Düşmanlar kadar şerefli olamamak! Ya da ülkesinin felaketi üzerine gelecek inşa etmek!

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Bu ülkede büyüyen, bu topraklardan beslenen, bu memlekette mevki, makam, para pul, şan, şöhret sahibi olan kişilerin bu milletin değerlerine, bu ülkenin çıkarlarına nasıl ihanet edebilecek bir çizgiye düştükleri, inanın ciddi bir incelemeyi hak ediyor! Diğer taraftan ülkemize karşı düşmanca bir siyaset izleyen bir ülkenin vicdan sahibi özgür yurttaşları, hak ve adaletten, doğruluk ve dürüstlükten, insanlıktan yana tavır alabiliyor.

Sizlere birbirine taban tabana zıt iki örnek vereceğim. Birincisi bizden. Atina Gazisi Ümit Gönüldaş Hanımefendi, Lale Gürman Hanımefendi’nin kaleme aldığı bir yazı göndermiş.

Birlikte göz atalım:

Sabancı Üniversitesi akademisyenlerinden Cemil Koçak'ın beş yıl önce Mustafa Kemal için, "Yarbay Mustafa’nın Çanakkale zaferiyle uzak yakın bir ilişkisi yoktur. Zafer Alman generali Liman von Sanders’e aittir. İstanbul hükümeti ve Alman generali, Yarbay Mustafa’yı 5-10 kişiyi bile yönetmekten aciz bularak gözden uzak kalsın, diye Gelibolu’ya göndermiş. Yarbay Mustafa döneminin en yeteneksiz askeriydi. Tesadüfler ve şansı yaver gitmeseydi, emekli olacak, kahve köşelerinde sürünüp gidecekti." demiş olduğunu Sözcü'deki köşesinde Kemal Baytaş yazınca, bizler Sabancı Üniversitesi Rektörü Nihat Berker'e bu durumu şikâyet etmiştik! Prof. Koçak bizlere yanıtında böyle sözler söylemediğini, Kemal Baytaş'a tekzip yollayacağını bildirmişti. Fakat o tekzip hiç yollanmadı!

Şimdi yine Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Fikret Adanır, Hamburg'daki bir konferansta sözde soykırımı kabul ettirmek için tarihimizi ve arşivlerimizi kirleterek, Türkiye'ye, Osmanlı'ya, Türklere iftira kustu. Konuşmacılar içinde en haksız değerlendirmeleri Sabancı Üniversitesi Öğretim üyesi Fikret Adanır yaptı. Bunlardan ikisini söyleyeyim:

Osmanlı'nın (Türklerin) Ermenilere 1915'de yaptığı tam anlamıyla soykırımdır. Çünkü bunu, o niyetle -kasıtla-yapmışlardır. Bunlar belgelidir!

Türkler soykırım yapmasalardı, ulus olamazlardı!

Bir başka Türk vatandaşı da Adanır'a bu Ermeni tezlerini savunmakla, artık “Nobel” ödülünü bile alabileceğini söyledi. Bu arada iki Türk gencinin, “AİHM Büyük Dairesi'nin alacağı son kararın da bir önceki Mahkeme kararına benzer olması durumunda, ne yapacaklarını sorması üzerine Prof. Adanır, AİHM'ye küfrederek,“ ne b.. yerlerse yesinler” yanıtıyla ne tür ve düzeyde bir akademisyen olduğunu, kendi söylemiyle belirledi!

Yazının sonunda Lale Hanım soruyor: “Bu topraklarda yetişen, bu topraklarda yaşamını devam ettiren, profesör lakaplı kişilerin neden bu topraklarda esen ihanet rüzgârlarına kapıldıklarını ben çözemedim, acaba çözebilen var mı?”

İkincisi dışarıdan. İleti Emekli Koramiral Işık Biren’den geliyor. ABD’de, çoğunluğu tarihçi ve Ortadoğu uzmanı olan 69 bilim insanının 19 Mayıs 1985’te “ABD Temsilciler Meclisi (Kongre) Üyelerinin Dikkatine” başlığı ile sundukları bildiri. Bu bildiriye de göz atalım:

Türk, Osmanlı araştırmaları ve Ortadoğu üzerine uzmanlaşmış, aşağıda imzaları bulunan Amerikalı akademisyenler (69 kişi), ABD Temsilciler Meclisi'nin 192 sayılı kararında kullanılan dilin birçok açıdan yanıltıcı ve/veya yanlış olduğu görüşündedirler.

'İnsanlık dışı Davranışları Anma Milli Günü' kavramına tam olarak destek vermemize karşın, söz konusu metinde dikkat çekilen aşağıdaki kısmı kabul edilemez buluyoruz: “Türkiye'de 1915 ve1923 yılları arasında gerçekleştirilen soykırımın kurbanları olan 1,5 milyon Ermeni kökenli insan..."

