalarında maşa olmaktan uzak tutmak ve KTC’nin tam bağımsızlığı konusunda desteğini almak olmalıdır.

Bu üsler ile ilgili olabilecek en iyi senaryo ne olabilir? İngiltere bir gün çıkar derki: “Ben adanın güneyindeki toprağımı da doğusundaki topraklarımı da KTC’ye devrediyorum”. KTC’de güneydeki toprakları Rumlar ile pazarlık konusu yapar, KTC’nin sınırlarının düzeltilmesinde veya meşruiyetinin güçlendirilmesinde kullanarak Rum kesimine devredebilir. Bu noktaya gelmemize daha zaman var ama Türkiye ve İngiltere arasında birçok değerli işbirliği fırsatı olduğu için bu senaryoyu bir kenarda tutmakta fayda var.

Kıbrıs’taki İngiliz üslerin Avrupa Birliği ve İngiltere arasında problem olma ihtimalide yakından takip edilmesi gereken bir konudur.

Doğudaki İngiliz bölgesinin turistik değeri yüksektir. Bu konuda İngiltere ile yapılacak bir anlaşma ile ilgili sahillerin KTC turizmine açılması sağlanabilir.

TELEKOM

KTC’nin hedeflediği bilgi toplumuna dönüşmesi ve yüksek eğitim sektörlerini desteklemesi için birinci sınıf internet altyapısına ihtiyacı var ve bunun için fiber altyapının yaygınlaştırılması gerekli.

12 Temmuz 2018 de Lefkoşe de Türk Telekom CEO su ve KTC bakanı anlaşma imzaladılar. Buna göre 3 yıl içinde KTC’de internet kapasitesi 75 Gbit’den 160 Gbit’e, son kullanıcı hızları da 5Mb/s den 30 Mb/s ye çıkacak idi. Bugün itibariyle internet altyapısı son derece yetersiz seviyededir ve yapılmakta olan yatırımların hızlandırılması gerekmektedir.

5G konusuna gelirsek yapılacak olay basit. Çinliler gelecek, KTC’de 5G vericilerini kuracak ve başta büyük şehirler olmak üzere devreye alınacak. Lefkoşe’deki Rumlarda belki roaming kapsamında 5G konforuna KTC üzerinden kavuşabilirler. Kırsal kesimde 5G’nin acelesi yok, Aselsan’ın geliştirdiği bir önceki nesil vericiler kurulabilir. Elbette bu kadar altyapı harcamasının verimli olması için KTC de ilgili içerik sunucuların da bulunmasının sağlanması gerekir.

GAZ

KTC’de doğalgaz tesisatı bulunmuyor. Yazın serinleme amaçlı klima sistemleri kullanılıyor. Kışın ise ödün sobaları, mazotlu sistemler ve tüpgaz sistemleri revaçta. Doğalgazın Türkiye’den getirilmesi ve KTC’ye ilgili dağıtım yatırımlarının yapılması konusu gecikmiş bir konudur ve hızla bu konuda terminleri belirli bir programın açıklanmasında fayda vardır.

KTC’ye gaz getirilmesinin bir diğer faydası elektrik sistemini yedekleme amaçlıdır. İleride TR’ den gelen elektrik hattı devre dışı kalır ise doğalgazdan elektrik üretilerek adanın elektrik güvenliği sağlanabilir. Ayrıca yapılacak boru hattı ileride çift yönlü olarak ada çevresindeki gaz kaynakların Türkiye’ye aktarımını sağlayabilir.

MOTİVASYON

Günün sonunda tüm bu işlerin olacağına veya olmayacağına karar verecek olan ve olacaksa da yapacak olan Kıbrıs Türküdür. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarındaki kalkınma motivasyonunu, marşları, şarkıları, azmi, Türk Devrimi coşkusunu hatırlayalım…

Zamanın ruhu farklı. KTC’de durum farklı. KTC bir yana bakıyor, Rum kesiminden ve AB den uzatılan tatlı bir havuç… Akdeniz’in öte tarafına bakıyor.. Bir Anavatan ama içeride ve dışarıda problemleri var... Kendi sorunlarını çözmüşte sıra KTC ye mi gelmiş? Diğer taraftan bir vicdan muhasebesi durumu var elbette… Çocukların geleceği endişesi var..

