Türkiye ekonomisinde de, reel sektörde de işlerin yolunda gitmediğini biliyoruz. Bir tarafta fiyatlara yansıtılamayan maliyetler, diğer tarafta piyasadaki daralma, öte yanda ihracat pazarlarındaki fiyat ve vade pazarlıkları, Türk reel sektörünü canından bezdirdi.
Sadece bunlar değil, alacaklarını tahsil edemiyorlar; girdi maliyetleri sürekli yükseliyor; çoğu borçlu, dolar kurundaki sıçrama ve benzeri bir çok etken reel sektörü tacirinden sanayicisine kadar herkesi zorluyor.
Başta korku olmak üzere bir çok reel sektör mensubu gerçekleri dile getiremiyor. Sadece Ankara korkusu değil, olası bir söylentide bankaların arka arkaya üzerlerine geleceğinden çekiniyorlar. Çok iyi biliyorlar ki bunu kaldıracak güçleri yok.
Fakat bıçak kemiğe dayanmış olmalı ki, sonunda Ankara Sanayi Odası Başkanı ‘kral çıplak’ dedi. ASO Başkanı Nurettin Özdebir, şirketlerin çoğunun Türk Ticaret Kanunu’na göre batık durumda olduğunu haykırdı.
Esasen bu bilinmeyen bir gerçek değil. Sadece herkesin ısrarla görmezden geldiği bir vaka. Oysa olası bir sıkıntıdan çıkmak için, bizim her bireye ve firmaya ihtiyacımız var. Onların sorunlarıyla yüzleşmesi ve önlemlerle alması, Türkiye ekonomisinin acil eylem planının ayrılmaz bir parçasıdır.
Aynı gün MÜSİAD Başkanı Abdurrahman Kaan da bir açıklama yaptı. Dolar / TL’nin değerinin 4,30 olduğunu, bunun üzerinin bir balondan ibaret olduğunu ifade etti. İşte bunu yapmayın. Çünkü bunun kimseye faydası yok.
Reel sektörün gerçeği karşısındaki dolar kurudur. Hangi hesapla yapıldığı belli olmayan bu tür açıklamalar, olur ya inanan olursa, onları batırmaktan başka bir işe yaramaz. İyi niyetle de olsa kötülük yapıyorsunuz.
Gerçek ASO Başkanı Özdebir’in sözlerinde gizlidir ve inanın bana çok yumuşatılarak ve nezaket içerisinde söylenmiş sözlerdir. ASO Başkanı’na şimdi birileri kızacak, hiddetlenecek. Hatta aynı gün bilançolarından uyarı yiyen bankaların karlılıklarına bakarak, belki de bankalara yüklenecek.
Ama emin olun Türkiye’de bankaların da reel sektörden çok farklı bir tablosu yok. Bunlara kızmak, eleştirmek, hiddetlenmek yerine kulak vermek gerekir. Zira ancak dinlediğiniz insanların sorunlarına çare üretebilirsiniz.
Aksi takdirde bir devekuşu sendromu içerisinde, başarılı ekonomi palavrası gölgesinde topluca batıyoruz. Bir batan firma, onlarca işsiz demektir. Yani bu yalan rüzgarı patronundan bankasına, çalışanından onun alışveriş yaptığı dükkana kadar herkesi etkilemektedir.
Bu uyarıya kulak verin ve kızmak yerine çare arayın. Çünkü bu ülkede ortalık siyasetçi dolu ama, bir sanayici kolay yetişmiyor.
[email protected]