Dolar masalları ve Trump

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Trump seçildi dolar gelişmekte olan ülkelerin paraları karşısında fırladı. Clinton seçilseydi ne olacaktı? Ben bunun spekülatörler, Ukrayna, OPEC, faiz artıştı, 15 Temmuz, Gezi, Brexit, Suriye, seçim ve birçok versiyonunu tanıyorum. Sürekli bir bahane arayışı içindeyiz.

Şu bir gerçek ki dünyadaki politik ve jeopolitik gelişmeler, para birimleri üzerinde risk algısı nedeniyle etki yaparlar. Buna kabulüm. Ama sadece dalgalanmaya neden olur. Eğer gelişmekte olan ülkeler üzerinde sistematik bir biçimde değer artışı varsa, bunun gerekçesi sayılanlardan hiçbiri olamaz. Daha temelde bir sıkıntı var demektir.

Şayet Trump faktörü maliye politikalarında değişikliğe neden olacaksa, bugüne kadarki kumar ekonomisinin tersine bir durumun ortaya çıkması gerekmez mi? Bu şartlarda üretime yönelen dünya gerçeğinin mutlu olması sonucu çıkmaz mı?

Şüphesiz risk algısı, finans piyasaları üzerinden dünyaya yayılıyor. Bu fotoğraf içerisinde bazı kırılmaların ve değişimlerin olması kaçınılmaz. Çünkü sistem battı. Ama Trump ile Clinton arasında ABD’nin genel ekonomik ve siyasi tavrının değişeceğini hayal etmek çok realist bir yaklaşım olmaz. Amerikan Devleti öyle kişiye göre politikaların geliştiği bir yapı değildir.

Yaklaşık 15 tane enstitü, 50 yıllık politikalar belirler ve seçilip gelen sadece bunun nasıl uygulanacağı konusunda ve zamanlaması ile ilgili etkili olabilir. Yani ‘Trump geldi, felaket oldu’ tam bir magazinel yaklaşımdır. ABD’de bir politika değişimine gidilecekse, kimin geldiğinin çok önemi olmaz.

Obama’nın 2009’da kendisine Nobel Barış Ödülü verildiğinde ‘savaştığım için mi veriyorsunuz’ sözlerini hatırlatırım. Peki, neden bu öne çıkarılır? Çünkü gerçeği konuşmak tehlikelidir.

Dünyada 2 binli yıllarla birlikte kumar ekonomisi üzerinden yaratılan kâğıt ya da gayrimenkul çöplüğünde değerlerin bir anda çökmesi riski, kâğıtları ve ederinin üstünde değer belirlenen yapıları elinde bulunduranlar ve bu süreci ahmakça borçlanarak geçirenler için konuşulmaması gereken bir durumu yaratıyor.

Bu nedenle dünyada OPEC’e üye ve üye olmayan ülkelerin petrol fiyatı tiyatrosunu ya da içeride bir türlü hayata geçirilemeyen reform (!) paketlerini görüyoruz. Yaşanan pespayelik içerisinde sistemsel ve yapısal bazı değişikleri her ayrıntısıyla düşünmeden ortaya konulan tüm projeler söylemden öteye gidemez.

Örneğin Milli Tarım Projesi açıklarsınız; tarım alanlarına bina yapılmayı ihanet olarak nitelendirirsiniz; ki altına imza atarım, ama arka bahçede reel sektörden inşaatı anlayıp, bankaların bu alana kredi vermesi için baskı yaparsınız.

Ya da dünyada demokrasi nutukları atarsınız; ama demokrasi (!) götürdüğünüz her yerden kan, gözyaşı ve ölüm fışkırır. Vitrin güzel, ama raftaki mal tapon…

Geçtim dünyayı Türkiye’de doların yükselmesinin tek bir nedeni var. Borçluyuz; pozisyon açığımız çok yüksek, kısa vadeli borçları ödememiz gerekiyor, yıllarca el parasıyla düğün bayram yaptık; şimdi ödeme zamanı. Dolar basmadığınız sürece, doların TL karşısında değer kazanmasından daha doğal ne olabilir.

Ama dedim ya bunları konuşmak, gerçekle yüzleşmek zordur. İnsanlara yaptığınız hatayı ve gerçeği itiraf edemiyorsanız da, ya masal anlatır oyalarsınız ya da her gün yeni bir magazin olayı yaratırsınız. Sonuçta da dünya yarının mücadelesini verirken, siz gelin kaynana muhabbeti izlersiniz. Mesele, bence bundan ibarettir.

Çetin Ünsalan

Tüm yazılarını göster