Fıkra gibi uyarı

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Nasreddin Hoca’nın bildik testi kırılmadan öyküsü vardır ya, bu ülkede nedense hep testi kırıldıktan sonra dizlerimizi dövüyoruz. Zamanında yapılan uyarıları dikkate almamakla kalmayıp, üzerine kötü niyet arayanlar, gerçekler yaklaştıkça aynı şeyleri büyük bir utanmazlık içinde söylemeye başlıyorlar.

Oysa görünen köyün kılavuz istemediği durumları önceden kabullenseler, hem zaiyat azalacak, hem de sıkıntı yaşamadan problemleri bertaraf etmemize olanak tanınacak. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in dünyada daralan ekonomiden ve firmalarımızın borç durumundan söz eden mesajını kast ediyorum.

Şimşek, televizyonlarda, zirvelerde önce her şeyin yolunda olduğunu anlatıyor; sonra kaç kişinin göreceği belli olmayan sosyal medya üzerinden endişelerini dile getiriyor. Son attığı twette aynen şunları söyledi:

“2007 sonrasında küresel borç neredeyse 100 trilyon dolar arttı. Bu artış uzun vadede küresel büyümeyi sınırlayabilir. Şirketlerimiz mümkün olduğu ölçüde borç yerine ortak bulmalı, halka açılmalı, kârını sermayeye ekleyerek büyümeli. Bu alternatifler yoksa borcu lira cinsinden almalı.”

Bu açıklamanın tarihi; 9 Aralık 2017… Oysa aynı Mehmet Şimşek, Orta Vadeli Programı açıklarken dünya ekonomisinin toparlandığını ve büyüme eğilimine girdiğini söylemişti. Tarih: 27 Eylül 2017.

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türk şirketlerinin iddia edildiği gibi borç sorunu olmadığını, hatta son bir yıllık performansa bakıldığında fazla verdiğini söylüyordu. Ne zaman? 22 Kasım 2017 günü Türkiye Ekonomi Zirvesi’nde…

Şimdi de dünya ekonomisinin daralma eğiliminde olduğunu ve borçlara karşı önlem alınması gerektiğini söylüyor. Daha garibi bunların hepsi son 4 ay içinde oluyor. Şimşek, hangisinde doğruyu söylüyor?

Firmalara önerdiği ortaklıklarda sermaye yetersizliği nedeniyle iki üç sene içinde yerli şirketlerin devre dışı kalıp yabancılaşacağını, borsaya açılsa o alanın da ilk 20 hissede döndüğünü ve bunun ilk 10 sırasındakiler 8 tanesinin banka olduğunu bilmiyor mu?

Bankalara yönelse şirketler zaten borçları nedeniyle yeni krediler bulamıyorlar. İhracat yapmaya kalksa, üretim için ara malı ve hammadde için ithalat yapması gerekiyor. Şimşek’in nezdinde ekonomi yönetiminin gerçek görüşü hangisi?

Oysa işin doğrusu Türkiye’nin para akarken bu borçlanmaya önlem alması ve üretimin yapısını dönüştürmesiydi. Ama o zaman da borç döndürülebildiği sürece bunun sorun teşkil etmeyeceğini söylüyorlardı. Her gün duruma göre farklı konuşuyorlar.

Korkarım yakında yıllarca tüketim ekonomisini dayatıp, insanları borçlandırdıktan sonra, ortadaki problemin sorumlusunun vatandaş ve firmalar olduğunu da söyleyeceklerdir. Şimşek şimdi neyin uyarısını yapıyor? Yarın da aynı görüşte olacak mı; bilmiyoruz.

Tek mümkün olan fıkra gibi bu uyarının, ancak bir fıkra ile anlaşılır kılınması:

Doktor hastalarından birini arar ve: - Sana bir kötü bir de çok kötü haberim var. Önce hangisini söylememi istersin; der. - İlk önce kötü haberi söyleyin; deyince, - Tahlilleriniz sonucunda maalesef sadece yirmi dört saat ömrünüz kaldı; der. Hasta şaşırır ve - Bu kötü haberse bundan daha kötü ne olabilir ki; diye sorar: Doktorun yanıtı şu olur: - Dünden beri size ulaşmaya çalışıyorum, telefonunuz kapalıydı.”

Çetin Ünsalan

Tüm yazılarını göster