Referans (Kaynak)

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Dünyada tamamen, Türkiye’de de büyük oranda kredibilitesini yitirmiş, siyasi ömrünü tamamlamak üzere olan, baskı ve medya pompalamasıyla halk nezdinde ilginin diri tutulmaya çalışıldığı bir siyasetçiyi konu etmek ne kadar doğru bilmiyorum.

Ama bugünkü Marmaray’ın açılışında Başbakan Erdoğan’ın konuşmasındaki referans noktası beni bu yazıyı yazmaya itti. Esasen Marmaray çok doğru bir proje. Sadece bilim insanlarının zamanlama nedeniyle bazı konuların gözardı edildiğine dair uyarıları elbette insanı tereddüte düşürüyor.

Japonlar’ın da benzer nedenlerle olduğunu bildiğimiz kaygılarla projeden erken çekildiğini, bu iktidarın aynı yöntemle bir hızlı tren macerası ile can kayıplarının müsebbibi, metrobüs skandalıyla da giden kaynakların ana damarı olduğunu dikkate alırsak insan çok doğal olarak tedirginlik duyuyor.

Umarım korkulan olmaz. Fakat sağlıklı bir açıklamaya, gizli tutulan proje detaylarının açıkça ortaya konulmasına ve bunun tarafsız bilim kurulları tarafından onaylanmasına ihtiyaç var. Fakat biz dönelim tekrar Başbakan’ın referansına…

Cumhuriyet’in 90. Yılındönümü’nde, bir tarafta kutlamalar engellenirken, diğer tarafta ilkesel bazda doğru bulduğum raylı sisteme yönelik bir projede Cumhuriyet’i kuranları es geçip, insanların mutluluğunu kursağında bırakıp, 150 sene öncesine atıfta bulunmak bir zihniyeti de ortaya koyuyor.

Başbakan 2. Abdülhamid üzeriden Osmanlı vurgusu yapmanın peşinde koşuyor. Ne gariptir ki, tarihi eserlerle övünülüyor, ama aynı Başbakan’ın tarihi esere çanak çömlek tanımlamasını kimse hatırlatmıyor.

Başbakan Osmanlı vurgusu yapıyor, ama Takiyüddin’in gök bilimleri rasathanesinin toplarla yerle bir edildiğini, Düyun-u Umumiye’yi, Baltalimanı Anlaşması’nı, demiryolları imtiyazlarını, kapitülasyonları söylemiyor. Osmanlı elbette bizim Atamız… Biz geçmişimizi inkar etmeyiz. Ama her Osmanlı Padişahı da Osman Bey ya da Fatih değil.

Tarihçilerin alanına girip ukalalık yapmak istemem, ama bence Osmanlı’nın yıkılışının gerçek sebebi, şehzadelerin lala eğitiminden uzaklaşmış olmasında gizlidir. Çünkü eğitilmeyen ya da yanlış eğitilen insanlar yönetim becerisi gösteremez. İşte burada da yurtdışı tarafgından dizayn edilen yeni eğitim sistemimizin başımıza ördüğü çorabın da sağlamasını yapabiliriz.

Başbakan 2. Abdülhamid’I referans gösteriyor. Kimine göre başarılı, kimine göre başarısız bir isimdir. Ama tarih 2. Abdülhamid’i şöyle anlatır bizlere:

“Abdülhamid tahta çıktığında Osmanlı İmparatorluğu büyük bir bunalım içindeydi. 1871'de Âli Paşa'nın ölümünden sonra saray ile Bâb-ı Âli arasındaki çekişme alevlenmiş, 1875'te devlet borçlarını ödeyemez hale düşerek Muharrem Kararnamesi ile moratoryum ilan etmiş, Rusya'nın başını çektiği Panslavizm akımının etkisiyle Balkanlar'da ulusal ayaklanmalar baş göstermişti.” (Bakınız 2001 krizi ve iktidar değiminden sonra başlayan terör hareketlerine…)

“Yurt içinde meşrutiyet yanlısı görüşler güçleniyor, hatta padişahlığın tasfiyesiyle cumhuriyet ilânı fikri tartışmaya açılıyordu.” (Bakınız Başkanlık tartışmalarına…)

Abdülhamid, tahta geçmeden Mithat Paşa'ya verdiği taahhüt uyarınca 23 Aralık 1876'da, ilk Osmanlı anayasası olan Kanun-ı Esasî'yi ilan etti. (Bakınız yeni Anayasa ısrarına…)

“Meclis-i Mebusan ve Ayan Meclisi üyelerinden oluşan ilk meclis 19 Mart 1877'de açıldı. Böylece I. Meşrutiyet dönemi başladı. Padişah ile meclisin ülkeyi birlikte yönetmesi ilkesine dayanan anayasayla yargı bağımsızlığı ve temel haklar güvence altına alınmasına rağmen egemenliğin esas kaynağı yine padişahtı.” (Bakınız meclisteki parmakları arkasına alan tek adam iktidarına…)

“Abdülhamid, Kanun-ı Esasî'nin 113. maddesiyle kendisine tanınan ‘idari sürgün yetkisi’ni kullanarak, daha meclis toplanmadan Mithat Paşa'yı sürgüne yolladı.” (Bakınız Türkiye’deki Ergenekon, Balyoz ve benzeri siyasi davalara…)

“II. Abdülhamid Meclis'i kapatarak yönetimi kendi eline aldıktan sonra Osmanlı tarihinde ilk defa geniş kapsamlı bir polis ve istihbarat örgütü kurdu. 1880 yılında Yıldız İstihbarat Teşkilatını kurdu. Çok sayıda hafiyeden oluşan bu örgütün amacı Abdülhamid'in siyasi rakipleri hakkında bilgi toplamak ve Abdülhamid'e karşı hazırlanan darbe veya ayaklanma girişimlerini önlemekti.” (Bakınız; yoruma gerek var mı?)

Buna baskı dönemini, eli kalem tutanların başına gelenleri de ekleyin. Tesadüf bu ya, 31 Mart Ayaklanması da aynı dönemde oluyor. Hani şu meşhur Topçu Kışlası meselesi…

Ama tüm bunları alt alta koyunca Başbakan’ın niye o dönemi referans aldığını anlıyoruz. “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir, benim manevi mirasım akıl ve bilimdir” diyen Atatürk’ü kendisine esas edinmiş insanları referans alacak hali yok ya…

Neyse yine de hayırlı olsun. Umarım hakkını vererek yapmışlar; bilimi aceleye getirmemişler, gerçekten insanı siyasete kurban etmemişlerdir.

Çetin Ünsalan

Tüm yazılarını göster