Aydınlık gazetesi 26 Ekim 2014 günü bir gazetecilik başarısı gerçekleştirdi. Görevini devreden İzmir’deki NATO Müttefik Kara Kuvvetleri Komutanı Korg. Frederick Ben Hodges ile yaptığı özel mülakatı okuyucuları ile paylaştı. Korg. Hodges, NATO’nun değişen güvenlik ortamına göre kendisini yeniden tanımladığını ve önümüzdeki süreçte Rusya ve IŞİD’in öncelikli tehditler olarak ortaya çıktığını vurguladı.
Aydınlık’ın “PKK konusunda NATO’nun yaklaşımı nedir, bu örgüt NATO için de bir tehdit midir?” şeklindeki sorusuna Korg. Hodges’ın verdiği cevaplar oldukça ilginç ve dikkat çekiciydi: “Tabii bu konu çok karmaşık bir konu. Türkiye bugüne kadar PKK konusunda NATO’dan bir yardım talebinde bulunmadı; bulunursa, bütün NATO üyesi ülkelerle değil, bir ya da iki ülke ile birlikte de PKK’ya karşı mücadele edebilir!”
Korg. Hodges, “Türkiye’nin NATO’ya ve uluslararası koalisyonlara katkısını esirgemediğini, gerek alt yapı gerekse teçhizat ve personel yönünden büyük katkılar sağladığını da” ifade etti. Buna karşılık NATO’nun da Suriye örneğinde olduğu gibi, PATRIOT bataryalarını konuşlandırarak, ihtiyaç durumunda Türkiye’ye yardıma koştuğunu (!) belirtti.
Doğal olarak Korg. Hodges, konuya bir NATO’lu, bir Batı’lı gözüyle yaklaşıyor. Şimdi dilerseniz, konunun diğer muhatabı Türkiye açısından aynı temaları masaya yatıralım.
Brüksel’deki NATO merkezinde her yıl NATO’nun temel istihbarat dokümanını güncellemek için çok sert geçen müzakereler yapılır. Bu kitap, NATO çevrelerince istihbaratın bir nevi İncil’i (Bible of Intelligence) olarak bilinir. SSCB’nin dağılmasından sonra “Terör Örgütleri”, dokümandaki en hassas ve en çok tartışılan bölümdür.
ABD’nin ve Avrupalıların bitmeyen PKK aşkını en iyi bu toplantılarda anlarsınız. Hamas, Hizbullah gibi örgütlerin üstüne giderek, onları azılı bir terör örgütü olarak zapta geçirtmek, PKK’yı yumuşatmak, sevimli göstermek, teröristi gerillaya çevirmek için şeytanın aklına gelmeyecek müzakere taktikleri yürütürler. Türk askeri heyetleri PKK konusunda NATO toplantılarında müzakere yapmaz, adeta boğuşurlar.
PKK’yı bir terör örgütü olarak kabul etmek zorunda kalan NATO, tarihinde ilk kez, Heyet Başkanı olarak katıldığım bir toplantıda, PKK’nın kendisine yönelik olarak da tehdit teşkil ettiğini onaylamak zorunda kalmıştı. Kabul ettirilen metin şu şekildeydi: “PKK is a terrorist organization and a threat to NATO (PKK bir terör örgütüdür ve NATO’ya bir tehdittir.)”
NATO, belge ve kitaplarında ne yazarsa yazsın, PKK’ya karşı hiçbir zaman, küçük de olsa karşı bir eylem içinde bulunmadı. Hatta çok sayıda NATO üyesi Avrupa ülkesi, PKK’nın sınırları içindeki Türkiye karşıtı çeşitli faaliyetlerine göz yumdu. Bu husus defalarca hem de Genelkurmay Başkanı düzeyinde dile getirildi. Korg. Hodges’ın, “Türkiye yardım istemedi!” demeci kuyuya bir taş atmaktan farksızdır. Daha sonra söyledikleri ise NATO’nun ruhuna aykırıdır. Bir NATO ülkesine, sadece bir ya da iki ülke ile yardım yapılabileceği, NATO’nun hangi belgesinde yer almaktadır? Bu ise aslında, “NATO’nun PKK ile bir işi olamaz! demenin, diplomatik yoludur.
Korg. Hodges, açık olarak önümüzdeki dönemde NATO için Rusya ve IŞİD’in tehdit olduğunu söylemektedir. Bu tehdit algılaması çerçevesinde kaynaklar seferber edileceğinden, doğal olarak Türkiye’nin Rusya’ya yönelik askeri, siyasi ve ekonomik baskılara destek vermesi talep edilecektir. Bu kadar sorun varken, Batı’nın çıkarları için Rusya ile cebelleşmek, Türkiye’ye bir fayda sağlar mı? Kaldı ki Rusya’nın da Suriye olmadığı açıktır!
General Hodges’ın IŞİD’in NATO’nun önündeki tehdit olduğunu vurgulaması, dolaylı olarak PKK ve PYD’nin NATO’nun dostu olduğu anlamına gelir! Çünkü PKK/PYD, IŞİD ile savaşmaktadır. Demek ki IŞİD konusunda Türkiye’ye yönelik baskılar artacaktır.
General, “Türkiye’nin NATO’ya büyük katkı yaptığını” söylemektedir ki bu doğrudur. NATO’nun katkı alanı olarak ise ülkemizde konuşlanan PATRIOT bataryalarını örnek göstermektedir. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Sizlere hem de hükümete yakın Vatan gazetesinin verdiği 3 Nisan 2013 tarihli bir haberini hatırlatayım.
Bu haber sızdırılan Wikileaks belgelerine dayandırılıyordu. Habere göre ABD, İncirlik’i korumak maksadıyla 4 yıl önce Türkiye’ye Patriot füzelerini yerleştirme kararı alıyor. Kripto’yu Washington’a gönderen Ankara’daki ABD yetkilileri, merkeze akıl vermeyi de ihmal etmiyorlar: “Türklere, sadece İncirlik korunacak demeyin, Mersin, Ceyhan gibi stratejik bölgelerin de şemsiye içine alınacağını” söyleyin! Yani, açıkça, “Türkler saftır, kolay kandırılır, onları yemleyin!” diyorlar.
Aynı günkü Vatan gazetesinde bir haber daha vardı: Adana’daki Patriotlardan sorumlu Hollandalı Binbaşı Frank Djikmans, “Bizde iki batarya var, sadece Adana’yı (İncirlik olarak anlayabilirsiniz!) koruyabiliriz, Hatay’a füze düşse bir şey yapamayız!” diyordu. Uzatıp da Sarkozy’nin “Biz kediye kedi deriz!” söylemini falan gündeme getirmeye gerek yok; her şey ortada…
NATO, biz farkına varmadan tuğlaları birer birer sırtımıza yüklüyor. Bizi kendi evimizi yaptığımızı sanıyoruz ama gerçekte kendi hapishanemizi inşa ediyoruz! Üstelik değil pencere, nefes alabileceğimiz delikler koymayı bile unutarak!
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr