Faiz çılgınlığından vazgeçin

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Dikiş tutmayan enflasyonla, yapılan açıklamalar ve uygulamalar arasındaki çelişki gitgide artmaya başladı. TÜİK’in açıkladığı enflasyon, zaten sahada yaşananın çok altında. Açıklananın en az 2 katı bir oran ortalamasının hem araştırmalarda ortaya çıktığını görüyoruz; hem de zaten sokağın nabzını biraz tutan herkes görüyor.

Fakat yine açıklanan enflasyon rakamına bakarsak da akıl almaz bir faiz oyununun içine düşmüş görünüyoruz. Oranları düşüremeyen TÜİK, enflasyonu dizginleyemeyen Merkez Bankası el ele verdiler çekirdek enflasyonu baz alarak bir faiz düşürme oyununa girdiler.

Bunun için bulunan formül akıl dışı da olsa açıktı. Enerji ve gıda alanlarındaki maliyet artışını spekülasyon olduğu gerekçesi ile yok sayıp, çekirdek üzerinden enflasyonu baz alarak toplamda 300 baz puan faiz düşürdüler.

Elbette bu akıl dışı ve iktisat bilimini zorlayan bir hamle olduğu için dövizde, bilhassa dolar / TL kurunda tepki gecikmedi. Yukarı yönlü seyir ara sıçramalarla yukarı yönlü eğilimini sürdürüyor.

Hatta mesele ekonomi yönetiminin yüksek kur kabullenişi olarak algılandığı için Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, bunun gerçekle ilgisi olmadığını açıklamak zorunda kaldı. Lakin kabullenme olsun olmasın gerçeğin TL’nin değer kaybı olarak hayatımızdaki yerini aldığı, bunun da yaşam maliyetlerinden girdi maliyetlerine kadar tüm göstergeleri olumsuz tetiklediği açık.

Şimdi akıl dışı da olsa, faiz düşürme eyleminin Kasım ayında da devam edip etmeyeceği sorgulanıyor. Son açıklama JP Morgan’dan geldi. Gerçekten bir duyumama mı dayanıyor; yoksa bu çılgınlığın hesaplar üzerinden gerekçe yaratılıp körüklenmesi mi isteniyor bilinmez.

Ama JP Morgan, faizdeki düşüşün Kasım ayında da devam etmesinin muhtemel olduğunu açıklayıp, 100 baz puanlık bir faiz düşüşü örgörüsünü de kamuoyuyla paylaştı. Oysa açıklamanın yapıldığı süreçte diğer gelişmeler ‘yapma’ diye mesaj veriyordu.

Bunların başında tüketici ve üretici enflasyonu arasında henüz yansıtılamamış yüzde 26’lık farkın enflasyondaki yükselişin devam edeceğini anlatmasıydı. Yetmedi; kur baskısının artması, dünyada faiz yükseltme eğiliminin hızlanması, varlık alımlarında kısılmanın ABD cephesinde başlatılması bir faiz düşüşüne olanak vermediğini ifade ediyordu.

Mesele sadece bununla da ilgili değil. Merkez Bankası’nın Ekim ayı fiyat gelişmeleri raporuna göz attığınızda, enflasyonu tetikleyen en kritik başlıkların enerji ve gıda olduğu, uluslararası gelişmelerin baskıları arttırdığına dikkat çekiliyordu. ÜFE kaynaklı baskıların altının çizilmesi de bir başka önemli husustu.

Yine aynı gün dünyadaki gıda fiyatlarındaki artışın Temmuz 2011’den bu yana en yüksek seviyeye ulaştığı açıklanıyordu. Bu da hem bizde, hem dünyada enflasyonist etkinin devam edeceğini bir kez daha bize anlatıyordu.

O zaman Kasım ayı hamlesine bir daha bakalım. Kamu bankalarının ortak açıklamasından net anlıyoruz ki, bu faiz düşüşü tamamen konut sektörü için yapılıyor. Peki değer mi? Gerçekten bu soruyu kendinize sorun değer mi?

Bir kere daha zorlayarak faiz düşürmenin mantığı var mı? Çünkü değişmeyecek sonuç, en az düşürdüğümüz kadar, ama bence onun 3 katı oranında faiz arttırmak zorunda kalacağımız gerçeği.

Sonuç bugünden belliyken, bir inat uğruna bu ısrar niye? Türkiye’de iktidarın bir an önce gerekçesiz bu faiz indiriminden vazgeçmesi gerekiyor. Aksi takdirde netice ödeyeceğimiz faturayı arttırmaktan başka bir işe yaramayacak. Elbette yüksek kur, yüksek enflasyon, yüksek faiz ve ağırlaşmış bir maliyeti önümüze bırakarak.

Tüm yazılarını göster