Çekincelerimiz 'Türkiye' ve 'soykırım' sözcüklerinin kullanılması konusunda odaklanmakta olup aşağıdaki şekilde özetlenebilir: 14. yüzyıldan 1922'ye kadar, günümüzde Türkiye olarak, daha doğrusu 'Türkiye Cumhuriyeti' olarak adlandırılan alan, çok dinli, çok uluslu bir devlet olan Osmanlı İmparatorluğunun bir parçasıydı. Nasıl Habsburg İmparatorluğunu günümüz Avusturya Cumhuriyeti ile eş saymak yanlışsa, Osmanlı İmparatorluğunu, Türkiye Cumhuriyeti ile bir tutmak da yanlıştır.

Günümüz Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923 yılında kurulmasıyla sonuçlanan Türk Devrimiyle 1922'de tarih sahnesinden silinmiş olan Osmanlı İmparatorluğu, şu anda Güneydoğu Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da bulunan ve sadece bir tanesinin Türkiye Cumhuriyeti olduğu 25'ten fazla devletin topraklarını ve halklarını bünyesinde barındıran bir devletti. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı zamanında gerçekleşen hiçbir olaydan sorumlu tutulamaz. Ancak kararda 'Türkiye' adını kullanarak kararı yazanlar 1915 ve 1923 yılları arasındaki 'soykırım'ın sorumluluğunu Türkiye'ye yüklemek istemişlerdir.

'Soykırım' suçlamasına gelince, bu açıklamayı imzalayanların hiçbiri Ermenilerin çektikleri acıların boyutlarını küçümseme amacını taşımamaktadır. Aynı şekilde söz konusu bölgedeki Müslüman halkın da acılarının farklı şekilde değerlendirilemeyeceği görüşündeyiz. Şu ana kadar ortaya konan kayıtlar, toplumlararası bir iç savasın, (Müslüman ve Hıristiyan gruplar arasındaki) Birinci Dünya Savaşı sırasındaki bulaşıcı hastalıklar, kıtlık, Anadolu ve çevresindeki alanlardaki katliamlar ve acılar ile daha da karmaşık bir hale geldiğine işaret etmektedir.

Gerçekten de söz konusu yıllar boyunca, bölgede, geçen on yılda Lübnan'da yaşanan trajediden çok farklı olmayan bir sürekli savaş durumu yaşanmıştır. Hem Müslüman hem de Hıristiyan nüfus arasındaki kayıplar büyük rakamlardadır. Ancak saldırgan ve masum olanı ayırt edebilmek, çok sayıda Hıristiyan kadar Müslümanın da içinde bulunduğu Doğu Anadolu halkının hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olayların nedenlerini belirleyebilmek için tarihçilerin ulaşmaları gereken daha birçok belge ve bulgu vardır.

Tarihi devlet adamları ve politikacılar yapar, bilim adamları ise yazar. Bu sürecin işlemesi için bilim adamlarına, geçmişteki devlet adamları ve politikacıların yazılı kayıtlarına ulaşabilme şansı verilmelidir Şimdiye kadar, konuyla ilgili olan Sovyetler Birliği, Suriye, Bulgaristan ve Türkiye'nin arşivlerinin büyük kısmı tarihçilere kapalı tutulmuştur. Bu arşivlere ulaşılıncaya kadar Temsilciler Meclisi’nin 192 sayılı kararı kapsamındaki Osmanlı İmparatorluğunun 1915-1923 yılları arasındaki tarihi tam olarak bilinemez.

Biz ABD Kongresi’nin bu ve bununla ilgili konularda tarih arşivlerinin tam olarak açılmasını teşvik etmesi ve tarihsel olaylar hakkında, tam aydınlığa kavuşturulmadan ithamlarda bulunmaması gerektiğine inanıyoruz. Temsilciler Meclisi’nin 192 sayılı kararındaki gibi ithamlar kaçınılmaz olarak Türkiye halkı hakkında adaletsiz yargılara varılmasına ve belki de tarihçilerin bu trajik olayları inceleme çabalarına zarar verecektir.

Yukarıdaki yorumların da gösterdiği gibi, Osmanlı Ermenilerinin tarihi tarihçiler arasında sıkça tartışılan bir konundur ve tarihçilerin birçoğu da 192 sayılı karardaki ifadelere katılmamaktadır. Kongre bu kararı kabul ederse, tarihsel sorunun hangi yanının doğru olduğuna yasa yolu ile karar vermeye çalışmış olacaktır. Tarihsel olarak şüpheli varsayımlara dayalı böylesine bir karar, sadece dürüst tarihsel araştırmaya zarar verir ve Amerikan yasama sürecinin güvenirliliğini sarsar.

