Türkiye’nin gerek insani ve toplumsal boyutuyla, gerekse ekonomik yansımalarıyla en kritik konularından biri sağlık. Bugüne kadar kör topal giden bir sistemimiz vardı; sorunlarının halledilmesi gerekiyordu.
Sonra bu iktidar reform yaptığını iddia ederek ortaya çıktı. Sağlıktan çok otelcilik üzerine kurgulanmış, özel hastaneler yaratıp, onları zengin etme sistemi haline dönüşen, ama toplumun sağlığını yitirdiği ve hızla paralı bir hizmet haline getirilen uygulamaya geçildi.
2008 Ekim’inde reform diye satılan, önleyici hekimliği ortadan kaldıran ve Çalışma eski Genel Müdürü İsmail Bayer’in o yıllarda katıldığı programlarımda sistemin çökeceği uyarısını yaptığı bir uygulamaya geçildi.
İddia, sosyal güvenlik sistemi bir kara delikti ve yeni uygulamayla tamamen sorunları aşılacak, vatandaş da sağlığına kavuşacaktı. Öyle olmadı. Önce koruyucu hekimlik devre dışı bırakılarak sağlığından edilen, sonra hastadan çok müşteri haline getirilen, kamu hastanelerini atıl bırakan, kurulan özel hastanelerin de otelcilik satarak devletten kaynak aktarıldığı bir yapı kuruldu.
Nitekim konunun uzmanı Ali Tezel de sisteme geçildikten birkaç yıl sonra Kartepe Ekonomi Zirvesi’nde özel hastanelere aktarılan kaynağın rakamlarla 10 katına çıktığını ortaya koydu. Yani yeni bir rant alanı yaratılmıştı ve ne yazık ki o alanın adı sağlıktı.
Yıllar içerisinde hastalıkların arttığı, insanların ilaçlarına ödedikleri paralarla eczanelere gittiğinde karşılaştığı, sonuçta da eczaneden direkt bir ilaç alsa, sağlık sisteminden geçmeye oranla üçte bir fiyatına mal edeceği bir noktaya gelindi. İlaç firmalarına halen 2 TL’nin biraz üzerinde avro kuru uygulamaları ve bunun henüz tahmin edemediğimiz sonuçlarını da bilemiyoruz.
Neticede katkı paylarının yüzde 90’lara çıktığı, önleyici hekimliğin yok edildiği, özel hastanelere para aktarıldığı bir sistem yaratıldı. O kadar kontrolsüz gidildi ki, iş istismara açık noktaya geldi. Zira devlet hastanesine acil gidenin, yoğun bakımda yatırılması gerektiğinde bile özel hastaneye sevk edildiği bir süreç yaşadık.
Vatandaş da tatlı bir hayal içinde, aldığı otelcilik hizmetinin bedelinin de direkt cebinden çıkmadığı, ama parasını bütçeden ödediği gerçekle tanışmaya başladı. Sağlık çalışanları öldürüldü; olay kontrolden çıktı. Doktorlar puan toplayan bir oyun figürü haline dönüştürülmeye isyan etti.
Nasıl çıkılmıştı yola, tekrar hatırlatalım: Sosyal güvenlik sistemi kara bir delikti ve bu reform bu sorunu ortadan tamamen kaldıracaktı. Yıl 2016; sonucu Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Selim Bağlı’nın konuşmasından aktaralım:
“Bir hastane düşünün 124 bin vaka gönderiyor, bunun 123 bini acil. Orada atom bombası falan patlamadı, olsaydı haberimiz olurdu. Hastane düşünün ölüyü tedavi ediyor. Hastane düşünün 60 yaşındaki teyzeye doğum yaptırıyor.” Cesurca mı buldunuz? Merak etmeyin ardından kamu hastanelerine vurmaya devam edip, özel hastanelerin gönlünü alıyor ve doktorları da dövmeyi ihmal etmiyor.
Peki tüm bu manzaranın bizi getirdiği sonuç ne? Aynı kafa yapısıyla gerçekleştirilen diğer işlerin de dahil edildiği tablo şu: Döviz pozisyon açığımız, yani olmadan harcadığımız ve ödemekle yükümlü olduğumuz para: 368 milyar dolar. Geçmiş olsun…
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr