Kiralık anne

Kadim Ülker Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

“Üniversite öğrencisiydim, benden 16 yaş daha büyük teyzemin oğlu geldiğinde, kendisine hoş geldin derken, bir kardeş gibi boynuna sarılırdım” diye anlatıyor. “O da bana bir teyze kızı olarak yaklaşırdı” diyor. Teyze oğlu Avusturya’dadır. “Teyze kızının” anlattığına göre, teyzesinin oğlu çok küçük yaşta Avusturya’ya gelmiştir ve 60’ına yaklaştığı şu günlere kadar “hep Avusturyalı gibi davranmıştır.”

Avusturyalı bir hanımla evlidir ve çocuğu olmamıştır. Çocuğu olmadığı için hem eşi hem de kendisi üzülmektedirler. Karı koca çare aramaya başlarlar. Çare olarak da Türkiye’ye gidip orada kocayı birisiyle evlendirmek akıllarına gelir. Teyze oğlu Belma’nın yaşadığı kasabaya gelir. Evlenecek birisini arar. Uygun biri bulunmaz. Teyze oğlunun kulağına Belma’nın ismi fısıldanır. Önce olmaz der, “onu ben kucağımda salladım.” Sonra teyze oğlu ikna edildikten sonra, ikna sırası Belma’dadır.

Belma ise öğretmen olmak ister ve üniversitede öğrencidir. Belma’ya da durum anlatılır. Ayak direr, “olmaz böyle şey” der. Araya aracılar konur, iknacılar görevlerini yaparlar. Belma ile konuşurlar. Belma Nuh der de peygamber demez. İlkokul öğretmenini devreye sokarlar. Belma’nın öğretmeni eşini de yanına alarak, Belma’ya giderler. Saatlerce konuşurlar. Kabul etmez Belma. Ancak “Beni öğretmenim sonunda ikna etmeyi başardı, tamam dedim” diyor. “Öğretmenim bana okul durumum için ‘okuyup da Türkiye’de b.k atacağına, okumadan Avusturya’da g.t at’ dedi ve beni ikna etmeyi başardı” diye anlatıyor.

Evlenip Viyana’ya gelir Belma. İki oda bir salon evde Avusturyalı hanım, Belma ve kocası kalmaktadır. İki kadın bir erkek üç kişi bir evdedirler. Avusturyalı kadının evde ne yaptığını sorar. “Ev bulana kadar bizde kalacak” cevabı verilir kendine. Ama bir türlü ev bulamaz. Koca çocuk istemektedir. İlk çocuğa gebe kalır. Yaşam evde hala üçlü bir şekilde devam etmektedir. Belma, teyze oğlu koca ve nikahsız Avusturyalı eş. Gün gelir devran döner ve ilk çocuk için Belma hastaneye kaldırılır. Çocuk 7,5 aylıkken ameliyat ile alınır. “Henüz narkozun etkisinden yeni kurtulmuştum ki, hastanede odamda eşimin ilk eşi bana bir şeyler anlatıyordu” diye hatırlıyor o günü. Belma, Avusturyalı hanımın kendisine “sana iki milyon Şilin para verelim, çok para, bu parayla kendine yeni bir yaşam kur ve hastaneden doğru Türkiye’ye git” dediğini anlatıyor. “Bana iletilen Türkiye’ye geri dön teklifi kocamın düşüncesiydi, kendi söyleyemediğini ona söylettiriyordu” sözleri dudakları arasından dökülüyordu.

Belma gözünü açar açmaz bu şaşkınlığı yaşarken, “para mara istemiyorum, benim çocuğum” diyor ve evine dönüyor. Zamanla Avusturyalı hanım evi terk ediyor ve Belma evinde tek başına kalıyor. Tek başına kalıyor kalmasına ama, eş başka kadınları eve getirmeye başlıyor. “Evimiz biraz büyük sayılırdı” diye anlatırken, onların başka odada, kendisinin ise başka odada kaldığını iç geçirerek hatırlıyor. İtiraz ettiğinde veya başka kadınların eve getirilmesine dair bir şeyler söylediğinde sopa hazırdır. Ayrıca kendisine hemen Türkiye yolu gösterilir.

“Çok sopa yedim çok, yediğim sopalardan vücudum kas bağladı, hayata karşı sert olmayı o sopalardan öğrendim” derken, ikinci çocuğunu da 6 aylık olarak dünyaya getirdiğini belirtiyor. Belma için yaşam dayanılamaz hale geliyor. Çocukların yaşlarının küçüklüğüne rağmen evden ayrılıyor.

O günden itibaren başının çaresine bakmanın yollarını arıyor. “Kendi kendime konuşuyordum, Avusturyalı bir hanımın dikkatini çekmişti bu ve benimle ilgilendi” diyor. Belma dilinin döndüğünce içini o hanıma döküyor. Hanım bir polis emeklisidir. “Çok yardımını gördüm çok, vizeden iş bulmaya, oradan başımı sokacak ve yaşanacak bir eve kadar hep o yardım etti bana” diyor. O günden sonra da dostlukları bir ana kız lişkisi gibi devam ediyor.

Polis emeklisi Avusturyalı hanım iş bulma ve vize alma gibi işlerde Belma’ya yardım eder. Şansı açılır, çocuk yuvası ve bir süpermarkette uzun yıllar çalışır. İş bulduktan sonra Türkiye’de yaşayan anne ve babasını yanına çağırır ama gelmezler. “Onlar çocuklarıma bakarlar, ben de çalışırım diye düşünmüştüm” diye dertleniyor. “Çalışma yaşamımı yoluna koydum derken, çalıştığım firmada şefim ile bir kadını işyerinde tesadüfen açtığım kapının arkasında uygunsuz bir vaziyette gördüm, bu benim işimi kaybetmeme sebep oldu” diyor.

Bugünlerde başka bir süpermarkette çalışmasını sürdüren Belma, iki oğlunun da çıraklık eğitimi almasından son derece gururlu. Büyük oğul babasının tamirhanesinde çırak olarak çalışmaktadır. Babasının şeker hastası olduğunu bilen oğul annesine, babasının yardıma muhtaç olduğunda ona bakıp bakmayacağını sorar. “Bir teyze oğlu olarak bakarım kendisine, ama bir eş olarak asla” cevabını verir. Oğlunun sorusundan sonra “evde olduğum zaman üstüme kadınlar getirirdi, ben de onun evde olduğu sürede eve erkek mi getireyim, çok çektirdi çok, çok rencide etti beni. Ben de onu aynı hisleri yaşatmak ister miyim bilmiyorum” diyor.

Tüm yazılarını göster