Yunanistan ve Ege politikamız var mı?

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile birlikte Türkiye karşıtı ittifaklar kurmak için hemen her yola başvurdu. ABD, İsrail, GKRY’yı da arkasına alarak Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarını ve Türkiye’yi doğrudan hedef alan geniş çaplı askeri tatbikatlara katıldı. Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi Arap ülkelerini Türkiye’ye karşı kışkırttı. ABD’yi Türkiye’ye karşı konumlandırmak için üslerini ABD’ye açacağını ilan etti. Bu ülke ile Türkiye’yi dolaylı olarak hedef alan stratejik diyalog başlattı. Mısır ile Türkiye’nin yetki alanlarına tecavüz eden Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırma anlaşmasında imza aşamasına gelindi.

TÜRKİYE KARŞITI EYLEMLERİN ODAK NOKTASI

Avrupa Birliği (AB)’ni Türkiye aleyhine bir manivela olarak kullandı. AB bütün raporlarında Ege, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ı haklı bularak Türkiye’yi suçladı. 7 km. karelik Meis adasını gerekçe göstererek Türkiye’nin 50 bin km. karelik mavi vatanına göz koydu. Son darbesi, ağırlıklı olarak AB’nin Akdeniz’de kıyısı olan ülkelerini (Fransa, İtalya, İspanya, Yunanistan, Portekiz, Malta ve GKRY- MED 7) Kıbrıs Rum Kesiminde toplayarak Türkiye’ye düşmanlık içeren mesajlar yayımlatma oldu. Hem Kıbrıs davasında hem de Doğu Akdeniz’de Türkiye yerden yere vuruldu. Karşımızda Ege sorunlarında, “Bu bizim egemenlik hakkımızdır. Tartışmayız!” diyen bağnaz bir devlet var. Her türlü uluslararası antlaşmaya rağmen Türkiye’ye yakın Doğu Ege adalarını silahlandırdı. Ve en önemlisi adalarımızı fiilen işgal etti.

NİÇİN AYRICALIKLI DAVET!

Bu ahval ve şerait içinde, sanki hiçbir şey olmamış gibi Yunanistan’a sıcak mesajlar göndermek ve Çipras’ı Türkiye’ye davet etmek ne anlama geliyor? Jeopolitik kırılmalarda ciddi bir devlet mesajlarını nasıl vermeli? Üstüne üstlük Çipras’ın Heybeliada Ruhban Okulu’nu ziyaret eden ilk Yunan Başbakanı olması anlaşılır gibi değil!

ADA İŞGALLERİ OLAĞAN MI KARŞILANIYOR?

Çipras’ın davet edilmesi, hassasiyet arz eden Ruhban Okulu’nu ziyaret etmesi, Yunanistan’ın yaptığı düşmanca eylemlerden Türkiye’nin pek de rahatsız olmadığı anlamına gelir. Kaldı ki Yunanistan’ın Batı Trakya’da soydaşlarımıza karşı yaptığı dini ve siyasi baskılar ortadır. Yunanistan çok sayıda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararını uygulamamaktadır. Her devlet için en önemli konu beka ve güvenliktir. Bir ülke size karşı en güçlü askeri ittifakları kurmak için üst üste girişimlerde bulunurken, en önemlisi adalarınızı işgal ederken, o ülkenin başbakanını, bakanlarını davet etmek ülkenin bekası konusunda gösterilen hassasiyetin aynasıdır.

Ortada ağır ve vahim sorunlar varken, bunlar yokmuş gibi idare-i maslahat içine girmek Yunanistan’ı daha da küstahlaştırır. Çipras’ın gerçek görüşlerini öğrenmek istiyorsanız, Türk basınında da yer bulan Ta Nea gazetesini okuyacaksınız. İşte özeti: “İşgal ordusu Kıbrıs’tan çekilsin! Meis’in Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) kabul edilsin! GKRY’nin MEB’ine tecavüz edilmesin! Mavi Vatan’dan vazgeçilsin! Ruhban Okulu açılsın...” Böylece uzayıp gidiyor... Tüm yaptığı düşmanca eylemlerden sonra, ayrıcalıklı olarak Türkiye’ye davet edilen Çipras sanırım oldukça rahatlamıştır. Yaptığı bütün girişimlerin Türkiye’de olağan karşılandığını düşünmüştür. Yunanistan uzmanları çok iyi bilir. Yunanistan’da milli birlik ve bütünlüğün anahtarı bugün de tarihi süreçler boyunca da Türk düşmanlığı ve Rum Ortodoks kilisesi olmuştur. Yunanistan’la ilişkilerde ve her türlü temasta Türkiye temel ulusal çıkar alanlarını ön planda tutmalıdır. Bu alanlardaki mesajlar muhataplarına açık, net ve anlaşılır bir şekilde verilmelidir.

TÜRKİYE’NİN AB SÜRECİNDE YUNANİSTAN

Diğer taraftan holding basını Çipras’ın “Türkiye’yi AB sürecinde destekleme” sözlerini ballandıra ballandıra aktarıyor. Oysaki Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinde Yunanistan bir devlet kararı aldı. Türkiye’nin AB sürecinin Yunanistan’ın ulusal çıkarlarına hizmet edeceği değerlendirildi. Bu konuda ayak sürüyen GKRY yetkilileri Atina’da sert bir şekilde uyarıldı. Gerçekten de Türkiye’nin Ege ve Kıbrıs sorununu AB sürecine bağlaması intihar oldu. Her iki alanda da büyük mevziler kaybettik! AB içinde itilen kakılan Türkiye’yi Yunanistan daha rahat hırpalıyor. Yunanistan’daki istisnasız tüm iktidarlar Türkiye’nin AB sürecini desteklemiştir. Ayrıca Ahmet Davutoğlu faktörü ve iktidarın öngörüsüzlüğü nedeniyle Avrupa’nın mülteci oteli olan Türkiye’yi pohpohlamak gerekiyor. Otelcilikten vazgeçilirse, mültecilerin ikinci durağı Yunanistan olur! Bu son davet, Türkiye’nin hayati ulusal sorunlarının pek de iyi kavranmadığı izlenimi uyandırıyor.

Amiral Soner Polat

ulusal.com.tr

Tüm yazılarını göster