19 Mayıs 1985

Prof. Dr. Rıfaat Abou-El-Haj, Tarih, California State Üniversitesi

Doç. Sarah Moment Atis, Türk Dili ve Edebiyatı, Wisconsin Üniversitesi

Doç. Darl Barbır, Tarih, Siena Yüksekokulu (New York)

İlhan BAŞGÖZ, Ural-Altay Çalışmaları Bölümü Türk Araştırmaları Programı Direktörü, İndiana Üniversitesi

Prof. Daniel G. Hates, Antropoloji, New York Şehir Üniversitesi

Prof. Ülkü Bates, Sanat tarihi, New York Şehir Üniversitesi

Prof. Gustav Bayerle, Ural-Altay Çalışmaları, Indiana Üniversitesi

Prof. Andreas G. E. Bodroglifetti, Türk ve İran Dilleri, California Üniversitesi

Doç. Kathleen Burril, Türk Araştırmaları, Columbia Üniversitesi

Prof. Alan Fisher, Tarih, Michigan Üniversitesi

Prof. Timothy Childs, Eğitmen, Johns Hopkins Üniversitesi

Prof. Shafiga Daulet, Siyaset Bilimi, Connecticut Üniversitesi

Prof. Roderic Davison, Tarih, Gorge Washington Üniversitesi

Ord. Prof. Walter Denny, Sanat Tarihi & Yakın Doğu Araştırmaları, Massachussets Üniversitesi

Dr. Alan Duben, Antropolog, Araştırmacı, New York

Doç. Ellen Ervin,Türkçe Araştırmalar, New York Üniversitesi

Prof. Caesar Farah, İslam & Ortadoğu Tarihi, Minnesota Üniversitesi

Prof. Carter Findley, Tarih, Ohio State Üniversitesi

Prof. Micfıael Finefrock, Tarih, Charleston Yüksekokulu

Doç. William Hickman, Türkçe, California Berkeley Üniversitesi

E. Doç. Frederick Latimer, Tarih, Utah Üniversitesi

Prof. John Hymes, Tarih, Glenville State Yüksekokulu

Dr. Heath W. Lowry, Türk Araş. Ens., Inc. Washington D.C.

Prof. Halil İnalcık, Osmanlı Tarihi, Amerikan Sanat & Bilim Akademisi Üyesi, Chicago Üniversitesi

Doç. Ralph Jaeckel,Türkçe, California Üniversitesi

Doç. Ronald Jennings, Tarih & Asya Araştırmaları, Illinois Üniversitesi

Doç. Cornell Fleischer, Tarih, Washington Üniversitesi

Prof. Peter Golden, Tarih, Rutgers Üniversitesi

Prof. Tom Goodrich, Tarih, Indiana Üniversitesi

Dr. Andrew Could, Osmanlı Tarihi, Arizona, Flagstaff

Prof. William Griswold, Tarih, Colorado State Üniversitesi

Prof. Tibor Halasi-Kuv, Türk Araştırmaları, Culombia Profesör

Ord. Prof. J. C. Hurewitz, Orta-Doğu Enstitüsü eski Direktörü, Colombia Üniversitesi

Prof. Avgdorlevy, Tarih, Brandens Üniversitesi

Prof. Bernard Lewis, Yakın Doğu Tarihi, Princeton Universitesi

Doç. Justin McCarthy, Tarih, Louisville Üniversitesi

Prof. Jon Mandaville, Ortadoğu Tarihi, Portlant State Üniversitesi

Prof. Michael Meeker, Antropoloji, California Üniversitesi

Doç. James Kelly, Türkçe, Utah Üniversitesi

Yardımcı Prof. Kerim Bey, Southeastem Üniversitesi

Prof. Metin Kunt, Osmanlı Tarihi, New York

Doç. William Ochsenwald, Tarih, Virginia Polytechnic Enstitüsü

Doç. Robert Olson, Tarih, Kentucky Üniversitesi

Doç. William Peachy, Yahudi ve Yakın Doğu Dilleri & Edebiyatları, Ohio State Üniversitesi

Doç. Donald Quataert, Tarih, Hauston Üniversitesi

Prof. Howard Reed, Tarih, Connecticut Üniversitesi

Prof. Dank Wart Rustow, Siyaset Bilimi, New York Şehir Üniversitesi

Doç. Ezel Kural Shaw, Tarih, California Üniversitesi

Prof. John Masson Simth, JR, Tarih, California Berkely Universitesi

Dr. Svat Soucek, Türkolog, New York

Dr. Philip Soddard, Ortadoğu Ens. Direktörü, Washington, D.C.