Kıbrıs Türkünün moralini yükseltecek, birlik beraberliği güçlendirecek, kalkınma azmini ateşleyecek bir şeylere ihtiyaç var.. Tüm bu kalkınma hamlesinin psikolojik mücadele tarafı hafife alınmamalı.

DİĞER

1-- Başta İngiltere olmak üzere Kıbrıs Türkünün yurtdışında örgütlenmesi ve etkinlikler düzenlemesi teşvik edilmeli. Belirli günlerde Londra’da KTC bayrakları ile yürüyüşler organize edilebilir.

2—Türkiye ve KTC kurumlarının işbirlikleri birkaç üst seviye siyasi kurum ile sınırlı kalmamalı ve alt seviyelere inmeli.

3- KTC sağlık turizmi konusunu stratejik bir sektör olarak belirleyebilir. Türkiye’deki yetişmiş, kaliteli sağlık personeli sayısı bu hedefe ulaşmayı kolaylaştıracaktır. Ayrıca Rum kesimine tedavi amaçlı geçişlerin bu politika ile azaltılması ve belki de tersine döndürülmesi mümkün olabilir. Örneğin Tayland ekonomisi sadece cinsiyet değişimi ameliyatları kaynaklı yılda 2 milyon ziyaretçi ağırlamakta ve 4 milyar USD gelir üretmektedir. KTC’nin bu ve benzeri tıbbi tedavi alanlarında global merkez olması pekala mümkün. Tüp bebek konusunda da benzer fırsatlar olabilir.

https://www.bloomberg.com/news/features/2015-10-26/how-thailand-became-a-global-gender-change-destination

4- Bisiklet kültürü Türkiye’nin dağlık yapısı ve kalabalık büyükşehir yapısı sebebiyle yavaş gelişmekte. KTC’de bu eksiğimizi kapatma şansımız olabilir. İlkokul öğrencilerine ücretsiz bisiklet temin etmek bu hedef için makul bir politika olabilir.

5- Türkiye’den gelecek turistlerin ters trafik dolayısı ile adayı kiralık araçlar ile özgürce gezmeleri sorunlu oluyor. Otonom sürüş sistemlerinin KTC de öncelikli olarak devreye alınması bu sorunu büyük oranda çözecektir.

6- KTC turizmi Türkiye’den gelen turistler için büyük oranda tatil sitesinde zaman geçirmek şeklinde olmaktadır. Turistin adada gezmesini sağlayacak tur paketleri ve alternatif turistik aktivitelerin devreye alınması faydalı olabilir. Karavan turizmi, Bisiklet ile ada turları, trekking turları, hafta sonu çadır konaklamalı ve yürüyüşlü turlar, dalış turları, atv turları, gençlik kampları, balon turları, amatör yelkencilik kampları, kongre turizmi, spor kulübü kampları, kurumsal takım oluşturma kamplari vs. etkinlikler faydalı olabilir.

7- KTC’nin doğal güzelliklerinin sergileneceği, Türk yapımı ve yabancı yapımı filmlerin KTC film stüdyolarında çekilmesinin desteklenmesi faydalı olacaktır. Lord of the Rings, Game of Thrones gibi yapıtların Yeni Zelanda ve İrlanda’nın tanıtımına ve turizmine ne ölçüde katkı yaptıklarını hatırlamak gerekli.

8- Coronavirüs sonrası dönemde hem Türkiye’de hem dünya da ev-ofis uygulamaları artacak. Bu durum kaçınılmaz olarak tatil mekanları ve yazlık ev bölgelerinden çalışma talebini artıracak. Bu trend KTC’nin işine yarayacaktır. Başta Türkiye ve İngiltere olmak üzere binlerce profesyonelin KTC’ye geçici olarak taşınması ve işlerini KTC den yürütmeleri mümkün olacaktır. KTC’nin bu yeni çalışma modeline uygun uzun dönemli konaklama seçeneklerini hazırlaması ve pazarlaması faydalı olabilir.

9- KTC’deki tarım kooperatiflerinin Türkiye’dekiler ile ürün pazarlaması konusunda işbirliği yapması faydalı olacaktır. Misal Lefkoşe’deki hellim satan kooperatif dükkanı pekâlâ Gemlik zeytini, Ezine peyniri, Ordu fındığı, Rize çayı satabilir. Aynı şekilde Türkiye’deki kooperatif dükkânlarında hellim başta, KTC kooperatif ürünlerini satılabilir.

10- Doğu Akdeniz’den Türkiye’ye yönelen askeri tehditler KTC’yi Türkiye savunması için önemli hale getirmektedir. Elbette Türkiye’nin güvenliğinin ve Doğu Akdeniz’deki çıkarlarının savunulması için KTC deki gerekli askeri tesislerin kurulması gerekir.

11- Doğu Akdeniz’deki bazı liman şehirleri ile KTC arasında düzenli helikopter servisi çalıştırılması düşünülebilir. TSK bünyesindeki CH-47 helikopterleri de bu amaçla belirli dönemlerde devreye alınabilir.

12- Türkiye İHA’lar konusunda hayli mesafe kaydetti. Akıncı tipi çift motorlu İHA’lar 1400 kg yük taşıyabiliyor ve tamamen otonom şekilde gündüz gece inip kalkabiliyor. Bu İHA’ların sivil versiyonlarının yakın gelecekte KTC ve Türkiye’nin birçok noktası arasında kritik ekipman ve ticari mal taşımasında kullanılacağını öngörebiliriz. Bayraktar firmasının sivil ve ticari hava taşımacılığı faaliyetleri için KTC’de bir şirket kurması anlamlı olabilir.

13- KTC’yi hiçbir ülkenin tanımıyor olması, birçok teknolojik gelişmenin önünde engel olan patent yasaları ve fikri mülkiyet hakları konusunda KTC’ye bir rekabet avantajı sağlayabilir. Mesela Türkiye’de askeri ve sivil bazı teknolojilerin geliştirilmesi, taraf olunan bu tür anlaşmalardan dolayı pahalı, sınırlı veya imkansız olabiliyor. Bu tür durumlarda KTC de kurulacak ar-ge merkezleri veya şirket şubeleri üzerinden gerekli geliştirmeler yapılabilir. Batı ülkelerinin buna itirazının olacağını sanmam zira bir taraftan KTC’nin “varlık hakkı”nı yok sayıp, diğer taraftan “sen benim fikri mülkiyet hakkımı ihlal ediyorsun” demek biraz komik kaçacaktır. Fikri mülkiyet konusunda hassas olan ülkelerin KTC’yi tanımaları ile bu küçük sorun çözülebilir. Fikri mülkiyet hakları konusunun bir politik araç olarak kullanıldığı ilk örnek KTC olmayacaktır.

14- Mimari konularda KTC’nin Türkiye’nin yaptığı hataları yapmamasını ve planlı, kaliteli şehirler, yaşam alanları tasarlamasını dileyelim.

15- Deniz Harp Okulu öğrencilerimizin eğitimlerinin bir bölümünü KTC’de tamamlaması değerlendirilebilir.

16- KTC’deki üniversitelerin, akademik camianın, KTC’nin kalkınmasında daha aktif rol alması sağlanmalı.

17- KTC’nin üst seviyede sporcu yetiştirmesine öncelik verilmeli ve olimpiyat madalyası hedeflenmeli.

18- KTC’ye yurtdışından küçük, bireysel yatırımların gelmesinin önü açılabilir mi? Örneğin ben, İngiltere’de yaşayan bir Türk vatandaşı olarak Güzelyurt’ta 3-5 adet portakal ağacımın olmasını, bakım masraflarını karşılamayı ve mevsiminde, İstanbul’daki eşe dosta portakalları gönderebilmek isterim. Bu tür servisler sunulabilirse KTC’ye ülke dışından düzenli döviz akışı sağlanabilir. Bu servisin benzerlerini İtalya ve Yunanistan “adopt an olive tree” programı ile sunuyor. Türkiye ve KTC’de de sunulması faydalı olacaktır. İnternet üzerinden kredi kartı ile ödemeli olarak bu tür servisler sunulabilir olmalı. Bu tür programların arkasında KTC hükümetinin denetimi, garantisi veya sertifikasyonu olur ise güven sorunu da aşılmış olacaktır.

19- KTC, Startup kültürünün gelişmesi için uygun bir potansiyel taşıyor. Başarılı üniversiteler mevcut, İngilizce okur-yazarlığı yüksek seviyede, İngiltere ile yoğun sosyal ilişkiler mevcut, yurtdışında okuyan önemli miktarda üniversite öğrencisi mevcut. Bu potansiyeli kullanabilmek için kuluçka merkezleri ve VC fonlarının KTC’ye akışının önü açılmalı.

20-Türkiye’nin KTC’ye yaptığı ödemeler KTC bütçesine aktarılmakta ve popülist uygulamalar gereğince maaş ödemesine ve daha çok memur istihdamına gitmektedir ve KTC’ye yatırım yapacak para kalmamaktadır. Avrupa Birliği ise KTC’ye aktardığı fonları proje bazlı, kendi işine gelecek şekilde aktarmaktadır. Türkiye’nin mevcut transferlerinin bir kısmını ve ileride yapılacak ilave fon transferlerinin tamamını KTC bütçesi yerine belirli sanayi ve ticaret projelerine aktarması daha verimli olabilecektir. Ayrıca KTC’deki asgari ücret seviyesi ile Türkiye’deki ücretler arasındaki büyük fark, KTC’nin üretim ekonomisine geçmesini zorlaştırmaktadır. Bu konuda akıllı politikalar gerekmektedir. Belki zorunlu bazı tasarruf veya yatırım fonları ile sabit ücretlilerin yeni yatırımların finansmanına katılması ve biraz şişirilmiş memur kadrolarının daha üretken görevlere kaydırılması bu konuda faydalı olabilir.

21-Market alışverişlerimi büyük oranda civardaki Lidl, Sainsbury ve Waitrose marketlerinden yapmaktayım. Hellim peyniri bu marketlerin sürekli olarak raflarında olan peynir çeşididir. “Greek Halloumi” olarak sigara paketi büyüklüğünde, baskılı, vakumlu naylon ambalajda satılmaktadır. Standart hellim dışında, kırmızı biberli ve yeşillikli ( galiba maydanoz) cinslerini de raflarda ara sıra görmekteyim. Yunanlılar Akdeniz mutfağı ürünlerini Avrupa’da başarı ile pazarlıyorlar ve bir çok üründe çeşitli inovasyonlar yapıyorlar. KTC’nin de hellim başta olmak üzere diğer ürünlerde benzer inovasyonları pazara sürmesi faydalı olacaktır.

22- Yoğun yaz dönemlerinde Ercan Havalimanı’nın kapasitesi yetersiz kalabilmektedir. Kapasite genişletme çalışmaları devam etmektedir ancak kargo tarafında ayrı bir havalimanının devreye alınması konusunun değerlendirilmesi faydalı olabilir.

23- Denizcilik kültürünün, KTC kültürüne daha hızlı ve daha derin işlemesi için gerekli politikaları devreye almalıyız. Daha çok deniz ürünü tüketmek, yetiştirmek, amatör yelkencilik, yüzmenin ilkokul seviyesinde 100% öğretilmesi gibi işleri KTC kültürüne sokabilirsek uzun vadede bu politikaların ekonomik faydalarını görebiliriz.

KTC neden Türkiye’nin yıllarca gerisinde kaldı? KTC’de yaygın olan bir görüşe göre Türkiye, KTC’nin kendine bağımlı olmasını istediği için, KTC’nin gelişmesi için gerekli politikalardan özellikle kaçındı. Bu yaklaşım KTC’yi Türkiye’ye yaklaştırmaz aksine uzaklaştırır. Türkiye ile ilişkileri sabote etmek için ise gayet uygun bir yaklaşım olacaktır. Türkiye menfaatleri için KTC en üst seviyede geliştirilmelidir. Zenginlik, refah, hayat standardı, eğitim, gelişmişlik endeksi bakımlarından Rum kesiminin bir nesil ötesine ulaşmalıdır. Rum kesiminin hafta sonları KTC’de gezmek, tatil yapmak, alışveriş yapmak, tedavi olmak, eğitim almak için sıraya girdiği bir seviyeyi hedeflemeliyiz.

NOT: Makaleyi yayınlamadan Sn. Cihangir Özyer’in değerli katkılarını aldım, kendisine bu vesile ile teşekkür ederim.

Tüm yazılarını göster