Genel seçimler sonrasında Türkiye ciddi bir bölünme tehdidi ile karşı kaşıya kalmıştı. TSK tereyağından kıl çeker gibi araya girdi… Masaya yumruğunu vurdu! İçerideki ve dışarıdaki şer cephesini dağıttı. İsterseniz bu durumu sistematik bir analiz ile ortaya koyalım:
Tehdit
Batı Türkiye’deki seçimlere doğrudan müdahale etti. Bölünme anayasasını hayata geçirebilecek bir meclis kurdu. Açılım gönüllüleri olan AKP, CHP ve HDP toplamda 470 milletvekili kazandı. Bu ise anayasa değişikliği için gerekli olan 367 rakamının çok üzerindeydi. PKK’nın siyasi kanadı olan HDP Meclis’e sokuldu.Türkiye’de siyasi belirsizlik sürerken Batı ve İsrail güney sınırımıza bir PYD/PKK devletçiği yapıştırdı.
Emperyalist Pusu
Tam da bu esnada ABD dış politikasını belirleyen CFR’in (Dış İlişkiler Konseyi) yayın organı olan Foreign Affairs dergisi bir makale yayımladı. Emperyalizmin Türkiye konusundaki niyet ve maksadını sergileyen “Kürt Bütünlüğü (The Kurdish Consolidation)” adlı yazıda şu mesajlar veriliyordu:
PKK, Suriye’de askeri zafer, Türkiye’de sandık zaferi kazanmıştır.
Gerçek kazanan PKK’dır! (True winner is Turkey’s outlawed Kurdistan Workers’ Party, PKK)
PKK için gelecek hiç bu kadar umutlu olmamıştır! (PKK’s future has never looked brighter.)
30 milyon Kürdü birleştirme yolunda önemli bir adım atılmıştır.
Kürt kantonları birleşecektir. Batı kararlı, PKK/PYD inançlıdır. Erdoğan bunu durduramaz!
Türkiye’yi Bölme Atağı
Türkiye’yi demokratik yollardan bölecek süreç zaten başlatılmıştı. Batı bu kez kara gücü (PKK/PYD) olarak tanımladığı silahlı güçlerini de harekete geçirdi. Bu girişim en temkinli çevreler tarafından bile Türkiye’yi bölme girişimiolarak algılandı! Uğur Dündar’ın Büyükelçi Şükrü Elekdağ’a yönelttiğisoru oldukça ilginç ve dikkat çekiciydi: “Nasıl oluyor da ABD ‘stratejik ortağım’ dediği Türkiye’nin bölünmesine giden adımlar atıyor?”
Türk Kamuoyu
Türkiye’de kamuoyu bu yaşamsal sorundan çok hükümet kurma çalışmaları ile ilgilendi. Vatan Partisi konuyu Türkiye’nin gündemine soktu. Batı merkezleri ile irtibatlı malum çevreler, halkımızın kafasını karıştırmak için “Savaşa Hayır!” kampanyaları düzenledi. Bu girişimin, “Türkiye bölünsün ama barış olsun!” anlamına geldiğinin farkında bile değillerdi!
Sanata Dönüşen Taktik ve Diplomasi
TSK, iç ve dış sınırlamalara rağmen ya bir yol bulmak ya da bir yol yapmak zorunda olduğunun bilincindeydi! Gelişen durumu mükemmel bir şekilde değerlendirerek tehdidi fırsata dönüştürdü! Siyasi iktidarı ikna etti. Diplomasi ile askeri taktiği
ince bir sanatla buluşturdu. Kanatlarını takarak havalandı…
Independent gazetesinin kıdemli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk’i dinleyelim: “Ve öyle görünüyor ki, PKK masum polisleri ve askerleri öldürerek kendini ayağından vurdu. Ama Türkiye, Kuzey Irak’taki PKK pozisyonlarını bombaladığında ne
yaptığını biliyordu. Türkiye’yle ilgili hatırlanması gereken şey, bağımsız ruha sahip bir devlet olduğu.
Bu tesadüf değil.”
Türk Silahlı Kuvvetleri
TSK aralıksız olarak istihbarat toplama faaliyetlerini sürdürdü.Bir çatışmanın kaçınılmaz olduğunu bildiği için vuracağı hedefleri tüm ayrıntıları ile belirlemişti.
FOX News’a konuşan ABD’li askeri yetkili bakın ne dedi: ”Türk Hava Harekâtını 10 dakika önce öğrenebildik! Uçakların ne rotasını ne irtifasını biliyorduk. Tanıma tanıtma sistemini de kapatmışlardı… Az kalsın Peşmergeyi eğiten Özel Kuvvetlerimiz kim vurduya gidecekti! Bu kadar da olmaz ki!”
Harekât baskın tarzında başlatılınca muazzam bir etki yarattı. PKK darmadağın oldu!Terörist zayiatının yanı sıra komuta kontrol ve lojistik sistemleri felç oldu.
Sonuç
Olağanüstü bir başarı ile icra edilen taktik harekât, stratejik sonuçlar doğurdu. İhanet sürecini bitirdi. Batı'nın sinsi merkezlerinin hazırladığı kirli planları bozdu. Durum üstünlüğünü Türkiye’ye geçirdi. Batı ve ortağı PKK’yı savunma konumuna soktu!
Sürecin kısa özeti şudur: “TSK için küçük, Türkiye için dev bir adım!”
Maalesef Türkiye’de kamuoyu oluşturanlar sadece bakıyor; görmüyor…
Soner Polat
ulusalkanal.com.tr