Prof. Frank Tachau, Siyaset Bilimi, Chicago, Illinois Üniversitesi

Robert Staab, Ortadoğu Merkezi Direktör Yardımcısı, Utah Üniversitesi

Prof. Rhoads Murphey, Ortadoğu Dilleri, Kültürleri ve Tarihi, Columbia Üniversitesi

Doç. June Starr, Antropoloji, Suny Stony Brook

Prof. James Stewart-Robinson,Türk Araştırmaları, Michigan Üniversitesi

Prof. Thomas Naff, Tarih, Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Direktörü, Pennsylvania Üniversitesi

Doç. John Woods, Ortadoğu Tarihi, Chicago Üniversitesi

Prof. Pierre Oberling, Tarih, New York Şehir Üniversitesi

Doç. Madeline Zılfı, Tarih, Maryland Üniversitesi

Prof. Metin Tamkoç, Uluslararası Hukuk, Texas Tech. Üniversitesi

Prof. Stanford Shaw, Tarih, California Üniversitesi.

Dr. Elaine Simith, Türk Tarihi, Emekli Dışişleri Görevlisi

Doç. David Thomas, Tarih, Rhode Island Yüksekokulu

Doç. Grace M. Simth, Tarih, California Berkely Üniversitesi

Doç. Margaret L. Venzke,Tarih, Dickinson Yüksekokulu (Pennsylvania)

E. Prof. Donald Webster,Türk Tarihi

Prof. Walter Weiker, Siyaset Bilimi, Rutgers Üniversitesi

Prof. Warren S. Walker İngilizce, Türkçe Sözlü Hikayeler Arşivi Direktörü, Texas Tech. Üniversitesi

Peki, nasıl oluyor da böylesine tezat teşkil eden iki olayla karşılaşabiliyoruz. Konu derin ve çok boyutlu. Sosyoloji uzmanlarına konuyu devrederken, naçizane iflas eden eğitim politikamızın da bu sonucun doğmasında etkili olduğunu düşünüyorum.

Başta özel üniversiteler olmak üzere, YÖK’e bağlı kurumların çoğu, ulusal nitelikli eğitimi çoktan terk etmiş, küresel yönü ağır basan programları benimsemiş! Hedef artık, ülkesine ve ulusunun değerlerine gönülden bağlı, toplumun çıkarlarını kendi özel çıkarlarının önüne koyan sorumlu yurttaşlar yetiştirmek değil. Hedef; bencil, tüketen, bireysel refah arayan, topluma karşı sorumluluk duygusu olmayan küresel şirket elemanları yetiştirmek.

Gönülde yatan aslan bir şirkete CEO (Chief Executive Officer) olmak. Sabancı Üniversite’si, yerleşkesi içinde Atatürk büstü olmaması ile övünüyor! Ben onlara, Bill Gates heykelini öneriyorum! Öğrencileri için ilham kaynağı olur. Başarının ölçüsü daha çok para kazanma değil mi? Ama Friedrich Engels’in (1820-1895) cevabını da unutmasınlar: “Para her kapıyı açar ama kilitleyemez!”

Hazır konu açılmışken bir bilim dâhisi kabul edilen Einstein’ın (1879-1955) da bu yöndeki düşüncelerini nakledelim: “Eğitimin amacı, bağımsız olarak hareket eden ve düşünen, buna rağmen en yüksek hayat başarılarını topluma hizmette gören bireyler yetiştirmek olmalıdır.”

Sadece bireysel gelişimi esas alan eğitimlerde unutulan bir konuyu hatırlatmak isterim. Değerleri olmayan birey, bencil ve oynaktır; her şeye, hatta kendisine bile kolaylıkla ihanet eder. Ne aklına ne de kalbine sevgi tohumları ekilmiştir. Bastığı zemin kaygandır. En küçük bir değişiklikte taraf değiştirme eğilimi içine girer.

Kendisini daima dünyanın merkezine koyar. Çalıştığı iş yeri en küçük bir sıkıntı içine düştüğünde, gemiyi ilk o terk eder. Bu davranışını da makul ve olağan karşılar. Palazlanıp kapağı çok uluslu şirkete attı mı, kendi ülkesinin nasıl daha iyi soyulabileceği yönünde patronlarına raporlar hazırlar! Netice bu iştir. O da işinin erbabıdır!

Sabancı Üniversitesi etiketli o kişilere sadece acıyorum. Kahve molasında Batılı dostları (!), “Amma da güzel konuştun!” diyerek onları pohpohlarken, kendi özel sohbetlerinde, “Vah vah vah, insan ülkesine ihanet edecek kadar alçalır mı?” diye küçümsüyorlardır. Allah, kimseyi bu duruma düşürmesin!

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster