Türkiye’nin bu hafta adına en kritik gündemlerinden birini enflasyon oluşturuyor. Son açıklanan resmi rakamın 2003 yılından bu yana en yüksek enflasyon seviyesine ulaşması dikkat çekiyor.
Aslında iki hanelere outran enflasyonla ilgili gerçek endişe, bunun alt limitlerinin kalıcı hale gelmesi ve yükselme eğiliminin de kesinlik kazanması… Hayatın gerçeğine baktığınızda ise sorunun daha da kronikleştiğini görüyoruz.
Çünkü sokakta yaşanan enflasyon, açıklananın en az 4 katı… Üretimsiz bir ülkenin bundan daha doğal bir sonuç yaşaması beklenemez. Nitekim hemen secimin akabinde iğneden ipliğe arka arkaya gelen zamlar hayatımıza girdi.
Enflasyonun yükseliş trendine baktığınızda tek bir darbe söz konusu değil. Zira bu aynı zamanda faiz artışlarının da kapıda olduğunu gösterir. Bu faiz artışının hayat pahalılığına ikinci bir darbeyle arttıracağı da muhakkak.
Ayrıca zannedildiği gibi faiz yükselişi, doların frenini çekmesi bakımından son derece yetersiz. Yani sözün özü önümüzdeki süreçte doların, faizin ve enflasyonun eş zamanlı yükseldiği bir fotoğrafa bakacağız.
Oysa siyasetçilere ya da bürokratlara kulak kabarttığınızda, ekonomide yaptıkları yanlışları konuşmamak için türlü bahaneler ürettiklerini görüyorsunuz. Nitekim Merkez Bankası da enflasyonun yükseliş gerekçelerini sıralarken farklı bir tavır sergilemedi.
Fakat ne söylerseniz söyleyin, hayatın gerçeği gelip kapınızı çalıyor. Bunun her alanda sağlamasını yapmak mümkün. İşte son açıklanan ve Sabah Gazetesi’nde de haberleştirilen kurban fiyatları da bize bu mukayese adına olanak tanıyor. Çünkü açıklamayı yapan da Sarı Çizmeli Mehmet Ağa değil. Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği…
Bu çerçevede Kurban Bayramı öncesi, hayvancılığın yerlerde süründüğü ülkemizde kurbanlık fiyatları açıklandı. Yapılan açıklamaya göre bu yıl en düşük küçükbaş kurban fiyatı bin TL olacak. Büyükbaşın da en düşük 7 bin TL’den satışa sunulması öngörülüyor.
Bu rakamlara mukayeseli bakmazsanız bir anlam ifade etmez. Sadece asgari ücretin yüzde 66’sına tekabül etmesi nedeniyle ‘ne kadar pahalı’ der çıkarsınız. Fakat aynı ürün grubunun geçen yılki satış fiyatlarına mercek tuttuğunuzda elinize başka bir veri gelir. Gerçek enflasyon…
Aynı haberin içinde geçen seneki gerçekleşmeler de aktarılıyor. Geçen yıl küçükbaş kurbanlıkların 6 yüz TL ile bin 200 TL arasında satıldığını görüyoruz. Taban fiyatları karşılaştırdığınızda küçükbaş kurbanlıklarda enflasyon yüzde 66. İşte size gerçek hayat…
İşin içinde üretimsizlik de ayrıca can yakan bir başlık. Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık’ın aktardığı bilgilere göre ithalatımızda da anormal bir yükseliş var.
Atalık’ın verdiği bilgilere göre 2018 Ocak – Mayıs döneminde koyun ithalatı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 8 kat arttı. Ödenen döviz ve TL karşılığı da 31 kat yükseldi. Yani zannettikleri gibi ithalat fiyatların önüne geçmek için çözüm de olmuyor.
Ülkede üretimi bitirirseniz, filmin sonunda daha pahalıya daha çok mal almak zorunda kalıyorsunuz. O da paranız varsa… Zaten et ithal edilen ülkemizde, AB ortalaması 4 Avro iken, kilosu 16 Avro’dan yemeye çalışıyor olmamız da bunun en açık göstergesi.
Hazır bu rakamlara bakmışken, kurbanlıklarda büyükbaşlara da göz atmakta fayda var. Bu sene en düşük büyükbaş kurban fiyatı 7 bin TL’den başlayacak. Üst limitinin ne olacağını ise bugünden bilemiyoruz. Fakat aynı haberin geçen yılki gerçekleşmeleri fiyat aralığının 6 bin TL ile 22 bin TL olduğunu ortaya koyuyor.
Bu da büyükbaşta bile dolar bazındaki kaybın dışında, enflasyon farkının yüzde 18 olduğunu gösteriyor. Elbette ithal edilerek ortaya çıkan dolar bazlı maliyetinin etkilerini anlatmaya gerek yok. Onu zaten yurtdışı ile kilogram bazındaki 4 katlık farkımız yeterince anlatıyor.
Sözün özü şu: Siz birilerinin anlattığı rakamlara bakıp, kendi gerçeğinizle yüzleşmemeye devam ettikçe alım gücünüz sürekli düşecek. Bunun doğal sonucu da geçim sıkıntısından üçüncü sayfa haberlerinin patlamasına kadar oluşan bir sosyal sorun. O zaman bakıp aynaya şunu sorun: Acaba gerçek kurban kim?
Çetin Ünsalan
ulusal.com.tr